Nazmi Arıkan ve şoförünün öldürülmesinde zanlıdan komplo iddiası!
Çanakkale'de, Nazmi Arıkan ile şoförü Şerif Eker'in öldürülmesi ile ilgili gözaltına alınan ve sevk edildiği adliyede tutuklanan Tokatspor Kulübü Başkanı Ufuk Akçekaya'nın savcılık ifadesi ortaya çıktı. Katil zanlısı ifadesinde suçlamaları kabul etmeyip, kendisine komplo kurulduğunu iddia etti.
Show Haber'den Emrah Doğru'nun haberine göre Fen Bilimleri Eğitim Kurumları kurucusu evli ve 2 çocuk babası Nazmi Arıkan, şoförü Şerif Eker ile bayram tatili için Gelibolu'nun Karainebeyli köyünde küçük ve büyükbaş hayvan yetiştiriciliği yapılan çiftliğine geldi.
Çiftlik çalışanları, 13 Temmuz Çarşamba günü öğle saatlerine kadar Arıkan ve Eker'i göremeyince şüphelendi. Telefonla da ulaşılamayınca kontrol için çiftlik evine giren çalışanlar, Arıkan ile Eker'in kanlar içerisinde buldu. İhbarla çiftliğe jandarma ve sağlık ekipleri sevk edildi. Sağlık ekipleri, Arıkan ve Eker'in çok sayıda bıçak darbesiyle öldürüldüğünü belirledi.
CİNAYETTEN SONRA PAYLAŞIM
Bayram süresince çiftlik evinde kalan Nazmi Arıkan ile şoförü Şerif Eker'in cansız bedenlerinin, evin yemek yenilen salon kısmında bulunduğu öğrenildi.
Arıkan'ın salı gecesi son olarak çiftlikte görev yapan veteriner ile saat 23.00'e kadar birlikte olduğu, gece yarısı da bir yakınıyla telefon görüşmesi gerçekleştirdiği tespit edildi. Gece yarısından sonra ise Arıkan ve şoförüne ulaşılamadığı ortaya çıktı. Jandarma Suç Araştırma Timi'nin (JASAT) titiz çalışması ile çifte cinayetin şüphelisinin Tokatspor Kulüp Başkanı Ufuk Akçekaya olduğu belirlendi.
İstanbul'da yakalanan Akçekaya, gözaltına alındı. Akçekaya'nın gözaltına alınmadan önce sosyal medya hesabından canlı yayın açarak, Nazmi Arıkan ile aralarında geçen yıl yaşanan olayları anlattığı tespit edildi.
OLAYDAN 1 GÜN ÖNCE GELMİŞ
Ekipler, Akçekaya'nın 11 Temmuz Pazartesi günü İstanbul'dan otobüsle Gelibolu ilçesine geldiğini, burada bir gece konakladıktan sonra minibüsle Eceabat ilçesine geçtiği, olay günü de Eceabat'tan taksiyle Gelibolu ilçesine bağlı Karainebeyli köyündeki Nazmi Arıkan'a ait çiftliğe gittiğini belirledi. Öte yandan teslim alınan cenazeler, 15 Temuz'da İstanbul'a gönderildi. Nazmi Arıkan, Zincirlikuyu Mezarlığı'nda; Şerif Eker ise Mahmut Şevket Paşa Mezarlığı'nda toprağa verildi.
ÇİFTLİK EVİ ÇEVRESİNDE KEŞİF YAPMIŞ
Bu arada Gelibolu İlçe Jandarma Komutanlığı'ndaki sorgusunun ardından, 3 gün önce çiftliğe götürülüp, yer göstermesi yaptırılan Akçekaya, hakkındaki suçlamaları kabul etmedi. Gelibolu ilçesine getirilerek sorguya alınan Ufuk Akçekaya, cinayeti kabul etmese de ekipler kendisinin çiftlik evine geldiğini belirledi. Jandarma ekipleri, Ufuk Akçekaya'nın ilk olarak 11 Temmuz günü İstanbul Etiler'deki evinden Çanakkale'nin Gelibolu ilçesine otobüs ile geldiğini, buradan da taksiyle köye giderek, çiftlik evinin çevresinde keşif yapıp İstanbul'a geri döndüğünü tespit etti. Akçekaya'nın bir gün sonra 12 Temmuz'da yine otobüs ile İstanbul'dan Gelibolu ilçesine, buradan minibüs ile Eceabat ilçesine geçtiği, ardından da taksiyle saat 21.45 sıralarında Karainabeyli köyüne ulaştığı belirlendi. İddiaya göre, köye giden asfalt yol üzerinde taksiden inen Akçekaya'nın ayçiçeği tarlası ve çalılıklar arasından çiftlik evine yaklaştı, 3 saat boyunca Arıkan'ın çiftlik evi gözetledi.
