Çiğdem Tunç konuşulacak açıklamalarda bulundu
Çiğdem Tunç, tiyatroya en çok emek veren oyunculardan. Kurucusu ve sahibi olduğu 'Çiğdem Tunç Tiyatrosu'nu var gücüyle çalışarak ayakta tutuyor.
Sabah Gazetesi'nden Berna Çağlarer'in röportajı...
Nasılsınız? Malum, pandemi süreci tüm hayatımızı etkilemeye devam ediyor. Siz, tüm bu olan biteni nasıl değerlendiriyorsunuz?
Benim görüşüme göre bir üst akıl var, hatta bu bir şirket. Yeri geldiğinde dünyanın bir numaralı gücü olarak kabul edilen ABD Başkanı'na dahi direktif veren, dünyayı, ulusları, tüm kaynakları yönettiğine inandığım. Bu "şirket" bakıyor ki dünya nüfusu 8 milyara yakın, insanoğlunun tükettiği yeraltı ve yerüstü kaynaklar devasa. Bu kaynaklar bu nüfusu yaşatmaya yetmeyecek. Düğmeye basıyorlar ve zaten salgın kuşaklarındaki hazırda beklemekte olan virüsü manipüle edip bulaşa, salgına ve nihayetinde pandemiye dönüştürüyorlar. Hatta bakıyorlar çabuk hareket etmiyor, çeşitli mutant ve varyant çeşitlemeleri ile hız kazandırıp, ölümcüllüğü arttırıp dünya nüfusunu iyice azaltmaya çalışıyorlar.
'Çiğdem Tunç Tiyatrosu' olarak hazırlıklı mıydınız olası bir krize? Birikiminiz var mıydı?
Hayır değildik. Çiğdem Tunç Tiyatrosu ne ki, tüm dünya hazır değildi. Hep aramızda konuşuyoruz, "Çalışmadığımız yerden geldi." Toplumu derinden etkileyen tüm olaylara elbette ki en duyarlı insanlardan biri olduğumu gururla belirtmek isterim. Dolayısıyla herhangi bir afet karşısında elbette ki tutumumuz, yaşadığımız toplumla birlikte yas tutmak ve yaraları sarmaya çalışmak olacaktır. Ancak özel bir kuruluş olarak devlet veya şehir tiyatroları gibi bir güvence ve konforumuz asla yoktur.
Şimdi bu süre 400 günü geçmiştir, bu bahsettiğim kurumlardaki tüm oyuncular, teknik ekip, artistik ekip vs. maaşlarını alıp endişeye mahal vermeden yaşamlarını sürdürebilmektedirler. Siz bir de bizim yaşadığımız cehennemi düşünün. 400 günü aşkın süredir 3-5 kere açılan perde ve tek teminatı emeklerinin karşılığı olan insanların ve ailelerinin yaşamakta oldukları kabus. Ancak ben bu şikayetimi yüksek sesle dile getirmekten asla haz etmem. Çünkü bizimkine benzer sektörlerdeki diğer vatandaşlarımızın yaşamakta oldukları acıları da gözlemliyor ve büyük bir üzüntü duyuyorum. Bu süreç ne yazık ki planlandığı gibi. Bana göre zengini daha zengin fakiri daha fakir hale getirmektedir. Sonu nereye varır bilemem. Allah beterinden korusun ve herkese yardımcı olsun.
Yıllardır tiyatro yapıyorsunuz ama televizyon şöhreti getirdi. Tiyatrocular genelde dizilerden kazandığını yine tiyatroya yatırıyor. Siz de kazandığınızı tiyatronuza mı yatırıyorsunuz?
Evet, tiyatroya yatırıyorum. Bir farkla, ben kazanmadığımı da tiyatroya yatırıyorum. Ben son yıllarda ne yazık ki diğer elinde bohçası bir dizi bitmeden diğerine ve de sonra ötekine transfer olan şanslı meslektaşlarımdan değilim. Kimse bana darılmasın, ne yazık ki her alanda olduğu gibi burada da bir tröst var. Ve bu arkadaşlar kendi aralarında hareket etmeyi seviyorlar. Bu kapıdan çok şaşırtıcı ki, bir girip pir kalamadım. O dizi senin bu dizi benim dolaşıp parayı kazanıp tiyatroya sıcak para sağlayamadım.
Benim 40 yıla dayanan öyle bir emeğim gayretim ve azmim var ki bunun 90'lı yıllarda bana getirmiş olduğu büyük bir şöhret var. Ve hala bunun saygınlığı ve kredisi ile bir takım kapılar bana açılabiliyor. Bu kredi ile iş yürütebiliyorum. Ne yazık ki bunun bankalarda cari bir karşılığı yok fakat gururla ifade ediyorum ki halkın ve kadir kıymet bilen çevrelerin gönlünde var. İşte bu sayede ve benimle bu yolda yürüyen ekiplerimin tiyatroya büyük sevdaları ve yol arkadaşlıkları ile Çiğdem Tunç Tiyatrosu'nun kapısını hala açık tutabiliyorum. Bir kararım var, ben bitti demeden bitmez.
