Ömer Çelik, teğmenlerin kılıçlı yemini hakkında konuştu

Ömer Çelik'in açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:

"DEMOKRATİK MEKANİZMALAR ÇALIŞIYOR DEMİŞTİM"

"Görüntülerden sonra tartışmayla ilgili dört kategoride bir şey söyledim. Vatandaşlarım haklı olarak bu tip görüntülerde eski Türkiye'de vesayet görüntüleri mi çıkıyor, bir kalkışma mı var diye duyarlılıklarını dile getirdiler dedim. Bu son derece saygıdeğerdir, dedim. Bu sevince ortak olan vatandaşlarımız var. İki konu gündeme geldi. Bunlara cevap vereyim derken teğmenlere hakaret ifadeleri kullananlar oldu. Bu da doğru değil. Sayın Cumhurbaşkanımız Türkiye'nin güvenlik ve dış politikasına ilişkin çok net mesajlar verdi. Burada üç kuvvetten de kadın teğmenler birincilikle çıktı. Ortaya çıkan görüntüyle ilgili olarak, ilk başta söyledim, demokratik denetim mekanizmaları çalışıyor, dedim. TSK için de geçerlidir bu. Asker-sivil ilişkilerin yerli yerine oturtulması konusunda büyük tecrübemiz var.

"ANAYASA GEREĞİ CUMHURBAŞKANIMIZ BAŞKOMUTANDIR"

Burada hassasiyet gösterilen konu, alternatif yemin konusunun ortaya çıkmaya sözkonusudur. Askerlik yüzde 100 disiplin gerektirir. Geçmişte yeni mezunların, bazı emekli askerlerin vesairenin başka türlü kodlamaya çalıştığını da biliyoruz. 27 Nisan sürecinde de gördük. Başka zamanlarda da gördük. Bütün bu çerçeveyi 360 derece görebilecek durumdayız. Buradan antidemokratik bir hareketlilik mi var diye hassasiyetini gösteren vatandaşlarımızın söyledikleri son derece saygıdeğer. Birileri sosyal medyada 'bu hükümete karşı yapıldı, mesaj verildi' gibisinden mesajlar incelenecektir. Bugün Cumhurbaşkanımızın konuşmasında ifade ettiği gibi ilk sonuçlarının da çıktığı görülüyor. Cumhurbaşkanımız anayasa gereği ordularımızın başkomutanıdır. Geçen sene hatırlarsanız bir olay olmuştu. Atatürk rozeti takıp takmamayla ilgili. Daha sonra buna müdahale sözkonusu olmuştu. O zaman da Atatürk rozeti taktı, takmadı üzerinden tartışma yürütüldü. Burada her iki tarafın da yaptığı disiplinsizlik. Sonuçta bu incelendi ve gereği yapıldı.

"İNCELENİP GEREĞİ YAPILACAKTIR"

Büyük çoğunluğu itibariyle böyle bir mezuniyet töreninden sonra topyekün suçlamaya gitmek, çirkin ifadeler kullanmak da doğru değil. Demokratik mekanizmalar işliyor şu anda. Kasıt, ihmal, disiplinsizlik bu bağlamda incelenecek ve gereği yapılacak. Ben siyaset tarafında durduğum için. Soruşturmanın sonucunu görelim. Cumhurbaşkanımızın bugünkü açıklaması net bir şekilde ifade ediyor. Anti demokratik motivasyonla hareket edenler de tespit edildiği ortaya çıkıyor. Bunlar incelenecektir. Demokrasi konusunda mutlak ve kesin bir hassasiyet olması lazım. TSK'yı en çok yıpratan şey, bu darbeler, postmodern darbeler, kalkışmalar çerçevesinde TSK'nın istismar edilmesidir. Silahlı güç meşruiyetini cumhuriyetten alır. Ordu milletin gözbebeğidir. Geçmişe doğru okuma yaptığınızda bütün darbeler dış odaklı projedir. Türkiye'nin egemenlik sistemine çökmek isteyen, milli dinamikler dışında istikamet vermek isteyenlerin ürettiği projelerdir darbe. En büyük yanlış silahlı kuvvetin kendi milletine silah çekmesidir. Bu konuda vatandaşlarımızın hassasiyet göstermesi son derece önemlidir.