Saat 23.00 sıralarında Nazmi Arıkan'ın evinden veteriner ile şoförü Şerif Eker'in ayrıldığını gören Akçekaya, evin arka kapısından içeriye girdi. Evde yalnız kalan ve koltukta oturan Nazmi Arıkan'a arkasından yaklaşıp bıçaklamaya başladı. Bu sırada Arıkan'ın son bir hamleyle cep telefonundan şoförü Şerif Eker'i aradığı ve 8 saniyelik bir görüşme yaptı. Arıkan'a 300 metre mesafedeki başka bir eve yatmaya giden şoför Şerif Eker, araca binerek hızlıca yardıma gitti. Bu sırada 47 bıçak darbesiyle Nazmi Arıkan'ı öldüren Ufuk Akçekaya, eve bir aracın geldiğini görünce saklandı. Şoför Şerif Eker eve girdiğinde kapının arkasında saklanan Ufuk Akçekaya tarafından bıçaklamaya başladı. Eker de 66 bıçak darbesiyle olay yerinde hayatını kaybetti.
ÇİFTLİK EVİNİ KUNDAKLAMA GİRİŞİMİNDE BULUNMUŞ
Katil zanlısı, saat 00.15 sıralarında kendisini köye bırakan taksi şoförünü arayıp, alınmasını istedi. Çiftlik evini de burada bulduğu kimyasal malzemeler ile yakarak kundaklama girişiminde bulundu. Ayçiçeği tarlasından asfalt yola giderken de suç aleti bıçağı araziye sakladı. Jandarma özel ekipleri, 4 gün boyunca 5 dönüm arazide metal dedektörü ve dedektör köpekle birlikte arama yaptı ve üzerinde kan izleri de olan suç aleti bıçağı buldu. Jandarma özel timi, Akçekaya'nın Karainebeyli köyüne geldiğindeki ve cinayetin ardından İstanbul'a döndüğündeki kıyafetinin de farklı olduğu tespit edildi.
SAVCILIK İFADESİ ORTAYA ÇIKTI: "BANA KOMPLO KURULDU"
Dün çıkarıldığı mahkemece tutuklanan Akçekaya'nın savcılık ifadesi ortaya çıktı. Arıkan'ı 2015 yılında bu yana tanıdığını söyleyen şüpheli ifadesinde şunları söyledi:
"Kendisi ile aramızda ticari ilişki mevcuttu. Bu ilişkinin içeriği Nazmi Arıkan'ın isim sahibi olduğu eğitim kurumlarını 10 yıl süre ile bana anlaşma ile isim hakkı şeklinde verdi. Ancak 3. yılın sonunda anlaşmaya aykırı şekilde benim ismimi kötü şekilde reklam ederek anlaşmayı sona erdirdi. Benimle anlaşma yapmasının nedeni benim hükümete yakın olmam ile ilgili olduğunu kendisi bana söyledi. 3. yılın sonunda ise bu yakınlığa gerek duymadığını söyleyerek resmiyette bahane olarak ise 130 bin TL'lik borcunu tahsil edemediğini beyan etmekle anlaşmayı sona erdirdi. Bu süreçten sonra benim ticari ilişkilerimle ilgili büyük bir kaos meydana geldi. Bu kaos neticesinde itibari olarak zarar gördüm. Bu sözleşmenin temmuz ayında sona erdirilmesi nedeniyle veliler tarafından ve kurumumuz ile ilgili diğer alacaklılar tarafından çok fazla şıkıştırıldık. Ücret iadesi ve kayıt iptalleri gerçekleşti.