Son olarak "Kanadı Kırık Bir Kuş Misali Cahide Sonku" oyununu tiyatro sahnesine taşıdınız. Neden bu oyunu tercih ettiniz?
Çünkü bu hikaye asla eskimez ve gündemden düşmez. Hele şimdiki zamanlarda. İnsanoğlu çıktığı merdivenleri şu veya bu sebeplerden dolayı gerisin geriye inebilir, büyük zirvelere konduğu gibi taş gibi zemine de çakılabilir. Her şey insanlar için. Cahide Hanım Türkiye'nin starlık anlamında bu mertebeye erişmiş çok önemli bir tiyatro, sinema oyuncusu, yönetmeni ve yapımcısı.
16 yaşından beri güzelliği, yeteneği ve dik duruşuyla başta Muhsin Ertuğrul olmak üzere tüm sanat camiasının dikkatini çekmiş bir kadın. Özel hayatında bir türlü yakalayamadığı mutluluk, sanat camiasının kıskançlığı, hasedi, vefasızlığı ve içerisinde uzunca süreler çırpındığı alkol illeti ile büyük bir hikaye sunuyor.
Bugün gözlemlediğimiz gibi pek çok genç oyuncu, merdivenleri 5'er 10'ar çıkarken, zaman zaman büyük hatalara düşüp geldikleri noktayı hazmedemiyorlar. Edindikleri kötü alışkanlıklar da varsa pek çok güzel ve yetenekli genç insan gözümüzün önünden hikayelerini tamamlayamadan akıp geçiveriyor.
Bu oyunu seyretmek üzere özellikle gençlerimizin ilgi göstermelerini istiyorum. Oyunda Eray Yasin Işık, 50 yıllık bir hayat dilimini bir senaryo gibi yazmış, sahnelemek meşakkatli ve bir o kadar keyifliydi. Takım arkadaşlarım birbirinden yetenekli oyuncular, ışığıyla müziğiyle koreografisiyle ve kostümleriyle gerçekten çok güzel bir eser sunduğumuza inanıyorum ve bir an önce bu oyunumuzu sahnelerde sergilemeyi arzu ediyorum. Bu noktada terzihanesinin kapılarını bizlere ardına kadar açan Müjdat Gezen'e teşekkürü de satırlarınız vasıtasıyla bir kez daha iletmeyi borç addediyorum.
Tiyatro için çabanız hiç bitmiyor. Hayattaki en büyük tutkunuzun tiyatro mu gerçekten?
Hem evet hem hayır. Sonuna kadar evet ama yalnız tiyatro dersek kısır bir cevap vermiş oluruz. Sanatın kendisine benim en büyük tutkum. Sahne en mutlu olduğum yer, ekibim, en sevdiklerim, ailem, turneler, provalar en eğlendiğim ortamlar ama sineması, dizi çekimleri, o setler, o telaş, canlandırılan bir karakter, ayrıca sunuculuk, moderatörlük, tv yayıncılığı… Bunların hepsi benim hayattaki tutkularım. Sağlığım olduğu sürece asla havlu atmayı düşünmem.
Başa dönecek olursak nasıl bir ailede büyüdünüz, nasıl bir çocukluk geçirdiniz?
Harika bir ailede yetiştim. Çok bilinçli ve aydınlık görüşlü insanlardı. Beni 3 yaşında baleye verecek kadar vizyon sahibi anne ve babama çok müteşekkirim. Babamı 12 yaşımda kaybettim. Her şeyi annem üstlendi. Ben hem eğitimimi sürdürebileyim hem de bale derslerinden olmayayım diye büyük bir fedakarlık örneği gösterdi. Her ikisinin de ruhları şad, mekanları cennet olsun.
Hayatı diğer ünlüler gibi çok göz önünde yaşamıyorsunuz. Nasıl bir hayatınız var?
Özel hayatımda sakin, sade, evini seven bir yapım var. Dünyanın pek çok noktasını iş gereği gezdim. Ülkemde de pandemi dönemi öncesi hemen her yere turnelerimiz ve ziyaretlerimiz oluyordu. Sıkılacak saniyesi bile olmayan bu sade ve duru ancak sahnede ve ekranda görkemli hayattan memnundum ta ki pandemiye kadar. Beni en çok üretememek mutsuz eder. O mutsuzluğu yaşamamak için de en sıkıntılı günlerde dahi çabamızı sürdürüyor ve yeni projeler geliştirmeye çalışıyoruz.