"HUKUK DIŞI VATANSEVERLİK OLMAZ"

Çok uzun zaman boyunca, AK Parti kurulduğundan 15 yıl sonrasına kadar en önemli mottolardan birisi sivil siyasetin üstünlüğüdür. Bir mesele darbe midir, kalkışma mıdır, disiplinsizlik midir, kasıt mıdır, ihmal midir bunlar farklı farklı şeylerdir. Bunlar değerlendirilecektir. Farklı yemin okuma meselesinin düzenlenmesi gerektiği net bir şekilde açıktır. Sayın Özgür Özel 'Atatürk diyen çocuklara soruşturma açıyorsunuz' diyor. Bu yanlıştır. Burada disiplinsizliğe soruşturma açılıyor. 27 Nisan'da muhtıra teşebbüsünde Atatürkçü düşünceye uygun Cumhurbaşkanı diyordu. Bu askeri bürokrasinin işi değil ki? Bu tartışmayı Atatürk eksenine taşıdığınız zaman asıl mecrasından çıkarıyorsunuz. Ağır tecrübelerimiz var, gösterilen hassasiyet normal. Burada mesele, güvenlik mekanizmasının siyasi odak haline getirilmesidir. Hukuk dışı vatanseverlik olmaz. En yüksek sadakat anayasal düzeninedir. Tarihi perspektif olarak söylüyorum, aktüel olana gönderme yapmıyorum. Anayasal düzenin dışına çıktığınızda ortada ne Cumhuriyet ne demokrasi ne de ordu kalır.

27 NİSAN E-MUHTIRASI

O gün Cumhurbaşkanlığı seçimiyle tartışma yürüyordu. Askeri bürokrasiden herhangi beri şey yayınlanmamıştı. O zaman normal gösteriliyordu. O zaman Türkiye'de Bakanlar Kurulu'ndan çok MGK toplantıları oluyordu. Şöyle bir değerlendirme yapmıştım MKYK toplantısına girdiğimde, "Bugün Türkiye'de müthiş bir dönemeçtir, bugün MKYK'yı izleyen gazeteci sayısı MGK'yı izleyen gazeteci sayısını geçti' demiştim. O gece nasıl bir cumhurbaşkanı istendiğinden Milli Eğitim Bakanı'nın nasıl olması gerektiğine dair bir bildiri yayınlandı. O zaman Cumhurbaşkanımızın Başbakanlığı dönemi. Kendisi Keçiören'de oturuyordu. Cumhurbaşkanımız 'Bugün bu cevabı vermezsek sivil siyasetin üstünlüğünden bahsedemeyiz' dedi. Dışişleri konutunda toplantı yaptık. Sabah 07.00'ye kadar toplantı yaptık. 27 Nisan'da bu cevabın verilmesi önemli bir gün. İlk defa Cumhuriyet tarihinde bir hükümet bunu kaleme almış. O gün şu ifadeye cesaret gerektiriyordu. 'Genelkurmay Başbakanlığa bağlıdır'. O zaman şu tartışma yapılıyordu Başbakanlığa bağlı mıdır, Başbakanlığa karşı sorumlu mudur? Demokratik bir devlette Başbakanlığa bağlıdır.

"BİLDİRİYİ YAZANLAR TELEFONA ÇIKMADI"

Bildiriyi yazıyorlar ve kayboluyorlar. Telefonlara çıkmıyorlardı. Böyle bir devlet düzeni olamaz. Böyle bir ilişki ağı olamaz. Türkiye'nin üzerinde vesayetin karabasanı vardı. O gece benim telefonum hiç çalmadı. Kimse aramadı. Normalde sık sık çalardı. Bugün kolay kurulan cümleler o zaman kurulması için bedel gerektiriyordu. İktidarımız ilk yıllarında bir Genelkurmay Başkanı 'Biz TBMM'nin ordusuyuz' demişti. Bu bile dalgalanma yaratmıştı. TBMM'de bir bölüm vardı, milletvekilleri oraya giremiyorlardı. Engelliyorlardı. Sonuç olarak bu Cumhuriyete, demokrasiye, orduya, gelecek vizyonuna, milli iradeye, Türkiye'nin güvenliğine zarar veriyordu. Bütün sistemi enfekte eden bir durumdu. Cumhurbaşkanımız bugün 'Bu ordu milletimizin ordudur' diyerek temel prensibi koydu. Arkasından 'gereğini yapacağız' dedi.

