Arkadaş derdiniz nedir?

Sacit Aslan sacitaslan@gmail.com
Arkadaş derdiniz nedir?

Felaket yaşanan Soma'ya sizi ben göndermedim, herkes gibi kendi isteğinizle gittiniz.

Soma'yı ziyarete gitmekte elbette bir sıkıntı yok, ayrıca çok iyi de yapmışınız.

Ancak, yaşanan facianın, felaketin boyutlarını unutup, suratınıza bir ton makyaj yapıp, pahalı kıyafetler giyip, "ağlak surat" maskesi takıp ekran karşısına geçtiğiniz zaman sıkıntı doğacağını hesap etmeniz gerekirdi..

Yıllardır, doğru haberciliği ve dürüst yayınlarıyla akıllardan silinmeyecek yayınlar yapan Uğur Dündar'a bile "saçını boyatıp, düğüne gelir gibi gelmişsin, yazıklar olsun sana" diye bağıran, yüreğine kor düşmüş insanların içine gittiğinizi unutursanız, her türlü eleştiriyi alacağınızı bilmeniz gerekirdi.

Türkiye'de, okumuş, akademik eğitim almış, kültürlü, bilgili ve mesleğinde çok iyi yerlere gelmiş olan bunca genç kabiliyet 3 kuruş maaşla "karga bokunu yemeden" yollara düşüp geçimi sağlamak için yaşamaya çabalarken, sen ve senin gibi "hasbel kader" bir TV programı ile yıllardır milyonlar kazananlar, hala "rab bana-hep bana" ve "bana kimse bir şey yazamaz, laf söyleyemez, asla eleştiremez" mantığı ile davranış sergilemeye devam ediyorsunuz!.. Bu davranıştan da asla vazgeçmeye hiç niyetiniz yok!..

Soma'da yaşanan gerçek bir facia, bir felaket..

Analar, babalar fidan gibi evlatlarını, kadınlar kocalarını kaybetmiş, yetim kalmış parmak kadar çocuklar, tabutların üstüne kapanıp göz yaşı dökerken, siz orada ne yapacaksınız? Ne söyleyeceksiniz ki, bu acılı insanların yarasına merhem olacaksınız? Ne söyleyeceksiniz ne?...

Hiç bir şey söyleyemezsiniz.. Söyleyeceğiniz her söz aksi tesir yapmaktan başka işe yaramayacak!...

Halbuki, bu artistik özelliklerinizi bir süreliğine kenara bırakıp, her ay 150-200 bin TL gibi aldığınız astronomik maaşlarınızın sadece 1 aylığını, Manisa Valisi'ne gidip "Sn.Valim, ben buraya geldim, benim burada fiilen yapacağım bir iş yok ama ben yıllardır bu ülkede TV'ler sayesinde milyonlar kazandım ve şimdi bu yaşanan facia sonrası, mağdur olan aileler için, size makbuz karşılığı 200 bin TL bağışta bulunuyorum" diyebiliyor musunuz, diyebilir misiniz?..

İşte o zaman hep beraber sizi alnınızdan öpelim...

Ama, durum benim hayal ettiğim şekilde maalesef gerçekleşmiyor!..

Ve siz ısrarla, ekran karşısında takındığınız "cici kız" rolüne devam ediyor, yayın bittikten sonra aslına rücu ediyorsunuz...

Dolayısıyla, hal böyle olunca, birilerinin eleştirileri de hatırı sayılır şekilde ağır oluyor, zaman zaman kantarın topuzu da kaçıyor...

Bu eleştirileri hazmetmek kolay değil... Haklısınız.

Eleştirilere, cevap vermek en doğal hakkınız.

Ancak, verdiğiniz cevaplar küfür, hakaret hatta ağıza alınmayacak kadar edep dışı sözlerse ve bu yazışmalar sosyal bir platformdan alenen yapılır hale gelmişse ki öyle, bu durumu birileri aynen alıp haber yapacaktır.

Kaldı ki, bunu haber yapan sitenin sahibi yıllardır gazetecilik yapmış biriyse, hiç şaşırmayacaksın ve kırılmayacaksın.

Mesleği gazeteci olanların her zaman söylediği bir söz var "gazeteci gördüğünü yazar" derler, gazeteci olmadığım için, bu söz doğru mudur değil midir bilmiyorum.

Bildiğim şey şu; Herkes mahkemeye gidip hakkını arayabilir, ancak mahkemeler kimsenin babasının çiftliği değil, yayına çıktığınız stüdyolar hiç değil bu durumu kafanıza iyice yerleştirin...

Unutmayın ki, sitelerde yayınlanan haberde, alenen yazdığınız edep dışı kelimeler "siyah bant" çekilerek yayınlandı ama hakimin önündeki dosyada ne yazık ki, yazıldığı şekliyle yani sansürsüz olarak duracak...

İşte o zaman şunu çok merak ediyorum; Yıllardır ağzınızdan düşürmediğiniz, ahlak, edep, terbiye, aile, saygı gibi kavramlar ne olacak?.. Ve bu kavramlara sözde çok değer veren sizler, hakim huzurunda edep ve ahlak sınırlarını aşan o kelimeler için ne diyeceksiniz ve nasıl açıklayacaksınız?..

Sağlıcakla kalın...

Sacit ASLAN
Tüm yazılarını göster