Dışarıdan enerjisi çok yüksek biri olarak görünüyorsunuz. İç dünyanızı merak ediyorum. Mesela hiç depresyona girdiniz mi?
Denebilir. İç dünyamda yaşadığım fırtınaları dışa yansıtmayı sevmem. Adeta bir komando gibi şatlar ne hale gelirse gelsin o muharebeden sağ çıkmayı ilke edinmiş bir yapım var. Gene aynı şartlar nereye sürüklerse sürüklersin, vaz geçemediğim ilkelerim var. İç dünyamı çok fazla sergileyip örneklerini sıklıkla gördüğümüz gibi ne ajitasyon yapmayı ne manipüle etmeyi ne de olması gereken toplumsal mesafeleri yerle bir etmeyi severim.
Çiğdem Hanım; ün, şan, şöhret sizin için ne ifade ediyor?
Güzel şeyler. Deminden beri konuştuğumuz gibi taşımayı bilirseniz. Hiç tanımadığınız insanların sizi görür görmez gözlerinden ve sözlerinden tebessümler taşması çok özel bir duygu ve onurdur. Yeter ki taşımayı bilip mütevazı kalmayı becerebiliyorsak.
Yolculuğunuza bakınca, "Güzeldi" diyor musunuz?
Yolculuğuma bakınca dün ve bugün, yarının fragmanıdır diyorum. Daha yeni yeni ısınıyorum.
"Yarım kaldı, eksik kaldı" dediğiniz şeyler var mı?
Yok. Çünkü hala yaşıyorum, ayaktayım, güzel bir kadınım, sağlıklıyım, yeteneklerim zengin, söyleyecek sözüm çok. Bu noktada gözlerimi gökyüzüne dikiyor ve "Allah'ım tüm bunlar için hamdolsun, müsaade edersen nasip ettiğin sürece güzel ve haysiyetli bir yaşamı sürdürmeyi planlıyorum" diyorum.
Yeni nesil oyuncular hakkında ne düşünüyorsunuz?
Hepsini çok seviyorum. Tiyatro ya da dizilerde bayılarak seyrettiğim gibi kendi oyunlarımda da gençlerle çalışmaya çok hevesliyim ve çalışıyorum da. Her şeyden önce hemen hepsi hayvansever, sporunu yapan, kendine dikkat eden ve mesleklerine çok şey katmaya çalışan insanlar. Sonuna kadar destekliyorum. Sette veya sahnede genç oyuncularla bir araya geldiğimizde çok keyifli anlar yaşıyoruz. En son oynadığım dizide birlikte çalıştığım Çağla Irmak, bayıldım terbiyesine ve çalışkanlığına. Kendi tiyatromda senelerdir her oyunda yer alan genç takımı ise tek geçerim. Hepsinin birer yıldız olarak önce benim sahnemde parlamalarını destekledim ve destekleyeceğim.
Yapımcıların, yönetmenlerin oyunculara, sanatçılara dayattığı güzellik algısı için ne düşünüyorsunuz?
Çağımızın vebası. Ne diyebilirim ki? Sadece yapımcı ve yönetmenler mi? Sosyal medyada gündelik hayatımızdan gündelik halimize bir paylaşım yaptığımızda takipçilerimizin dayatmalarına ne demeli? Herkes bir rüzgara kaptırmış kendini öyle gidiyor. Ve herkes de yapay yollardan güzelleşmeye çalışırken birbirine benziyor, birbirine dönüşüyor. Bence fark yaratmak ve farklı kalmak en doğrusu. Ben şahsen bir yönetmen ve tiyatro yapımcısı olarak elbette sahnedeki estetiğin savunucusuyumdur ama seçtiğim oyuncuların önce sanat kudretine bakarım, beşinci altıncı sırada ise nasıl göründüklerini dert ederim.
Genç oyunculara bakınca kendinize benzettiğiniz bir isim var mı?
Hiç düşünmemiştim. Siz sorunca acaba Serenay Sarıkaya ile şimdilerde anne kız oynasak ne kadar güzel ve nasıl yaraşan bir kimya oluştururduk diye düşünmeden edemedim mesela.
Eskiden sizler ulaşılmazdınız. Şimdi sosyal medya çıktı ve tüm sanatçıların her şeyini görüyoruz, biliyoruz. Sizce bu, meslek için avantaj mı dezavantaj mı?
Sosyal medyayı doğru, yerinde ve ölçülü kendi gazeteniz gibi kullanıyor iseniz yararlı. Ancak ne kadar çok takipçi o kadar çok etkileşim, arada hoşunuza gitmeyen yaklaşımların, çakma hesapların ve kendi üretmeyip üretenlere kara çalmayı meslek edinmiş trollerin gazabına da uğramanız kaçınılmaz oluyor.
Sosyal medya ile aranız nasıl?
Orta şekerli.