Benim rahmetli annem ile rahmetli babam, Yedikule Göğüs Ve Akciğer Hastalıkları Hastanesi'nde karşılaşmış iki insan...
Babam tedavisi devam eden tüberküloz hastası genç bir adam, annem ise sol koltuk altından sol göğüs hizasına kadar açılarak büyük bir akciğer operasyonu geçirmiş 19 yaşında genç bir kız...
1951 yılında tüberküloz tedavisi zor bir hastalık bir çok kişi bu hastalık yüzünden hayatını kaybediyor o tarihte...
Hele ki o tarihlerde akciğer gibi hayati öneme haiz bir organın ameliyatını düşünmek bile istemiyorum...
İşte bu zor ve ölümcül hastalıkla mücadele eden aynı yaşta bir adamla çok ağır bir operasyon geçiren 19 yaşında bir kız o şartlarda tanışıp birbirlerine aşık olmuşlar. 32 yıl süren evlilik hayatlarında kaybedilen ilk çocuklarının ardından dünyaya gelen ikinci çocukları benim...
Gelelim zurnanın “zırt” dediği yere; benim annem, bir başkasının nikahında olup “Sipahi Ocağı” kulübünün kumar masalarında başka adamlarla oynaşmadı...
Benim annem, nikahlı olduğu adamın çocuğunu yanına alıp Adalarda, Modalarda bungalov tipi evlerde, kulis odalarında veya ofislerlerde düşüp kalktığı adamdan peydahladığı çocukla şantaj yapmadı...
Benim annem Nişantaşı Kız Lisesi'nden mezun olmuş, hayatı boyunca gayri meşru yüz kızartıcı herhangi bir olayla ilgisi alakası olmamış karakola, mahkemeye gitmiş biri de değildir.
Ayrıca çok ciddi, son derece otoriter ama çok itibarlı Aziz Girayer gibi bir babanın kızı...
Benim annem aksi, inatçı ve asla kimseyi dinlemeyip kendi bildiğini okuyan bir kadındı ama yaşadığı sürece namuslu bir hayat sürdü ve namusuyla göçüp gitti bu dünyadan...
Sonuç itibariyle; Benim annemi, “yüz kızartıcı olaylara bulaşmış, günlerce nezaretlerde yatmış, evli erkeklerin yatağında ‘serbest stilde güreş’ tutmuş hafifmeşrepliği hatta orospuluğu yaşam biçimi olarak kabul etmiş anneleriniz” ile karıştırmayın...
Umarım anlatabilmişimdir...
Sacit ASLAN