Çocukların sosyal ve fiziksel gelişiminde ailenin önemi

Çocukların sosyal ve fiziksel gelişiminde ailenin önemi

Fatih Üniversitesi Öğretim Üyesi Psikiyatrist Prof. Dr. Kemal Sayar, çocukların, son teknolojiyle üretilmiş pahalı oyuncaklar almak yerine aileleriyle vakit geçirmelerinin duygusal, zihinsel, sosyal ve fiziksel gelişimleri açısından daha yararlı olacağını bildirdi.

Prof. Dr. Sayar, günümüzde kimi ailelerinin daha yaşına bile girmemiş çocuklar için programlar yapmaya başladığını belirterek, bu duruma "aşırı kaygılı anne-babalık", çocuğa da "aşırı programlanmış çocuk" denildiğini söyledi.

Aşırı kaygılı anne-babalığın, çocukları daha fazla mutsuz ettiğini, kimi anne babaların ise kendi eksikliklerini çocuklarında tamamlamaya çalıştığını anlatan Prof. Dr. Sayar, kimilerinin de her yönden başarılı, on parmağında on marifet sahibi çocukları olmasını istediğini vurguladı.

İletişim araçlarının bu derece etkin olmadığı dönemlerde, insanların çocukları ile daha olumlu ilişkiler kurabildiğini savunan Prof. Dr. Sayar, şunları söyledi: "Anne-baba ve çocuk, büyükanne, büyükbaba ve akrabalarla daha çok iletişim halinde bulunulabiliyordu. Teknolojik gelişmesiyle her işimiz hızlandı. Bu durum bizim ve yetiştirdiğimiz neslin sevgi, saygı, bağlılık kavramları ile diğer bireylerle iletişimi olumsuz etkiledi. Günümüzde kadınlar daha hamile kalmadan vitaminler içmeye, hamilelik esnasında çocuğun gelişimine uygun diyetler uygulamaya, karnındaki bebek için klasik müzik dinlemeye başladı. Bu uğraşların tamamı çocukların hayatta sağlıklı, akıllı, başarılı ve kariyer sahibi bireyler olabilmesi için yapılır hale geldi. Oysa ki hayatta mükemmel olan bir şey yoktur. Ne çocuklar ne de aileler hiçbir zaman mükemmel olamazlar. Bu hazırlıkların yapılması gereklidir ama yeterli değildir."

-"DOĞUMDAN SONRASI DA ÖNEMLİDİR"-

Doğum sonrası döneminin de en az öncesi kadar önemli olduğunu vurgulayan Psikiyatrist Sayar, şöyle devam etti: "Çocuğa sağlanan bu kadar imkan sonucunda, gelişiminin istenilen düzeyde olmadığı hatta şımarık ve memnuniyetsiz olduğu görülebilir. Halbuki elektronik veya son teknolojiyle üretilmiş oyuncaklar yerine, çocukların aileleriyle beraber vakit geçirmeleri duygusal, zihinsel, sosyal, fiziksel gelişimleri açısından daha yararlıdır. Tabi ki çocukla geçirilen sürenin yanı sıra kurulan iletişimin kalitesi de önemlidir."

Prof. Dr. Kemal Sayar, çocukların önlerine her şeyi hazır koymak yerine ayakları üzerinde durmalarını öğretmenin hedeflenmesi gerektiğine dikkati çekti. Çocuğun yeri geldiğinde ailesinin tartıştığına şahit olması, konuşarak, zaman zaman öfkelenerek, üzülerek de olsa problemlerin saygı çerçevesinde çözülebileceğini görmesi gerektiğine işaret eden Sayar, "Aile içindeki her problem saklanırsa çocuk ileride bir problem ya da tartışmayla karşılaştığında bunun üstesinden nasıl en sağlıklı şekilde geleceğini bilemez. Çocuğunuzu en iyi tanıyan ve en iyi yolu bulabilecek kişi sizsiniz. Eğer karşınızdakinin ne istediğini çok iyi anlar, onunla iletişimi yakalayabilirseniz, kendinizin ve ailenizin uzmanı olabilirsiniz" dedi.

-"AİLELER HER ŞEYİ KONTROL ALTINA ALAMAZ"-

Ailelerin her şeyi kontrol altında tutamayacaklarının farkında olmaları gerektiğini kaydeden Sayar, "Aileler çocuklarının her davranışını kontrol altına almaya çalışırlarsa, çocuklar ileride kendi sorunlarıyla baş edemeyen bireyler olurlar. Bu yüzden çocuklar biraz büyümeye başladığında sorumluluk almaya başlamaları gerekir. Tabii ki bunu ailelerin gözetimi altında yapmalılar. Çocukların anlamlı ve dolu bir yaşama sahip olmaları için onlara ideal kazandırmak yeterlidir. Çünkü ideali olan insan, vatana, millete, insanlığa zaten faydalı olacaktır" diye konuştu.