Maddi ve manevi yönden büyük bir zarara uğradım. Benim Nazmi Arıkan'dan 5 milyon dolar, bir kolejden ise 8 milyon 800 bin dolar alacağım bulunmaktaydı. F.C. isimli tanıdığım kişi bayramın ikinci günü Facetime uygulaması üzerinden beni arayarak Nazmi Arıkan'ın Gelibolu'daki çiftliğinde bana 10 milyon dolar değerinde altın ve nakit para vereceğini, Nazmi'nin beni beklediğini, bayramın üçüncü günü gitmemi söyledi. Bu tarihten 10 gün kadar önce F.C. yine beni aradı ve bu konu ile ilgili anlaşma sağlanabileceğini, kendisinin Nazmi ile görüşeceğini bana söylemişti. Ben bunun üzerine kolejde yetkili olan F.G. ile irtibat kurdum. Kendisi de bana bu durumu teyit ederek sana denilen şekilde hareket et parayı Nazmi'den alacaksın, biz de ödeme yapacağız şeklinde cevap verdi. Ben F.C.'yi katılmış olduğumuz ortak toplantılarda tanıdım. F.C.'yi 2015 yılından beri tanımaktayım. Bundan iki sene önce kendisi ile ortaklaşa biçimde borsaya şirketlerin arzı işi ile uğraştık. Sonrasında F.'nin benim bilgim dışında hareket ederek bu şirketlere mali danışmanlık yaptığını öğrendim. Öğrendikten sonra aramızda soğukluk meydana geldi. Kendisi ile en son 7 Temmuz günü yüz yüze görüştüm. O tarihten sonra bir daha yüz yüze görüşmem olmadı.
Ben 10 Temmuz günü F. ile görüştüğümde Göcek ilçesinde bulunmaktaydı. Ben oradan direk İstanbul Etiler'de bulunan evime geçtim. 1-2 saat kaldıktan sonra Pamukkale Turizm isimli firma ile Gelibolu'ya gelerek otogarda indim. Ben otogardan bulduğum taksiye bindim ve Karainebeyli köyüne gideceğimi söyledim. Kendisi de taksimetreyi açtı ve yola çıktık. Nazmi Arıkan'ın Karainebeyli köyünde çiftliği olduğunu 2-3 yıldan beri bilmekteyim. Ben buraya daha önce 13 Kasım 2021 tarihinde geldim. Geldiğimde çiftliğin yerini köy ismi itibarı ile bildiğim için tam yerini öğrenmek için köy meydanında birine sormuştum. O da beni çiftliğin olduğu yere doğru yönlendirdi. Orada da bir traktörü takip ederek çiftliğe ait toprak yoldan bir süre gittikten sonra çiftliğin yerini traktör sürücüsünden örgendim. Ben çiftliğe girince yolu takip ederek Nazmi Arıkan'ın aracının yanına kadar gitmiştim. Oraya gittiğimde 5-10 kişi ile birlikte Nazmi Arıkan'ın zeytin topladıklarını gördüm. Orada 15-20 dakika boyunca Nazmi Arıkan ile görüştüm.
Bahsettiğim kişiler işitme mesafesinde yanımızda durmaktaydılar. Ben araçtan indiğim esnada Nazmi Arıkan bana ilk olarak bıçaklanmışsın sen nasıl yürüyorsun diye sordu. Ben bu soru karsısında çok sasırdım çünkü bıçaklandığım hususunu esim dahil kimseye anlatmamıştım. Ben de buna cevaben o zaman beni sen bıçaklattın diye söyledim. Kendisi bana olabilir seklinde gülerek cevap verdi ve sonrasında ise konuyu değiştirdi. Konuşmamız esnasında kendisinden alacağım olan 5 milyon doları vermesini istedim. Kendisi de bana 2 milyon TL verebileceğini teklif etti. Bende bu durumu kabul etmedim. Hocam borcunu öde yoksa bu is kötüye gidiyor seklinde kendisine söyledim. Daha sonra Nazmi Arıkan'ın yanından ayrıldım. Çiftlikten çıkacağım sırada 5-6 kişi aracımı kaput bölgesine vurarak durdurmaya çalıştıklarını gördüm ancak ben durmayıp hızla devam ettim ve oradan ayrıldım. 11 Temmuz ününe dönecek olursak taksi ile birlikte köye ulaştık.