"CUMHURİYET İLE DEMOKRASİ KAVGA ETMEMELİDİR"

27 Nisan'da demokrasi mücadelesini vermek vatan mücadelesidir. O gün konulan tavır, Cumhuriyet hükümetleri döneminde hiç konulmamış. Bir muhtıra vermeye kalktılar, hükümet cevap verince muhtıra yapılmak istenen şey kâğıt parçası oldu. Bu kadar net. Herkesin söylediği şudur. Çeşitli yerlerde o kişilerle karşılaştık, 'o dönemin atmosferi buydu' dediler. Burada prensibi koymak lazım. Normal olan demokrasidir. Cumhuriyet ile demokrasiyi kavga ettirmemektir. Demokrasiyi hedef alan bir vatanseverliğin olmayacağını bilmektir. Ölçüyü şöyle koymak lazım; normal olan demokrasidir. Bu bir vatandaşlık görevi. Demokrasiye sahip çıkmaz isek ülkemize sahip çıkmamış oluruz. Demokrasinin örselendiği zamanlar Türkiye'nin özgüveninin yara aldığı ve geriye gittiği yıllardır. Cumhuriyete sahip çıkmak demokrasiye sahip çıkmakla olur.

"BU ORDU MİLLETİN ORDUSUDUR"

Ben Cumhuriyetçiyim diyerek darbe ile kalkışmalarla demokrasiyi zedeliyorlar. Ben demokratım diyerek özerklikten bahsediyorlar, bu da örselenmiş oluyor. Sivil siyasetin üstünlüğünün sağlanması önemlidir. Sistem nasıl çalışıyordu? Hükümetin üzerinde vesayetçi bir Cumhurbaşkanlığı makamı kurulmuş o zaman. Anayasa'nın üzerinde kırmızı kitap diye bir şey vardı. Dış tehditten çok iç tehdit algısı var. İç güvenlik strateji belgesinin değiştirilmesi bile Türkiye'de gizli devrimdir. Her seferinde maddeler yazılırdı. İrtica ile mücadele mesela. Fakat onun bilgisi yoktu. Açıklama yoktu. Cumhurbaşkanımızın verdiği mücadele, ödediği bedel dünya demokrasi tarihi açısından son derece kıymetlidir. Şimdi normal demokratik işleyiş gerçekleşiyor. Şimdi bakın MGK bildirilerine kendi vatandaşını hedef alan bir şey var mı orada, yoktur. Buradan çıkıp da Türk Silahlı Kuvvetleri'nin içinde disiplinsizlikler, yanlış yapanlar varsa topyekün TSK'yı hedef almak, hakaret etmek asla kabul edilemez. Bu ordu milletin ordusudur ve bu milletin gözbebeğidir.

"CHP MERKEZE MESAJ VERME SİYASETİNDEN UZAKLAŞTI"

CHP'den gelen açıklamalar normal genel gündemle bağlantılı olarak gündeme gelmiyor. CHP'nin kendi içindeki tartışmalarla ilgili gündeme geliyor. Sayın Özgür Özel, genel başkan oldu. Seçimden çıktıktan sonra CHP'yi biraz merkeze çekmeye çalıştı. Avrupa'daki sosyal demokratlar gibi birtakım cümleler duyulmaya başladı. Daha seçimden çıkılmış, seçmenin iradesini enfekte etmek, hedef almak üzere tartışmalar yapılırken Sayın Özel, 'Ben herhangi bir şekilde erken seçimden yana olmam, vatandaşa hizmetleri götürdükten sonra' dedi. Bizim partimize geldi, sayın Cumhurbaşkanımız onları ziyaret etti. Şimdi sayın Cumhurbaşkanımızı hedef aldı. Merkeze doğru yaptığı hamle CHP içindeki güç odaklarını rahatsız edince tekrar denge politikasına dönünce topluma merkezi mesaj verme siyasetinden uzaklaşmış oldu.

