Anne baba sevgisi, okul başarısını arttırıyor
Anne baba sevgisi, okul başarısını arttırıyor
DES Genel Eğitim Sekreteri Kenan Karataş, yaptığı yazılı açıklamada, sendikanın Ar-Ge kuruluşu DESAM tarafından "16. Eğitim Bileşenleri Araştırma Raporu"nun hazırlandığını bildirdi.
Raporda yer alan tespitler hakkında bilgi veren Karataş, çocukların yetişmesi için anne-baba tarafından yapılan maddi fedakarlıkların çocukların mutluluğu ve başarısı için yeterli olmadığını belirtti.
Çocuğun mutlu, başarılı, çalışkan ve iyi bir birey olarak yetişmesinin ilk ve en önemli koşulunun anne ve baba sevgisi olduğunu ifade eden Karataş, başarısız, uyumsuz ve problemli öğrencilerin çok büyük çoğunluğunun "bölünmüş" ve "sorunlu" ailelerden gelen çocuklar olduğuna işaret etti.
Çocuğun sevgi ve şefkate ihtiyacının hayatının her aşamasında büyük rol oynadığı ve diğer maddi ihtiyaçlarından daha önemli olduğunu bildiren Karataş, şunları kaydetti: "Huzurlu ev ortamı olmayan, anne, baba ve kardeşleriyle paylaşma eksenli diyalog kuramayan, sevgi ve hoşgörüye dayalı ilişkiler geliştiremeyen çocuklar, okul hayatında da uyumsuz ve başarısız oluyor. Okulunu ve özellikle başarılı arkadaşlarını ve dolayısıyla ders çalışmayı da sevmiyor.
Anne-baba sevgisinin, çocuğun öğrenim hayatını olumlu etkilemesinin yanında istikrarlı arkadaşlıklar ve dostluklar kurma, mutlu olacağı mesleği seçme, mesleğinde başarılı olma, hayattan zevk alma, mutlu bir yuva kurma gibi yaşamın ileriki süreçlerinde de etkili olduğu bilinmeli."
-"KARDEŞLER ARASINDA AYRIM YAPILMASI, BAŞARISIZLIK NEDENİ"-
Çocukların başarısızlığını etkileyen ailevi faktörler arasında, anne-babaların çocukları arasında ayrım yapması, sevgi, şefkat ve ilgilerini eşit göstermemesinin de bulunduğunu ifade eden Karataş, kardeşlerden birinin diğerinden daha az sevildiği konusunda şüphe duyulmasının, onun psikolojik ve akademik gelişiminde çatışmalar ve gerilemeler meydana getirebildiğini vurguladı.
Bundan, çocuğun okuldaki başarısı ve arkadaşlık ilişkilerinin de olumsuz etkileneceğini belirten Karataş, "Anne-baba tarafından kardeşler arasında mukayese yapılması ne kadar yanlışsa, başarılı olan tanıdık diğer çocukları örnek göstererek kendi çocuğunun öyle olmasını istemek de o kadar hatalıdır" uyarısında bulundu.
Büyük kent okullarında daha yoğun olmakla birlikte öğrencilerin önemli bölümünde "sosyalleşmeye karşı ilgisizlik, tahammülsüzlük, saldırganlık, öfke patlamaları" gibi olumsuz davranışların görüldüğünü belirten Karataş, araştırma sonuçlarına ilişkin ayrıca şu tespitlerde bulundu: "Bu gibi olumsuz davranışların, ülkemizde son yıllarda artış gösteren ’ayrılık, boşanma, göç, ekonomik zorluklar, sosyokültürel uyumsuzluklar, yeterli sevgi görmeme, çocuktan aşırı beklenti içinde olunması, çocuğa dönük aşırı korumacılık ve aşırı kontrol’ gibi nedenlerle oluşan psikolojik sorunlardan kaynaklandığı bilinmektedir. Anne-babaya düşen görev, negatif etkenleri en aza indirmek ve sorunları olabildiğince çocuklara yansıtmamaktır. Çocuğun yetişmesi ve hayata adım atmasında, aile ortamında onları stres etkeninden mümkün olduğunca korumaya çalışmak gerekir. Çocuklarda oluşabilecek depresyon, stres bozukluğu, tik bozuklukları, konuşma bozuklukları, davranış değişiklikleri, reaktif bağlanma bozukluğu, dissosiyatif bozukluklar, kaygı ve uyku bozuklukları gibi psikiyatrik durumlara karşı anne-babaların hekim yardımı alması gerektiği de unutulmamalıdır."
