Alzheimer'in 'mucize ilacı' bulundu mu?

Alzheimer tedavisinde son günlerde 'umut' olarak gündeme gelen Lecanemab, hastalığı iyileştirmek bir yana, ilerlemesini de durdurmuyor.

Günlerdir gerek sosyal medya, gerek email üzerinden aldığım sorular, benimle paylaşılan 'Alzheimer' mucize ilaç' haberleri, takipçi sayısı yüksek alakalı-alakasız hesaplardan yapılan 'Alzheimer'in tedavisi bulundu!' iddiaları dolayısıyla konu üzerinde çalışan bir uzman olarak detaylı bir açıklama yapma ihtiyacı hissettim. Aslında bu çalışma yayımlanmadan önce bir toplantıda (CTAD-2022) sonuçlar konuşulmuştu. Ben de 27 Eylül'de bir tweet dizisi ile sonuçları özetlemiştim. Durum o zaman henüz basına yansımamıştı.

Peki o halde önce basında 'mucize ilaç' olarak anılan molekülden bahsedelim. Lecanemab, Alzheimer hastalığında beyinde biriken beta amiloidın protofibril formuna karşı üretilen, ona yapışarak yok eden bir antikor türü. Geçen yıl haziran ayında onaylanan ve kullanıma giren Aducanumab da aynı şekilde beta amiloidin belli formları üzerine etki eden bir antikor türü. Özetle Lecanemab beta amiloidin henüz plaklaşmadan önceki, çözünebilir protofibril formunu hedef alıyor, Aducanumab ise beta amilodin çözünebilir oligomer formu (protofibrilden bir önceki from), fibril formu (protofibrilden bir sonra oluşan form) ve en son hali olan amiloid plak formunu hedef alıyor. Lecanemab, amiloid plakları gelişmeden önceki çözünebilir protofibril formunu hedef aldığından, hastalık gelişmeden önce genetik risk taşıyanlar üzerinde de etkisi olabileceği düşünülüyor. Zaten bu tür vakalar üzerinde (henüz hasta olmamış ama genetik riski yüksek kişiler) devam eden faz 3 AHEAD 3-45 çalışması var. Sonuçları henüz yayımlanmadı. Yayınlandığında onu da yazacağım.

Son günlerde konuşulan çalışma ise yeni sonuçlanan faz 3 Clarity AD çalışması. Çalışmaya yaşları 50-90 arası değişen, erken Alzheimer hastalığı tanısı almış 1800 kişi katılıyor. Katılımcılar iki gruba ayrılıyor. Bir gruba plasebo (yalancı ilaç) diğer gruba Lecanemab uygulanıyor. İlaç iki haftada bir, 10 mg/kg dozdan, damar içi enjekte ediliyor. 18 ay takip edilen katılımcılara belli aralıklarla PET beyin görüntülemesi ve zihinsel fonksiyonlarını değerlendiren testler uygulanıyor. Sonuçta Lecanemab'ın PET beyin görüntülemesinde amiloid plaklarını belirgin azalttığı gözleniyor. Peki görüntülemede tespit edilenler, hastanın kendisine ne kadar yansıyor? Asıl önemli soru bu. Elde edilen sonuçta, Lecanemab kullanan gruptaki zihinsel gerilemenin, Lecanemab kullanmayan gruba göre yüzde 27 daha yavaş olduğu gösteriliyor. Bunu yanlış yorumlayan çok kişi olmuş.

Alzheimer hastalığını iyileştirmek bir yana, ilerlemesini de durdurmuyor. İlerlemesini hiç ilaç almayan birisine oranla yüzde 27 yavaşlatıyor. Bununla ilgili ben de dahil diğer uzmanların görüşleri şu yönde; bu fark hastanın etrafındakilerin anlayamayacağı kadar küçük. Yani bu ilacın etkisini hayat kalitesi anlamında hissetmeyecekler. Onay alan Aducanumab'da ise PET beyin görüntülemesinde amiloid plaklarının azaldığı gösterilmişti fakat hastaların kliniğinde yani zihinsel gerilemesine bir etkisi gösterilememişti. Çok basit bir dille, örnekleyerek söyleyeyim. Aducanumab'da fotoğrafta etkiyi belirgin görüyorsunuz ama gerçekte göremiyorsunuz, Lecanemab'da da fotoğrafta etkiyi belirgin görüyorsunuz, gerçekte ise hissedilmesi çok zor bir miktarda görüyorsunuz. Şimdi gelelim yan etkilere; Aducanumab'da da Lecanemab'da da beyinde minik kanama odakları (oldukça sık), ödem ve nadiren beyinde büyük kanama görülebiliyor. Peki neden kanama oluyor? Onun nedeni de şu; amiloid beyinde birikiyor ama amiloid aynı zamanda damar duvarlarının da yapımında rol alan bir protein. Beyinde biriken amiloidi temizlerken aynı zamanda damarlarımızın sağlamlığında görevi olan 'iyi amioid'i de vücuttan temizliyor. Sonra damarlar sızdırmaya başlıyor. Böylece kanama gelişiyor. Lacenamab çalışması sırasında, beyinde büyük kanama gelişen iki hastanın öldüğü açıklandı. Küçük kanama odaklarının asemptomatik olduğu yani hastalarda hiçbir bulgu vermediği bu nedenle masum olduğu belirtiliyor.

Burada kendi görüşlerimi sizlerle kısaca paylaşacağım. Demans zaten beyin hücre ölümü ile seyreden bir sendrom. Kalan her bir beyin hücresinin önemi, hastalığa sahip olmayan bireylere nazaran çok daha büyüktür. Küçük kanama odakları bulundukları bölgedeki nöronların ölümüne neden olurlar. Kısa vadede hiçbir bulgu zaten görmezsiniz. Ama ilerleyen dönemde bunun kümülatif etkisini görme olasılığı yüksektir. Beyindeki küçük damar hastalıklarını buna örnek gösterebiliriz. Yıllarca bulgu vermez ama sonra hücre ölümü belli bir eşiğe ulaşınca demansa yol açar. Zaten demansı olan bir hasta için bu risk azımsanacak düzeyde değildir. Ben her bir tedavi çalışmasını çok önemsiyorum. Hepsi birer adım. Sonunda hayal edilene ulaşacağız. Ama gerçekçi olmak gerek. Her bir çalışmayı 'mucize' olarak görmemek ve özellikle basın ve etkili kişiler tarafından 'mucize' diye sunmamak gerektiğini düşünüyorum.

DR. SEVDA SARIKAYA / AKŞAM GAZETESİ

Hadise ve Şenol Sönmez galada aşk görüntüleri sergiledi: Aşkları nasıl başladı? Seda Bakan'dan film galasında Tuba Büyüküstün'e gönderme Duvara bantlanmış muz 6,2 milyon dolara satıldı İnşaat devinin veliahtının boşanma sınavı Zeynep Bastık'tan 'En çekici kadın' eleştirilerine cevap Bestemsu Özdemir - Burak Deniz aşkı evliliğe mi gidiyor?