Çocuk gelişiminde sevginin önemi
Çocuk gelişiminde sevginin önemi
Sevgi nasıl hissettirir?
Nasıl ki atomun içinde nötron, proton ve elektron varsa ve bunları birbirine bağlayan şey çekim kuvveti ise;canlılar arasında da çekimi sağlayan şey sevgi duygusudur. Sevgi evreni döndüren güç gibidir. Anne babanın bebeğine sevgisi de böyledir. Bebeğin sevgi nesnesi, anne veya anne yerine geçen kişidir. Sevgi nesnesiyle ilişkisi, hayatla ilişkisini şekillendirir. Hayat, silgisi olmayan bir resim gibi şekillenir
Sevgi ve çocuk
Sevginin en yoğun yaşandığı ve ihtiyaç gerektiren varlık çocuktur. Çocuklar genel olarak kendilerine bakan insanı severler. Annelerini ya da annelerinin yerine geçebilecek, bakım veren kişiye bağlanırlar. Çocuk büyüdükçe sevgisini dağıtmayı öğrenir. Örneğin; annesinden sonra
babasını, ailesini ve oyuncaklarını sevmeye başlar. Sevginin doğru dağılımı; kişinin kendi varoluşunu, evrendeki konumunu, evrensel bütünlük içindeki yerini bilmesi sonucu, bütün sevgi taşlarını doğru yere oturtmasıyla sağlanır. Çocuk en nihayetinde kendisini bütünün parçası gibi görür.
Dokunmanın gücü
Anne-bebek arasındaki bağlanma, annenin çocuğun ihtiyaçlarını karşılamasıyla, dokunmasıyla ve göz temasıyla olur. Hepimiz anne-baba olunca aslında sevgiyi nasıl ifade ettiğimizi de fark ederiz. Siz çocuğunuza duygularınızı nasıl ifade ediyorsanız, o da kendi duygularını o şekilde ifade etmeyi öğrenir. Göz teması kurmuyorsanız, çocukla sohbet etmiyorsanız, sıcak bir yaklaşım sergilemiyorsanız, hem çocukta birtakım psikolojik sorunlar ortaya çıkar hem de çocuk duygularını ifade etmeyi öğrenemez.
Sevginin getirdiği aşırı korumacı yaklaşıma dikkat!
Kaygılı ve korumacı bir ailenin çocuğu, her yaptığı yeni denemenin tehlikeli olduğu mesajını alır ve yeni atılımlardan korkar. Korkuların pek çoğu bu nedenle ortaya çıkar, anne-baba sürekli çocuğu koruduğu zaman, ona “sen yapamazsın” mesajını verdiği için çocuk, her şeyi onlardan beklemeye başlar ve anne- babaya aşırı bağlılık geliştirir. Bu sağlıksız bir gelişimdir. Anne-baba, çocuğun atılımlarını denemelerinden dolayı desteklemeli, gerekli güvenlik tedbirlerini ona fark ettirmeden
sakince almalıdır. Çocuğa karşı takıntılar yoğun ise yardım alınması gerekir.
Doğum sonrası depresyon ve bebeğe olan tutum
Bazı anneler doğum sonrasında depresyon yaşayabiliyor ve bebeklerini reddedip, kabul edemiyorlar, bu yüzden de bebekle duygu alışverişine giremiyorlar. Tepkisel bağlanma bozukluğu da çoğunlukla bu durumdan kaynaklanıyor. Bu durumda anneye mutlaka bireysel bir yardım, yani
psikiyatri muayenesi ve psikoterapisi yapılmalıdır.
Otistik çocuğa sevgiyi göstermek…
Otistik çocuklar beyinlerinin duyguları algılayan alanlarının iyi çalışmadığı hastalık grubu çocuklardır. Duygusal okur-yazarlığı ve empatiyi öğrenemezler. Ancak özel eğitimle öğrenmeleri mümkün olabilir. Normal çocuğa gösterilen sevgi ifadesiyle, otistik çocuğa gösterilen sevgi ifadesi arasında fark yoktur. Sadece tepki alamayabiliriz. Otizmin derecesine göre bu değerlendirmeler değişkenlik gösterebilir, hafif derecede yaşanan otizmde çocuk daha fazla tepki verirken, ağır bir otizm
tablosunda uygun tepki alamayız. Sarılmak, göz teması kurmaya çalışmak, onunla yapılacak etkinlikler planlamak yapılacaklardan sadece birkaçıdır. Otistik bir çocuğa ulaşmak için ayırıcı-uyarıcı ses tonu kullanmalıyız, daha net ve kısa cümleler kurmalıyız.