"ERKEN SEÇİM GÜNDEMİMİZDE YOK"

6'lı Masa'da garip trafik vardı. Şimdi bu trafik CHP'nin içinde var. 'O üçü bir ara geldi, ikisi bir araya geldi, bu mesaj mıydı' diye. Şöyle bir tartışma olmuştu. Antidemokratik literatür kullanılmıştı. Asıl durum, biz buna karşı çıkmıştık. Aynı durumu CHP'nin içine taşıdılar. CHP genel merkezinde bir irade var bir de belediyeler üzerinden yürütülen irade var. Meseleyi konsolide etmek için erken seçim tartışması gündeme getiriliyor. Siyaset hangi duraklarda durduğunuz değil hangi yolu yürüdüğünüz meselesidir. Seçimi niye yapıyoruz? Vatandaş diyor ki 'merkezi iktidarda şu kadar süre veriyorum, şu işleri yapın diyor'. Şu anda bir erken seçim tartışması yoktur. Sayın Kılıçdaroğlu'nun helalleşmesi nasıl berhava olmuşsa, şimdi normalleşmeyi de berhava ediyorlar. Erken seçim gündemi bizim için yoktur. 14-28 Mayıslarını gördük. Genel seçimlerle yerel seçim dinamiği farklı şeylerdir. Erken seçim gündemimiz yok.

"GÜÇLÜ DEVLETLER BİLE DARMADAĞIN OLURDU"

Herkes hesabını normal seçime göre yapıyor. Cumhurbaşkanımız sadece Türkiye değil dünya tarihi açısından en yüksek sosyolojik dinamiklere sahip, sosyolojik tabanla sıkı bağlı lider. Onun siyasi liderliği sürekli milletin iradesiyle gerçekleşti. O gün de millet iradesi ne derse o olur. Türkiye 20 yıldır en yoğun yazı geçirdi. İç politika gündemi, dış politika gündemi açısından. Yukarımızda Rusya-Ukrayna savaşı, aşağımızda Gazze krizi, İran-İsrail gerilimi ortada. PYD/PKK, iç politikadaki meseleler bütün bunlara baktığımızda büyük ülkeler dediğimiz bir ülke olsa darmadağın olurdu. 3 sayfa gerilim alanı yazabiliriz. Uzun zaman içinde şunu gördük, kendimizi yönetemezsek meseleleri yönetemeyiz. Vatandaşımız müsterih olsun dünya ve Türkiye siyasetinde en tecrübeli Cumhurbaşkanımızla bu meseleler yürütülüyor. En kıdemli arkadaşlarımız bu yönetimle uğraşıyor.

"ARKADAŞLARIMIZ EKONOMİDE KONUYA HAKİM"

Ekonomi ile ilgili politikalara devam ederiz. Eylül'de bütün arkadaşlarımız sahaya inecek. Normal çalışmamızı yaptığımız zaman AK Parti Cumhur İttifakı halkla buluşuyor. Ekonomi son derece önemli bir dinamiktir. Çıkan sonuçlardan bütün birimlerimiz dersler, sonuçlar çıkardı. Bütün bunlara baktığımızda siyasete yeni yöntemler katma, vatandaşla buluşma, yeni modeller oluşturma açısından son MYK'da teşkilat başkanımız sunumlar yaptı. Geleneksel birikimleri koruyarak kendimizi yenileme konusunda son derece açık partiyiz. Ekonomide arkadaşlarımız konuya hakim. Mehmet Şimşek Bey de, Cevdet Yılmaz Bey de konuya hakim. Birçok açıdan hedeflere ulaşılıyor. Değişik dinamikler araya girer, iç, dış politikaların icapları olur. Hedeflere ulaşılırken atılması adımlar atılır. Piyasa dinamiklerin doğru yönetilmesi, çeşitli kesimlerin önünü göreceği tablonun çıkması ince ayar gerektiren işler. Ekonomi yönetimi olarak kendi işine hakim. Aynı zamanda ekonomi yönetimi partideki siyasi heyet ortak değerlendirmeler yapıyoruz. Bunu sık yaparız. Saha deneyemi ile merkezde alınan kararların diyalektiği nasıl işliyor, buna bakıyoruz.