Oraya gittiğimizde saatin gece oluşu daha önce yasamış olduğumuz hadiseler aklımı kurcaladığı için şüphe duyarak taksiden hiç inmeyip tekrardan Gelibolu otogarına dönerek İstanbul’a geçiş yaptım. Ertesi gün yani sabah saatlerinde F.C. tekrar beni facetime üzerinden aradı ve önceki gün gitmemişsin bugün git ki hepimiz para alalım dedi. Ben de kendisine kuşkulandığım şeyler olduğunu bu nedenle çiftliğe girmediğimi söyledim. Kendisi bana korkacak herhangi bir şey olmadığını, kendilerinin hallettiğini merak etmememi, herkesin nemalanacağını söyledi. Ben de tamam giderim diye cevap verdim. O gün Yılmazlar Turizm isimli firmadan Esenler Otogarında 14.30'da otobüse bindim ve Gelibolu'ya geldim. Geldiğimde saat 18.30 civarındaydı. Firma beni Eceabat dolmuşlarının kalktığı yerde bıraktı. Benim Eceabat'a geçmemdeki sebep taksimetrenin Gelibolu'dan çiftliğe kadar gidildiğinde Eceabat'a göre daha fazla yazması nedeniyledir. Ben önceki gün taksi ücret olarak 600 TL ödedim. Eceabat'tan gittiğimde ise sadece gidiş olarak 220 TL, dönüşte de 300 TL olacak şekilde ödeme yaptım. İstanbul’dan çıkarken internetten Eceabat'ta taksici numarası buldum. Oraya vardığımda kendisini arayacağımı söyledim.
Eceabat'a indiğimde taksici beni beklemekteydi. Taksiye binerek çiftliğe doğru yola çıktık. Bu sırada saat 19.45 sıralarıydı. Benim o sırada üzerimde siyah renkli tişört, siyah renkli markasını hatırlayamadığım pantolon, siyah renkli bir ayakkabı bulunmaktaydı. Yolculuk sırasında taksici ile arazi muhabbetleri gibi farklı konulardan bahsettik. Kedisi bana niye geldiğimi sorunca arazi için geldiğimi, burada arkadaşım olduğunu yanına gittiğimi söyledim. Oraya gittiğimde asfalttan çiftliğe dönülen toprak yol ayrımında ineceğimi söyledim. Taksici bana çiftliğe kadar bırakabileceğini söyledi. Bende gerek yok ben yürürüm diye cevap verdim. Taksiden indiğim sırada saat 20.15 sıralarındaydı. Ben buradan indikten sonra taksici oradan ayrıldıktan sonra ayakkabılarımı çıkarıp çantaya koydum ve çoraplarımla yürümeye başladım. Bunu yapmamdaki amacım yaz günü olduğu içtin toprağa basmak içindir. Toprak yoldan bu şekilde bir süre yürüdükten sonra sağda kalan hatırladığım kadarıyla elektrik direğinin yanından araziye girdim ve havanın kararması için 30-45 dakika kadar ağaç dibinde bekledim. Bu beklediğim yer çiftliğe gelen giden olduğu takdirde görülemeyecek bir yerdeydi. Daha sonra hava kararınca beklediğim yerden çıktım ve ayçiçek tarlalarının arasında yine toprak yola çıkarak oradan da eve yakın yerdeki diğer ayçiçek tarlasının evi cepheden görecek şekilde ağacın altında bulunan ay ısının düşmediği toprak kısımda bekledim.