Raporda yer alan tespitler hakkında bilgi veren Karataş, çocukların yetişmesi için anne-baba tarafından yapılan maddi fedakarlıkların çocukların mutluluğu ve başarısı için yeterli olmadığını belirtti.
Çocuğun mutlu, başarılı, çalışkan ve iyi bir birey olarak yetişmesinin ilk ve en önemli koşulunun anne ve baba sevgisi olduğunu ifade eden Karataş, başarısız, uyumsuz ve problemli öğrencilerin çok büyük çoğunluğunun "bölünmüş" ve "sorunlu" ailelerden gelen çocuklar olduğuna işaret etti.
Çocuğun sevgi ve şefkate ihtiyacının hayatının her aşamasında büyük rol oynadığı ve diğer maddi ihtiyaçlarından daha önemli olduğunu bildiren Karataş, şunları kaydetti: "Huzurlu ev ortamı olmayan, anne, baba ve kardeşleriyle paylaşma eksenli diyalog kuramayan, sevgi ve hoşgörüye dayalı ilişkiler geliştiremeyen çocuklar, okul hayatında da uyumsuz ve başarısız oluyor. Okulunu ve özellikle başarılı arkadaşlarını ve dolayısıyla ders çalışmayı da sevmiyor.
Anne-baba sevgisinin, çocuğun öğrenim hayatını olumlu etkilemesinin yanında istikrarlı arkadaşlıklar ve dostluklar kurma, mutlu olacağı mesleği seçme, mesleğinde başarılı olma, hayattan zevk alma, mutlu bir yuva kurma gibi yaşamın ileriki süreçlerinde de etkili olduğu bilinmeli."
-"KARDEŞLER ARASINDA AYRIM YAPILMASI, BAŞARISIZLIK NEDENİ"-
Çocukların başarısızlığını etkileyen ailevi faktörler arasında, anne-babaların çocukları arasında ayrım yapması, sevgi, şefkat ve ilgilerini eşit göstermemesinin de bulunduğunu ifade eden Karataş, kardeşlerden birinin diğerinden daha az sevildiği konusunda şüphe duyulmasının, onun psikolojik ve akademik gelişiminde çatışmalar ve gerilemeler meydana getirebildiğini vurguladı.
Bundan, çocuğun okuldaki başarısı ve arkadaşlık ilişkilerinin de olumsuz etkileneceğini belirten Karataş, "Anne-baba tarafından kardeşler arasında mukayese yapılması ne kadar yanlışsa, başarılı olan tanıdık diğer çocukları örnek göstererek kendi çocuğunun öyle olmasını istemek de o kadar hatalıdır" uyarısında bulundu.
Büyük kent okullarında daha yoğun olmakla birlikte öğrencilerin önemli bölümünde "sosyalleşmeye karşı ilgisizlik, tahammülsüzlük, saldırganlık, öfke patlamaları" gibi olumsuz davranışların görüldüğünü belirten Karataş, araştırma sonuçlarına ilişkin ayrıca şu tespitlerde bulundu: "Bu gibi olumsuz davranışların, ülkemizde son yıllarda artış gösteren ’ayrılık, boşanma, göç, ekonomik zorluklar, sosyokültürel uyumsuzluklar, yeterli sevgi görmeme, çocuktan aşırı beklenti içinde olunması, çocuğa dönük aşırı korumacılık ve aşırı kontrol’ gibi nedenlerle oluşan psikolojik sorunlardan kaynaklandığı bilinmektedir. Anne-babaya düşen görev, negatif etkenleri en aza indirmek ve sorunları olabildiğince çocuklara yansıtmamaktır. Çocuğun yetişmesi ve hayata adım atmasında, aile ortamında onları stres etkeninden mümkün olduğunca korumaya çalışmak gerekir. Çocuklarda oluşabilecek depresyon, stres bozukluğu, tik bozuklukları, konuşma bozuklukları, davranış değişiklikleri, reaktif bağlanma bozukluğu, dissosiyatif bozukluklar, kaygı ve uyku bozuklukları gibi psikiyatrik durumlara karşı anne-babaların hekim yardımı alması gerektiği de unutulmamalıdır."