Ödüller resmen ayağa düştü
Baştan söyliyeyim, bana başarıdan, ünlü olmaktan mı çok şey öğrendin yoksa başarısızlıklarından, hatalarından hayatta aldığın yaralardan mı ders aldın diye sorsalar ikincisi derim, çünkü gerçek olan onlar.
Amma insan elbette takdir edilmek ister, daha iyisini yapmak için moral bulur, ama kimlerin ne için takdir ettiğinin önemi varsa değerlidir ödül almak, vermek.
Uzun lafın kısası son yıllarda bir dizanteri salgınına dönen ödül ishalleriyle karşı karşıyayız.
Baştan söyleyeyim, değerli seçicilerin olduğu alanında, vereninde itibarlı olduğu ödülleri tenzih ederim. Ama son yıllarda ciddi bir artış gösteren merdiven altı ödüller can sıktı ve bu takdirlerin doğru olanlarınıda itibarsızlaştıracak noktaya geldi.
Nasıl mı, artık orta dereceli okullarda çoluk çocuk yeterki ünlüler okula gelsin diye ödüller dağıtıyor.
Üniversitelerin durumu da parlak değil verdiğin ödülleri söyle ben sana nasıl bir üniversite olduğunu söyleyeyim durumuna geldi.
Merdiven altı yayın yapan 500, 1000 kişinin ziyaret etmediği sözde internet siteleri bile ödüller dağıtıyor, veya yılın sitesi seçiliyor .
İşin reklam, PR boyutu, ticari maksadı bu kadar değersizleştirilen ödüllerle kime ne fayda sağlıyor acaba?...
Ödül verilen dallar, budakların artık bizde ucu bucağı yok, Oscar ödüllerinde bir kategoride 5 aday oluyor diyelim, biri ipi göğüslüyor ama diğerleri aday olarak yarışabilmek gibi bir ödülü baştan almış oluyor, buna itibar deniyor.
Bizde artık mümkün olduğu kadar çok ünlüyü salona sığdırabilmek için her kategori bin tane dala ayrılıyor ve salonda 100 davetli varsa eli boş dönen yok hepsine birer şilt tokalayıp yolluyorlar, geride kalan, son dakikada gelen olursa ona da bir kulp takıp artan veya tanrı misafiri için ayrılan ödüllerden birer tane veriliyor.
Tören yapılan salonun, otelinde reklamı olmuş oluyor bu kadar mı itibarsızlaştırılır ödül almak vermek. Bu memlekette her şeyin suyu çıkarılır ama ödüllerin artık ne suyu kaldı ne posası.
Ödül almak üzere 100 kişi varsa, 100 kişide vermek üzere çağırılınca zaten salon al gülüm ver gülüm kategorisinde dolmuş oluyor.
Yanlız son zamanlarda ödül vermek üzere çağırılanlar yetmiyor turnike usulü aynı şahıs bir iki kere sahneye davet ediliyor, sahneye ödül vermek üzere çıkmaya meraklı CEO, müdür sıkıntısı yok zaten derken sıkıntı baş gösterdi ödül alacaklar koşa koşa geliyor ama anlaşılan vereceklerde takat kalmadı .
Birde ödül verirken ben niye alamadım da veriyorum tarzı sitem edenler oluyor haklı olarak mesela Altın Kelebek ödüllerinde Sefa Önal gayet kibar böyle bir sitemde bulunmuştu, beni duayen diye çağırdınız ama bir kere ödül vermediniz mealinde.
Ödüller resmen ayağa düştü.
Kendi alanları dışında ödül vermeye kalkıca özellikle hayır işleri yapan vakıf, dernekler zaten maskaralık başlıyor, diyelim ki mesela böbrek bezi üstü hastalıklarıyla mücadele derneği niye dizi oyuncularına ödül verir, neyi nasıl ve ne sebeple takdir eder belli değil.
Diyelim ki, bir kurum veya dernek'e destek için kuruluş amacı hayırlara vesile olduğu şüphesiz bir kurum bana niye 'yılın gazetecisi' veya 'yılın magazin sitesi' ödülü versin? Bunu o dernek veya kurum mu takdir ediyor yoksa onlara yardım için bir araya gelenler neden üstlerine vazife olmayan bu ödül işine bulaşıyorlar akıl alır gibi değil.
Hadi bu ödül verme işi sosyal bir isteri halini aldı durduramıyorlar kendilerini be kardeşim siz bu ödülleri almaya neden koşa koşa gidersiniz, yakında 46‘dan ruh durumunuza el konacak ya da halk arkanıza teneke bağlayacak.
Ölçüsü kalmayan bir hokkabazlık halini aldı ödül alma vermeler.
Yıllar önce Sinema Tek’e "The Message", "Çöl Aslanı Ömer Muhtar" gibi meşhur filmlerin yönetmeni Mustafa Akkad konferans vermeye gelmişti, koştum gittim dinlemeye, adamın karşısında çoktan rahmetli olan bir Yeşilçam starı ben 500 filim çevirdim diyince Mustafa Akkad dayanamayıp ‘Siz filim değil herhalde vesikalık fotoğraf çektirdiniz farkında değilsiniz’ diyince yerin dibine geçmiştim, gençtim üzüldüm düştüğümüz duruma. Şimdi yaşım çoktan kemale erdi hala yerin dibine geçmeye devam bu ödüller yüzünden...
Yahu ben utanmadan yaşayamıyacak mıyım bu ülkede!
Ya da değersizleştirmedik bir ödüller kalmıştı o da tamam oldu diye şükür mü edeceğiz.
Sözüm hak eden, hak edeni takdir edenlere değil tam aksi onlar yerine ayağa kalkmak bana düştü.
Verilen ödülü reddetmekle de çözülmüyor iş, çoğu zaman kabul etmekten daha fazla ses getirdiği için onu da hokkabazlığa çevirenler oluyor.
Benim sözlerim kimseyi incitmesin, ödüller çürür ama dostların sözleri gerçek değerlere toz kondurmaz.
Ödül almaya giderken bir kere daha düşünün.
Sacit ASLAN
Tüm yazılarını göster