Bu beklediğim yer geliş güzergahıma göre ayçiçek tarlasının sağ kısmında ormanla bitişik olan yerdeydi. Burada tahmini 15-20 dakika kadar bekledim. Benim kolumda saat olmadığı için yanımda bulundurduğum telefonu da takside bulunduğum sırada kapattım. Bu nedenle saatin tam olarak kaç olduğunu hatırlamıyorum. Benim taksiden indikten sonra eve girene kadar beklemiş olduğum toplam süre yaklaşık olarak 1,5 - 2 saat civarındaydı. Benim oturduğum yerden ikametin perdesi olmadığı ve ışıkta olduğu için bir kısım görüntüler ve sesler duyulmaktaydı ancak görüntülerden kimin kim olduğunu, seslerin de içeriğini tam olarak seçemiyordum. Yukarıda bahsettim gibi 15-20 dakika kadar bekledikten sonra içeride bulunan 3-4 kişinin ikametten ayrıldıklarını ve koyu renkli aracı binerek gittiklerini gördüm. Bu aracın marka ve rengini tam olarak hatırlamıyorum. Onlar oradan ayrıldıktan sonra evde sesler kesildi. Bu sırada ben 15 dakika kadar daha bulunduğum yerde bekledim. Daha sonra içeri girmeye karar verdim. Evin bana göre sağ tarafından arka balkona tırmandım ve balkon kapısından içeriye baktım. Baktığımda Nazmi Arıkan'ın yerde sırt üzeri yatar vaziyette ayakları mutfak kısmına doğru olacak şekilde olduğunu gördüm. Ve bunu görmem üzerine doğrudan kilitli olmayan balkon kapısından içeriye girdim. Ben içeriye girdiğimde kavga olur diye düşünerek yanımda getirmiş olduğum uçları açık yumruk kısmı sert biçimde olan bir çift eldiveni giydim. Ben tüm olay boyunca ayakkabımı hiç giymedim. Taksi geldiği sırada çorabımı çıkartmıştım bu nedenle ayaklarım çıplaktı. İçeri girdiğimde Nazmi Arıkan'ın sırt üzeri yatar vaziyette kanlar içerisinde olduğunu gördüm. Nazmi Arıkan bana Ufuk yardım et diye seslendi. Ben de orada bulunan beyaz renkteki yastığı tampon yapmak amacıyla elime aldım. Nazmi Arıkan'a tampon yapmak için eğildiğimde tam olarak hatırlamamakla birlikte gövdesinin sol kısmında saplı vaziyette bir bıçak olduğunu gördüm. Ben bıçağı bulunduğu yerden çıkararak kenara doğru fırlattım. Daha sonra elimdeki yastık ile tampon yaptım.
Nazmi Arıkan'ın yanında ismini sonradan öğrendiğim Şerif Eker isimli sahsın da yüz üstü yatar vaziyette olduğunu gördüm. Şerif'in nefes alamadığını düşünerek onu sırt üzeri yatırdım. Odada gaz kokusu olduğunu ve ortada da yanmakta olan evraklar bulunduğu için doğrudan fırına gittim ve kapağını kapatıp ve gaz düğmelerini kapatmak için çevirdim. Daha sonra kapanıp kapanmadığını anlamak için fırın kapağını tekrar açtım. Ortada yanmakta bulunan ateşi söndürmek için dolapta bulunan bir sıvıyı aldım. Söndürmek için ateşe döktüm. Ateş ne söndü ne harlandı. O sırada üzerinde rakı yazdığını fark edince bıraktım. Ben rakıyı aldıgım mutfakta yerde bulunan 19 litrelik damacana şişesini ve duvarda bulunan iki ayrı mutfak musluğunu görmedim. Bu nedenle dolabı açarak bir sıvı alma ihtiyacı duydum. Tam o sırada ikametin sağ bölmesinde yer alan odalardan birinden yüzü maskeli, 1.70 boylarında siyah giyimli birini gördüm. Gördüğüm sahsın elinde telefon ile çekim yapar vaziyette olduğunu gördüm. Ben mutfağa yakın yerde bulunan masanın üzerinde yer alan ucunda susturucu takılı siyah renkli olduğunu hatırladığım markasını bilmediğim bir silah ile bahsettiğim kişiye doğru doğrultarak bu kişi benim girmiş olduğum balkon kapısına yakın yerde olduğu sırada kendisine doğru bir el ateş ettim. Sonrasında bir el daha ateş etmek istedim ancak silah tutukluk yaptığı için ateş edemedim. Sıktığım merminin isabet edip etmediğini görmedim. Bu kişi benim girmiş olduğum balkon kapısından dışarı çıkarak kaçmaya başladım. Bende arkasında giderek balkona çıktım ve aşağı indim. Bir süre gittikten sonra geri dönerek tekrar ikamete balkondan girdim.