Nasıl ki atomun içinde nötron, proton ve elektron varsa ve bunları birbirine bağlayan şey çekim kuvveti ise;canlılar arasında da çekimi sağlayan şey sevgi duygusudur. Sevgi evreni döndüren güç gibidir. Anne babanın bebeğine sevgisi de böyledir. Bebeğin sevgi nesnesi, anne veya anne yerine geçen kişidir. Sevgi nesnesiyle ilişkisi, hayatla ilişkisini şekillendirir. Hayat, silgisi olmayan bir resim gibi şekillenir
Sevgi ve çocuk
Sevginin en yoğun yaşandığı ve ihtiyaç gerektiren varlık çocuktur. Çocuklar genel olarak kendilerine bakan insanı severler. Annelerini ya da annelerinin yerine geçebilecek, bakım veren kişiye bağlanırlar. Çocuk büyüdükçe sevgisini dağıtmayı öğrenir. Örneğin; annesinden sonra
babasını, ailesini ve oyuncaklarını sevmeye başlar. Sevginin doğru dağılımı; kişinin kendi varoluşunu, evrendeki konumunu, evrensel bütünlük içindeki yerini bilmesi sonucu, bütün sevgi taşlarını doğru yere oturtmasıyla sağlanır. Çocuk en nihayetinde kendisini bütünün parçası gibi görür.
Dokunmanın gücü
Anne-bebek arasındaki bağlanma, annenin çocuğun ihtiyaçlarını karşılamasıyla, dokunmasıyla ve göz temasıyla olur. Hepimiz anne-baba olunca aslında sevgiyi nasıl ifade ettiğimizi de fark ederiz. Siz çocuğunuza duygularınızı nasıl ifade ediyorsanız, o da kendi duygularını o şekilde ifade etmeyi öğrenir. Göz teması kurmuyorsanız, çocukla sohbet etmiyorsanız, sıcak bir yaklaşım sergilemiyorsanız, hem çocukta birtakım psikolojik sorunlar ortaya çıkar hem de çocuk duygularını ifade etmeyi öğrenemez.
Sevginin getirdiği aşırı korumacı yaklaşıma dikkat!
Kaygılı ve korumacı bir ailenin çocuğu, her yaptığı yeni denemenin tehlikeli olduğu mesajını alır ve yeni atılımlardan korkar. Korkuların pek çoğu bu nedenle ortaya çıkar, anne-baba sürekli çocuğu koruduğu zaman, ona “sen yapamazsın” mesajını verdiği için çocuk, her şeyi onlardan beklemeye başlar ve anne- babaya aşırı bağlılık geliştirir. Bu sağlıksız bir gelişimdir. Anne-baba, çocuğun atılımlarını denemelerinden dolayı desteklemeli, gerekli güvenlik tedbirlerini ona fark ettirmeden
sakince almalıdır. Çocuğa karşı takıntılar yoğun ise yardım alınması gerekir.
Doğum sonrası depresyon ve bebeğe olan tutum
Bazı anneler doğum sonrasında depresyon yaşayabiliyor ve bebeklerini reddedip, kabul edemiyorlar, bu yüzden de bebekle duygu alışverişine giremiyorlar. Tepkisel bağlanma bozukluğu da çoğunlukla bu durumdan kaynaklanıyor. Bu durumda anneye mutlaka bireysel bir yardım, yani
psikiyatri muayenesi ve psikoterapisi yapılmalıdır.
Otistik çocuğa sevgiyi göstermek…
Otistik çocuklar beyinlerinin duyguları algılayan alanlarının iyi çalışmadığı hastalık grubu çocuklardır. Duygusal okur-yazarlığı ve empatiyi öğrenemezler. Ancak özel eğitimle öğrenmeleri mümkün olabilir. Normal çocuğa gösterilen sevgi ifadesiyle, otistik çocuğa gösterilen sevgi ifadesi arasında fark yoktur. Sadece tepki alamayabiliriz. Otizmin derecesine göre bu değerlendirmeler değişkenlik gösterebilir, hafif derecede yaşanan otizmde çocuk daha fazla tepki verirken, ağır bir otizm
tablosunda uygun tepki alamayız. Sarılmak, göz teması kurmaya çalışmak, onunla yapılacak etkinlikler planlamak yapılacaklardan sadece birkaçıdır. Otistik bir çocuğa ulaşmak için ayırıcı-uyarıcı ses tonu kullanmalıyız, daha net ve kısa cümleler kurmalıyız.