"ANKETLERE ORTA HAKEMİN YAN HAKEME BAKTIĞI GİBİ BAKARIZ"

Biz genel seçimin galibi bir partiyiz. Biz gerçekçiyiz. 7 Haziran'da hükümeti kuramamıştık. İlk defa başımıza gelmişti. Benim başkanlığımda heyet CHP ile oturdu, istikşafi görüşmeler yapılmıştı. Her görüşmenin sonunda basın toplantısı yaptık. Bu görüşmeler gerçekten de centilmence geçti. Halen de sağolsunlar hem bizden hem o arkadaşlar görüşmenin mahremiyetini korurlar. İç politikada, dış politikada eğitimde büyük oranda uzlaşamadığımızı görmüştük. Herhangi şekilde ortaklık sözkonusu olamayacağını görmüştük. Şimdi de anlaşamıyoruz tabi, biz mavi vatan diyoruz, onlar mavi vatana 'masal' diyor. Sonra ne oldu 'seçime gidiyoruz' dendi. Biz şuna bakıyoruz. Anketlere tabii ki dikkat ediyoruz. Anketlere orta hakemin kararı alırken kan hakeme baktığı kadar bakıyoruz; yani VAR'a gitmiyoruz.

"CHP RİTMİ KORUYAMADI"

CHP'den ziyaret olduğunda bundan memnuniyet duyduğumuzu ifade ettik. Sayın Cumhurbaşkanımız CHP'yi ziyaret etti. Ev sahipliğinden memnuniyet duyduğumuzu ifade ettik, sonuçta bunun ritmini koruyamadılar. Sayın Cumhurbaşkanı sizi ziyaret edecek ondan sonra 'diktatör' diyeceksiniz. Ritmi korumayadılar.

ENGİN POLAT'IN TAHLİYE EDİLMESİ

Bahsettiğiniz isimler ya da somut olaylar üzerinden konuşamam, konuşmam da doğru olmaz. Toplumda tartışılan fenomenler diye bir şey var. Bugün birçok telefon aldım. Vatandaşlarımız bu gündemlerle ilgili rahatsızlığı var. Burada esas mesele ne? Şımarıklık ve görgüsüzlüğün meydan okuyan tavra dönüşmesi.

"TOPLUMSAL NEFRET ÜRETEN KANALLAR VAR"

Sözcülük döneminde çok sık gördüm. Hiç söylemediğiniz bir şey yayılabiliyor. Sözlerinizin yarısı alınıp yarısı yayınlanabiliyor. Toplumsal nefret üreten bir sürü kanal var. Vatandaşlarımızın ait olduğu mezhepleri hedef alan bir iğrenç yayın. Bu egemenlik ve güvenlik bir sorunu. Bu büyük bir problem. Bununla ilgili hazır formüller yok, oturup çalışılması lazım. Mesela yapay zekaya bir şey soruyorsun hep tek taraflı geliyor. Bu elbette kurgulanabilir. Allah rahmet eylesin bir kardeşimiz İsrali'deki katilin hedef alması sonucu hayatını kaybetti. Siyonist birtakım odaklara yaptıklarına bakıyorum. Baştan aşağı yalan dolu yaklaşım. Nazizm ve faşizmle ilgili çok şeyler yaygın. Şimdi Kıbrıs Türkü'ne hakarete varan dizi yayınlandı, tepki gösterdik. Herkesin kendisinin de bir gün hedef alınacağını bilmesi lazım. Özgürlük deyip de kendisi hedef alınınca düzenleme isterse bunun içinden çıkamayız.

AYŞENUR EZGİ EYGİ'NİN KATLEDİLMESİ

Herhangi bir kararı biliyorum diye söylemiyorum. Vatandaşımız olduğu için Türk yargısını ilgilendiren husus. Soykırımcı katillere karşı Türk yargısının da adım atması beklenebilir. Sayın Cumhurbaşkanımız annesi ile görüştü başsağlığı diledi. Türkiye'ye defnedilirse milletimiz büyük sahiplenme içerisinde bağrına basarak son yolculuğuna uğurlayacaktır. Milletimizin en yüksek vicdani duygularla sahiplenecektir. Cenaze çok yüksek bir değerle, katılımla rahmete uğurlanacaktır.