Kemal Sayar, çocukların, ailelerinden öğrenmesi gereken öncelikli kavramların daha çok ahlaki ve insani değerler olduğunu belirterek, şunları söyledi: "Çoğunlukla bir düğmeyi açıp kapamakla hayatımızın birçok işini halledebildiğimiz bu çağda, ebeveynler çocuk yetiştirmenin bu kadar kolay olmadığını bazen fark edemiyor. Günümüzde bazı ebeveynler eşyaları, ilişkilerden daha çok önemseyebiliyor. Yüzyıllardır, şimdiki nesil çocukların önceki nesilden daha zor bir kuşak olduğu söylenir. Aslında asıl önemli olan çocukların yaşamlarını etkileyen sorunların tam olarak ne olduğunu belirleyebilmektir."

 -"ÇOCUKLARIN SOKAKTA OYUN OYNAMA ZAMANLARI AZALDI"-

Mutsuzluğun, belirli bir oranda, çocukların doğadan ayrı düşmesinden kaynaklandığını vurgulayan Sayar, şunları kaydetti: "Halbuki çocuklar, dışarıda doğayla baş başa kalarak, oyunlar sayesinde yeni keşifler yaparak, çıplak elle çekirge yakalayıp, ağaçlara tırmanarak, kah düşüp kah koşarak, hayal dünyalarını muazzam şekilde geliştirebilirler. Ama artık günümüzde çocuklara dış dünyayı keşfetmeleri için daha az özgürlük veriliyor. Şüphesiz ki yanlarında büyükleri olmadan sokak köşelerinde ya da parklarda oynamaları riskli. Araştırmalar son 30 senede çocukların sokakta bağımsız şekilde vakit geçirebilme oranlarının büyük ölçüde azaldığını gösteriyor. Çocukların sokakta geçirdiği zaman azalırken, ebeveynler tarafından yapılandırılan ve kontrol altına alınan oyunların olduğu boş zamanlar artış gösteriyor. Günümüzde çocukların yaşamlarındaki neredeyse tüm alanlar uzman ya da yetişkin kontrol ve müdahalesi altında."

Ebeveynlerin, çocuklarını sorumluluk ve inisiyatif alma konusunda cesaretlendirmediklerini belirten Prof. Dr. Sayar, şöyle devam etti: "Yapılan bir araştırma, çocukların yanlarında herhangi bir yetişkin olmadan dışarıda olursa kaçırılacak endişesi yaşadığını ve sokağı tehlikeli bulduğunu ortaya koydu. Tabi ki böyle bir risk her zaman var. Hiçbirimiz çocuğumuzun zarar görmesini istemeyiz, onu pamuklara sarıp saklamak, dişlerini kanatmadan büyütmek isteriz. Oysa hayat daha farklı, bizim şefkatli kucaklarımız kadar müşfik değil. Tehdidin farkında olalım ancak bunun çocuklarımızın özgürlük alanını çok fazla kısıtlamasına izin vermeyelim."

Prof. Dr. Sayar, 10 ve 11 yaşlarındaki bin çocuk ile kendileri için güvenli ve güvensiz belirli alanlar söylemeleri yönündü yapılan ankette çocuklar için tehlike olarak algılanan alanların başında trafik, yabancılar arasında kaybolmak, trenler ve terörün geldiğinin anlaşıldığını, bunda da ailelerin rolünün ve yanlış yönlendirmenin etkili olduğunu belirtti.

Çocukların büyümesini kozadan çıkmaya çalışan kelebeğe benzeten Psikiyatrist Sayar, "Eğer kelebek kozadan bizim yardımımızla çıkarsa, kanat kasları çıkmaya uğraşırken yapması gereken idmanı yapamayacağı için uçacak güce sahip olamaz. Sürekli korunan, sevgi ve ilgi gören çocuk, yaşamda kendine ait bir dünya kurmakta güçlük çeker" dedi.
Adnan Aksoy boşanma davası açtı: Güzide Duran'ın evliliği bitiyor! Mehmet Dinçerler'den şaşırtan Hadise hamlesi Kızılcık Şerbeti'nde tartışmalı başörtüsü sahnesi Ünlü kebapçı Bedri Usta'nın kardeşi 20. kattan düştü 'Yalan' dizisiyle ilgili flaş gelişme Murat Ceylan'ın çapkınlık gecesi