Dünyanın dört bir yerinde tarih boyunca saraylar büyük ihtişamlarıyla var oldular.
Saraylardan en çok aklımızda kalanlar krallar, kraliçeler, prensler, prensesler
Ama illa ki, vazgeçilmez olanlar sarayların soytarıları!..
Çünkü en çok onlar dikkat çekerler.
Onlar, olmayan meziyetleriyle krala en çok yaklaşabilenlerdir.
Devir değişti artık saray soytarıları yok...
Artık kral soytarıları var!...
Ne yazık ki artık KRAL yok sadece SOYTARISI var!..
Bu soytarılar kanal kanal gezerler.
Bir gün kendilerine, oyuncu bir başka gün işadamı dedirtirler!...
Soytarı işte!
Başkalarının gasp ettikleri haklarıyla, paralarıyla çevrelerine topladıkları üç beş yalakanın şakşakçılığında hayatlarını yaşarlar.
Ama, bir gün gelir bu soytarıları etrafa saçtıkları para da kurtaramaz.
Çünkü tarih gururlarını hiçe sayan soytarılar çöplüğüdür.
Soytarı çıkar ekrana, ne taşıdığı soyadına yakışır ne de mensubu olduğu aileye!..
Ne duruma düştüğünün farkına varmaz zavallı soytarı!...
Soytarı birtürlü silkinip kendine gelemez sallar durur!...
Ama soytarı hala göremez.
Parayla satın aldığı oyuncu ve işadamı elbisesi için mutlu olur.
Bilmez ki o elbise üzerinden akıyor.
Ya buna o elbiseyi giydiren yalakalara ne demeli?
Ayıp olmuyor mu yılların emektar oyuncularına, vergi rekortmeni işadamlarına? Onlar duruken bu soytarılara oyuncu ya da işadamı diyebiliyorsunuz?...
Şayet diyebiliyorsanız!...
O zaman ne kadar yalancı, dolandırıcı, kapkaç yapmış, muhabet tellalı, kısacası ne kadar gayrimeşru iş yapan varsa çıkartın o çooook önemli olduğunu iddia ettiğiniz programlarınıza aklayın!...
Nede olsa gayrimeşru işler yapanlarda çok para vardır.... Belki bir yerlerde okul, çeşme falan yaptırmışlardır.
Silkelen soytarı, silkenlen de kendine gel.
Yoksa bir gece o sarayın cellatları gelir ve kelleni alır!..
Sacit Aslan