"NETANYAHU SEÇİME KADAR BUNU SÜRDÜRECEKTİR"

Kendi siyasi hayatının devamıyla ateşkesi zıt gördüğü Netanyahu'nun bir algı içinde olduğu görülüyor. Aslında Amerika'nın da söylediği, barışın gerçekleşmesi için, burada barıştan yana olanın, barış konusunda esnek davrananın Hamas olduğu görülüyor. Netanyahu'nun bu katliamı ABD seçimin sonuçlanıncaya kadar bu taktiklerle sürdürmek istediği görülüyor. Ateşkesi kendilerine karşı bir durum kabul ettikleri için ABD seçimlerine kadar sürdürmek istiyorlar.Baskı yapılmadığı, her istediği silah verildiği süreçte Netanyahu bundan kaçmaya devam edecektir.

"TÜRKİYE BU TABLONUN TAM ORTASINDA"

İran'dan Lübnan'a kadar savaşı yaymaya çalışıyorlar. Bunlar bir katliam şebekesi, katil süresi. Ufacık medeniyet kırıntısı olan insanın bunların yüzüne bakmaması lazım. Bebeklerle, çocuklarla ilgili kullandığı kelimeler utanç verici iken bunların elini sıkıyorlar. Bölgesel bir savaş burnumuzun dibinde oluyor. Lübnan, Suriye, İran'la istikrarsızlaşma olduğu zaman. Bütün tablodan Türkiye'nin etkilenmemesi mümkün mü? Yukarıda savaş var, aşağıda böyle bir tablo var. Bu tablonun tam ortasındayız.

"ULUSLAR ARASI SİSTEM KIRILGAN BİR DÖNEMDE"

Bölgedeki haritalar değişecek ne demek? David Koridoru kurulacak dedi. Bölgedeki birkaç devletin egemenlik alanına giriyor bu. Kafasındaki Arz-ı Mevud hadisesi. Savaş haritasının genişleyebileceği tablosunu herkes görüyor. ABD bugün bunu burada durdurmazsa yarın bir gün çok daha büyük sorunlarla karşı karşıyakalacak. Buradaki tablo bütün bir siyasetini meşruyiteni yok edecek bir şey ABD için. Uluslararası sistem en kırılgan dönemini yaşıyor.

"MISIR İLE TÜRKİYE'NİN İLİŞKİLERİ ÇOK HAYATİ"

Mısır'a Cumhurbaşkanımız ziyaret yaptığında Gazze savaşının en sıcak günlerinin ortasında yapılmıştı. Akdeniz'de o kadar çok savaş gemisi var ki neredeyse balıkçı kayığı koyacak yer kalmadı. Burada iki büyük ülkenin Türkiye'nin ve Mısır'ın ilişkileri son derece elzem. Cumhurbaşkanımızın ve Mısır Devlet Başkanı'nın Türkiye'ye ziyaret bölgede barışı korumak açısından son derece önemli. Bu aşamada Cumhurbaşkanımızla Mısır Devlet Başkanı arasındaki çerçeve bölge açısından çok hayati.

"YUNANİSTAN İLE İLİŞKİ MISIR'IN ALEYHİNEYDİ"

Mısır'la mesafeli olduğumuz zamanlarda Yunanistan Akdeniz'le ilgili birtakım anlaşmalar imzalıyorlardı. Aslında Mısır ile Yunanistan arasındaki çerçeve Mısır'ın da aleyhine olan bir şeydi. Şimdi iş mecrasına oturuyor. Hem Türkiye hem Mısır açısından. Bir kazan kazan ilişkisi. Türkiye Mısır'ın egemenlik haklarını savunmuştur. Şimdi büyük gündem Akdeniz'in istikrarsızlaşma tehlikesi. Gazze meselesinin Mısır'ın dibinde yarattığı tablo. Burada Türkiye'nin Mısır'la hareket etmesi çok önemli. İnşallah ateşkes sağlandığında Gazze'deki koşulların düzeltilmesi de Türkiye ile Mısır'la gerçekleşecek.

ESAD İLE GÖRÜŞME TAKVİMİ...

Libya'da ilerleyen bir süreç var, bunun perspektiflerini önümüzdeki süreçte göreceğiz. Suriye'de üç aşamalı yöntemimiz var. İstihbarat teşkilatları dosyalar ve güvenlik konuları üzerinde çalışıyor. Daha sonra Dışişleri ve Milli Savunma Bakanları düzeyinde süreç işletecek. Yeni süreçle ilgili söylüyorum. Yeni süreçte Cumhurbaşkanımız ile Esad'ın görüşmesinden bahsediyoruz. Şu anda daha birinci aşamadayız. Şu anda takvim öngörmek zor. Bunun üzerinde çalışılıyor. Keskin şartlar da daha sonraki beyanlarla yumuşadı. Bununla ilgili takvim aşamasında değiliz.

