70’li yıllarda, şimdiki Swissotel’in olduğu yer Taşlık Maksim...
Mehtaplı bir yaz akşamı.. Gazinoda biribirinden şık hanımlar, zarif beyefendiler..
Her biri kendi enstrümanında birer virtüöz olan 30 kişilik muhteşem bir fasıl... "Sazlar Çalınır Çamlıca’nın Bahçeleri’nde"yi söylüyor...
İstanbul boğazı ayaklar altında muhteşem panoramik bir görüntü..
İlerleyen saatlerde Semiramis Pekkan "Sefalar Getirdiniz, Sefa Geldiniz Dostlar.." diyor.
Ajda Pekkan "Saklambaç oynarken"şarkısını söyleyerek kelebekler gibi uçuyor sahnede..
Gönül Yazar "Bir Gönül Vardı Bende Henüz Aşkı Tatmamış"ı icra ediyor..
Ve gelmiş geçmiş en büyük assolistlerden biri olan Behiye Aksoy "Mehtaba Bürünmüş Gece Bir Gelindir Ay Duvaklı Yıldızlar Birer Bilmece.." yorumuyla mest ediyor..
İşte böyle harikulade bir gece..
Hey gidi günler hey..
Gelin görün ki bu kadar güzelliklerin yaşandığı ama perdenin arkasında hayal edilmesi bile imkan dahilinde olmayan çirkinler yaşanıyor!....
Sözüm ona imparatorlar!.. Sözüm ona krallar!..
Yaptıkları hataların acılarını yıllarca günahsız insanlara yaşatan İBLİSLER!....
Kimden mi bahsediyorum? Biri Fahrettin Aslan bir diğeri de büzüktaşı Erol Simavi..
Meşru evliliklerinin yanında, sadece kendi egolarını tatmin etmek uğruna yapmış oldukları yanlışların faturalarını başkalarına ödeten ZALİMLER!....
Hadi diyelim ki bu hataları yaptınız..
İnsanız hepimiz hata yapabiliriz.. Belki yapmışızdır da..
Ancak "kişi kusurunu bilmek kadar irfan olamaz" deyip hatalarımızı düzeltmenin çarelerini aramışızdır..
Sadece siz ikiniz hatalarınızı düzeltmek lütfunda bulunmadığınız gibi herzaman günahsız insanları suçladınız!..
Sadece desinler diye... Sadece fiyaka yapmak adına... Sadece gücünüzü ispat etmek adına manasız favörler yaptınız!...
İŞTE BAZILARI:
İzmir’de Yengeç Restaurant’ın sahibinin çocuğunu okutuyorsunuz..
Haşmet Uslu’nun oğlunu okutuyorsunuz..
Meşhur antikacı Semra Deniz’in kızını İsviçre’lerde okutuluyor..
Çok önemli bir pop şarkıcısını göğüsleri büyük diye, o tarihlerde büyük paralar harcayarak estetik ameliyat ettiriliyor!..
Yine çok ünlü bir söz yazarını Geneve’de çok meşhur olan zayıflama merkezi ’La Liqnerie’ye yollayıp milyonlar haracanabiliyor...
Hele hele bir rezilliğiniz varki evlere şenlik... O tarihlerde daha yeni Assolist olmuş bir sanatçıya Maksime çıkarsın ancak "Boyun çok uzun, seni İsviçreye yollıyalım ve dizinden aşşağısını 15 cm kısaltsınlar o zaman daha güzel olacaksın" dediniz!... Ama kadıncağız bir daha Maksimlerin önünden geçmedi!..
Bu ve buna benzer yüzlerce kepazelik yaşanırken
Sayın Simavi o tarihlerde bütün basına bir mektup yazarak "Gönül Yazar’dan iyi veya kötü hiç bir şekilde bahsetmeyeceksiniz.." diyecek, burun kırma politikası adına genç bir kadının mesleğini yok edebilecek kadar acımasız olabilmiştir!...
Aynı adam Gönül Yazar’a kızmadığı zamanlarda kızının okul taksitlerini yolluyor ama kızdığı zaman da aylarca bir kuruş göndermiyor..
Aylarca dargın kaldıklarını gözönünde bulundurduğumuz zaman çık çıkabilirsen işin içinden!..
Niye biliyor musunuz? Çünkü o ’Gönül Yazar’..
O bir star...
O bir assolist...
Halkın sevgilisi bir taş bebek...
Bulunduğu yere sadece kendi emeğiyle gelmiş..
Erol Simavi’nin yıllar içinde beraber olduğu için şöhret olmuş kadınlara hiç benzemiyor...
Çünkü Gönül Yazar asla Erol Simavi’nin yarattığı bir şöhret değil..
Erol Simavi ile beraber olduğunda zaten önemli bir assolist ve stardı..
Onun için burnu kırılsın!.. Politikası uygulandı...
Onun için ona ezginlik yaptın..
Aynen benim babamın bir çok insana ve aile fertlerine yaptığı ezginlikler gibi..
Şimdinin şöhretli bir kadınına Marmaris Martı Otel’de düğün yaptınız..
Ama bir gece önce "Falını açıp, tadına baktınız.."
Bu neyin babalığı?... Bu neyin imparatorluğu?... Bu nasıl krallık?...
Tüm bu olumsuzluklara rağmen Gönül Yazar, yıllarca büyük gazinolarda Assolist olarak çalıştı..
Kazandığı parayla, kendisinin ve kızının tüm ihtiyaçlarını kimseye müdana etmeden sağladı..
O Gönül Yazar ki odun depolarını gazino haline getirebilecek kadar güçlü bir assolistti..
O Gönül Yazar ki yeni bir eseri başta rahmetli Zeki Müren ve büyük assolist Behiye Aksoy olmak üzere ona okutup dinlerlerdi..
Sordum bir gün Behiye Hanım’a.. "Behiye Hanım, niçin bu yeni ya da eski şarkıların bazılarını Gönül Yazar’a okutuyorsunuz?"
O da bana "Sacitciğim bu piyasada şarkıları en doğru geçen Gönül Yazar’dır.." dedi..
İşte o Gönül Yazar, bu Gönül Yazar...
Bazıları fındık fıstık yiyerek bugünlere gelmiş olabilir..
Fındık fıstık yiyerek başka bir şey olursun ama Gönül Yazar olamazsın..
Sonuç itibariyle Gönül Yazar’ın da hatalı olduğu bazı noktalar olmuştur..
Ama bu hatalar Erol Simavi ile Fahrettin Aslan’ın büyük günahları ve hatalarının yanında fındık kabuğunu bile doldurmaz..
Gönlümüz kırık, Gönlümüz yaralı...
Sacit Aslan