Orada bulunan koltuğa oturarak tekrar birisi gelir diye şarjörü çıkartarak silahta tutukluk yapan iki dolu mermiyi ve şarjördeki tüm mermileri boşaltarak tüm şarjörü elimdeki kurşunlarla doldurdum. Ben ikamet içerisinde yaklaşık 20 dakika kadar bu şekilde bekledim. Gelen giden olmadığını görünce elimde bulundurduğum silahı tam olarak hatırlamamakla birlikte balkondan inip ayçiçek tarlasına yöneldikten sonra orada da herhangi birinin beklemediğini görünce sol tarafıma doğru fırlatmak suretiyle attım. Daha sonra tekrar ikamete balkondan girdim. Sonrasında arabaya gittim. Arabanın anahtarı olmadığını görünce içeriye girdim.
Daha önce girmiş olduğum balkon kapısından dışarı çıkarak çiftliğe normal yollarla gelinen toprak yoldan gittiğim sırada taksiciyi aradım. Evden en son çıktığımda ayaklarımda bulunan çorabı çıkartarak çantama attım. Tahmini 6-7 dakika sonra bu yol üzerinden çıplak ayaklarla ana yola çıktım. Taksici ise benim aramamdan yaklaşık 20-25 dakika kadar sonra bulunduğum yere geldi. Ben asfalt yol üzerinde olduğum için ben içeri girmemesini söylediğim halde içeriye doğru dönünce ben tekrar kendisini aradım ve asfalt yola doğru gelmesini kendisine söyledim. Sonrasında taksiye bindim. Taksiye bindiğim sırada olay yerine gelirken üzerimde bulunan aynı kıyafetler vardı. Bu kıyafetlerin hiç birinde kan yoktu. Ben olay yerinde çok dikkat ettiğim için üzerime kan lekesi hiç bulaşmadı. Vermiş olduğum eşyalarda kan lekesi çıkmadı. Eşyalar incelendiğinde eylemi benim yapmadığım ortaya çıkacaktır. Ben olay yerinde ayağımda bulunan çorapları he ne kadar taksinin camından araziye doğru attığımı söylemişsem de su an hatırladığım kadarıyla İstanbul’da evimin önünde bulunan çöp konteynerine attım. Üzerimde bulunan tişörtü İstanbul Etiler'deki ikametimde üzerimden ilk defa çıkardım. Altında bulunan pantolonu ise Gelibolu Otogarda tuvalette çıkarıp çantama koydum. Çantamda bulunan şortu ise çıkartıp bulunduğum tuvalette giyindim. Tekrar etmem gerekirse elbiselerimde kan izi bulunmamaktadır. Benim bu değişiklikteki amacım havanın sıcak olmasıdır. Ben buradan otobüs ile İstanbul Alibeyköy otogarında inerek taksi yordamı ile ikametime gittim. İkametime gittiğimde F.C. ile Facetime üzerinden görüştüm. Kendisine 'Bana kumpas kurdunuz' diye söyledim.
Niye böyle yaptığını sorduğumda bana cevaben 'Seni Nazmi'nin bıçaklattığı ekip Nazmi'den para aldıklarını söyleyeceklerini ifade ettiler. Normalde hapis cezası almayacakları garantisi aldıklarını fakat 5 yıl hapis cezası aldıklarını, bunun çözülmesi gerekli olduğunu, çünkü başka yatarları olduğunu, bu sebeple Nazmi Arıkan'ı ortadan kaldırarak seni de dolaylı olarak ortadan kaldırarak hallettik' dedi. Sonra birbirimize karsı bağırınca F. telefonu kapattı. Ben o gün aksam Instagram hesabımdan canlı yayın yaparak bir kaç yüzeysel bilgi verdim."