"ABD, SURİYE İLE NORMALLEŞMEMİZDEN RAHATSIZ"

ABD niye rahatsız? Enteresandır. Cumhurbaşkanımızın Esad'la görüşmelerinde Suriye'ye tırnak içinde haydut devlet diyorlardı. Eksen kayması diyorlardı. Biz de 'eksenimiz Ankara'dır' diyorduk. Şimdi net bir durum var. PYD, Suriye PKK'sı ve bizim terör örgütü dediğimiz yapılara Amerika'nın desteği ve angajmanı var. Bizim Suriye ile yakınlaşmamız terör örgütü için kabus demek. Buradan bakıldığında terör örgütlerinin hamisi durumda olan ülkeler normalleşme olmasın diye gayret ediyorlar. Türkiye'nin iradesi Suriye'nin toprak bütünlüğünden yanadır. Suriye'den de bakıldığında güvenlik tehditlerinin bertaraf edilmesidir. Bugün gelinen noktada gördük ki, dışarıdan müdahale edenler Suriye'nin toprak bütünlüğünü tehdit ediyorlar, Türkiye'nin güvenliğini tehditlere destek veriyorlar. Önemli olan başladıktan sonra verimli gitmesi. Hazırlık kısmının uzaması çok önemli değil. Bölgenin geldiği nokta Türkiye'ye dönük güvenlik tehditlerin bertarafı ile Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunması iç içe geçmiştir.

"IRAK BİR UYDU DEVLETİ DEĞİLDİR"

Irak şimdi sakin ve istikrarlı gözüken bir tablo sunuyor. Bu Irak açısından sevindirici ve kıymetli. Irak'ta problem dışarıdan müdahale. Birkaç devlet müdahale ediyor. Irak bir uydu devlet değildir, kendi egemenlik hakları vardır iradesi giderek güçleniyor. Irak PKK'ya müdahale etse zaten sınır ötesi operasyon yapmamıza gerek kalmayacak. İstediğimiz düzeye gelmese de PKK'nın terör örgütü olarak kodlanması konusunda son derece iyi noktadayız. Buradaki bütün gruplarla ilişki içerisinde olmak istiyoruz. KYB'nin PKK ile yakın ilişkisinde. Onları da uyarıyoruz 'Türkiye ile dostluk yapın' diyoruz. PKK konusundaki ivmenin iyi gettiğini söyleyebiliriz.

"AVRUPA, BALKANLAR İLE İLİŞKİLERİMİZDEN RAHATSIZ"

AB'nin çıkarlarıyla ilgili stratejik bakışı olsa. Burnunun dibinde savaş var. Silahsızlanma üzerine kurulmuş Almanya silahlanma paketi açıkladı. Nükleer enerjiden vazgeçmişlerdi, Belçika başta olmak üzere tekrar nükleer santralleri açma kararı aldılar. Burada diplomatik hattı tek başına Cumhurbaşkanımız açtı. Avrupa bu hattı destekleyen tutum ortaya koyabilirdi, maalesef koyamadılar. Meseleleri yönetecek kapasite ortaya koyamıyorlar. Balkanları sakinleştirmek için AB'nin yüzde 100 Türkiye'ye ihtiyacı var. Sırf Türkiye kazanım elde etmesin diye beyanatlarda bulunuyorlar.

ABD SEÇİMLERİ

Amerikan seçimleriyle ilgili herhangi bir favorim yok. En son Putin'in açıklaması oldu. Netanyahu ABD Kongresi'nde ABD vatandaşlarını aşağılıyor. Ayakta alkışlanıyor. ABD'de ilginç bir seçim olacak. Takip ediyoruz. Tercihim ve tahminim de yok. Salıncak bir o tarafa bu tarafa geçiyor. Her iki grupla da çalıştık. Obama ile de çalışıldı, Biden, Bush ve Trump'la da çalışıldı. Her tarafla tecrübemiz var."