Fatih Altaylı'nın Yılmaz Güney yazısı ses getirdi: "Adi suç adi suçtur"
Fatih Altaylı: "Yılmaz Güney'in ne olduğunu yeni nesiller bilmediği için bu yutturmacaları yazıp duruyorlar. Yılmaz Güney kadın döven, entelektüel yönü zayıf, maço bir adam aslında. İlk eşi Nebahat Çehre'yi dayaktan geçiren Çehre'nin kaçıp kurtulduğu bir adam."
Oyuncu Farah Zeynep Abdullah'ın, sanatçı Yılmaz Güney hakkında, "Sinemamızın en iyi kadın döven erkeği" sözleri yine bir tartışma başlatmıştı.
Ünlü gazeteci ve televizyoncu Fatih Altaylı, yeniden gündeme gelen Yılmaz Güney tartışmalarıyla ilgili konuya 2000 yılındaki yazısıyla dahil oldu.
Yazıda şu ifadeler yer alıyor: “Yılmaz Güney’in ne olduğunu yeni nesiller bilmediği için bu yutturmacaları yazıp duruyorlar. Yılmaz Güney kadın döven, entelektüel yönü zayıf, maço bir adam aslında. İlk eşi Nebahat Çehre’yi dayaktan geçiren Çehre’nin kaçıp kurtulduğu bir adam.
Hapisten kaçıp yurtdışına gitmesinin ise fikirle mikirle alakası yok. Adam katil. Bayağı bir katil.
Kadın döven bir katilden, bir mit yaratmak için gerçekler saptırılıyor. Benim için Yılmaz Güney, Türkiye’nin Avrupa’daki imajını yerle bir eden, bunu da kendi menfaatleri için yapan bir katildir. Gerisi palavra.”
Fatih Altaylı 23 yıl önce kaleme aldığı bu satıların yeniden gündeme gelmesini bugünkü yazısında ele aldı...
Irkçı savunma modeli
Bazı tartışmaların çok uzun süre sona ermediğini ve ermeyeceğini, geçmişte aynı konunun nasıl tartışıldığını göstermek için dün Yılmaz Güney’le ilgili 23 yıl önce kaleme alınmış yazıları yeniden yayımladım.
Toplumun bugün o günkünden çok daha geride olduğunu anlamak birkaç saat bile sürmedi.
Hakaretler havada uçuşmaya başladı.
Tabii onunla sınırlı kalmadı.
“Irkçı” gruplar harekete geçti. Her meseleyi “ırk” üzerinden, etnisite üzerinden ele almayı vazife edinmiş, “ırkçılığı” geçim kapısı haline getirmiş bazıları anında Yılmaz Güney’e yönelik eleştirileri “Kürt olmasına” bağladılar.
Ben ise Güney’e yönelik o günkü veya bugünkü eleştirilerin Güney’in etnik kökeni ile bir alakası olduğunu zannetmiyorum.
Pavyonda tartıştığınız birini öldürürseniz ister Türk olun, ister Kürt olun, isterseniz Japon veya Ugandalı olun fark etmez.
Katil olursunuz.
Fikirlerinizden dolayı değil, cinayet işlediğiniz için hapse atılmışsanız, Türk olunca katil, Kürt olunca fikir suçlusu olmazsınız. Japon veya Ugandalı olmanız da durumu değiştirmez.
Tam aksine, bu gibi durumlarda meseleyi etnisiteye, ırka göre farklı bir biçimde ele alırsanız ırkçı olursunuz.
Yıllardan beri İbrahim Tatlıses’in kadınlara yönelik tavrı, kendisi ile tartışan bir kişinin Tatlıses’in bir yakını tarafından anında vurulup öldürülmesi, ayrıldığı kadınların farklı zamanlarda vurulması Tatlıses’in eleştirilmesine neden oluyor.
Tatlıses de Kürt. Onu da eleştirenler “anti Kürt” mü!
Peki o zaman benzer suçları ve hatta beterlerini Yılmaz Güney işleyince eleştirmek niye Kürtlükle bağlantılı hale getiriliyor!
“Yılmaz Güney çok iyi bir sinemacıydı” … Tamam, buna bir itirazımız yok. Olabilir. Öyledir. İbrahim Tatlıses de çok iyi bir şarkıcıydı.
Sanat alanlarında çok iyi olmaları diğer alanlarını eleştirmemizi engellemeli mi!
Roman Polanski de çok çok iyi bir yönetmen. Ama çocuk tacizcisi olduğu için ABD’de mahkum oldu. Hiçbir ırkçı çıkıp da “Yahudi olduğu için” de demedi, “Polonyalı olduğu için” de.
Adi suç adi suçtur.
İşleyenin hangi ırka mensup olduğu, doğru düzgün toplumlarda, hakiki hukuk devletlerinde, ırkçılığın egemen olamadığı yerlerde önem arz etmez.
Cezanın ırka bağlı olması gerektiğini savunanlar ise ırkçıdır.
Bana göre Yılmaz Güney, İbrahim Tatlıses’in soldan direksiyonlu olanıdır.
Kaza yaptığınız zaman sağdan mı, soldan mı kullandığınız fark etmez.
Ha bu arada unutmadan söyleyeyim, gençler bilmeyebilir. Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye Ödülü’nü kazanan Yol filminin yönetmeni Yılmaz Güney değil, Şerif Gören’dir. Güney, filmin senaristidir.
Fatih ALTAYLI