Şebnem Bursalı projelerini anlattı...
Şebnem Bursalı projelerini anlattı...
Soyadı Bursalı ama Bursalı değil, İzmir’de çalışıyor ama İzmirli değil, Ankara’da yetişti ama Ankaralı da değil… Ege’nin 118 yıllık çınarı Yeni Asır’ın ve ülkemizdeki yazılı basının tek kadın genel yayın yönetmeni Şebnem Bursalı ile magazin etiği konusunda tartışmalara sebep olan Nurseli İdiz haberi vesilesiyle konuştuk…
Şebnem Bursalı’nın Yeni Asır’ın başına geçmesi, benim Yeni Asır’dan ayrıldığım senelere denk gelir. Her zaman takip ettiğim, izlediğim, feyz aldığım bir gazetecidir; yönetici olarak neler yapacağını açıkçası çok merak etmiştim. Ve hiç yanılmadım, Yeni Asır canlandı, eski güzel günlerine döndü. Özel habercilik tekrar önem kazandı, gazeteye dokunan kadın eli, kendini belli etti. Reha Muhtar’la ‘Ateş Hattı’, Fatih Çekirge ile ‘İktidar Oyunu’ gibi çok ses getiren siyasi programlara, çeşitli dergi ve gazetelerde siyasi analizlere imza atan Bursalı ile İzmir’de değil, gazeteciliğin nabzının attığı Ankara’da konuştuk. Geçtiğimiz hafta Nurseli İdiz’in Çeşme’de çekilen fotoğrafları Yeni Asır imzası taşıyınca ve haber ülke gündemine çeşitli sebeplerle oturunca bir araya gelmek kaçınılmaz olmuştu.
- “Nurseli İdiz’e bir gareziniz mi vardı?” diye soracağım izninizle… Haberiniz çok eleştirildi…
Belirtmeden geçemeyeceğim, yılın magazin fotoğrafı, haberi olmaya aday Nurseli İdiz fotoğrafıyla haberi Yeni Asır’ın başarılı muhabiri Kahraman Durak’ındır. Arkadaşlarımla uzun uzun tartıştık ve bana göre ve okurlarımızdan gelen tepkilerden de anladığıma göre en özenli veren biz olduk haberi. Ertesi gün Nurseli Hanım, haberimizi yalanlama ve muhabirimi yalan haber yapmakla itham edince dayanamadım ve bir yazı yazdım. Önce magazini küçümseyenlere magazinin ciddiyetini ve önemini hatırlattım sonra da Nurseli Hanım’a, Kahraman’ın yazdığı her satıra sonuna kadar sahip çıktığımı ifade ettim. Ve sonunda kendimize, sanatçılara, yapımcılara ve Türk halkına seslenip, böyle büyük bir sanatçının bir şans daha verilmeyi hak ettiğini söyledim. Daha ne diyeyim?
MUHABİRİMİ YEDİRMEM
- Muhabirinizi koruyan, savunan ve hatta tebrik eden bir yazıydı bahsettiğiniz; ancak haberinizin dili eleştirildi bir miktar.
Muhabirime tabii ki sahip çıkacağım. Yazdıklarıyla ilgili hiçbir soru işareti yok, doğruluğundan eminim. Gecesini gündüzüne katan, aylardır sabahlara kadar, 40 dereceyi aşan sıcakta, minicik kızından ve karısından ayrı sadece ve sadece işini yapan muhabirime sahip çıkmayıp ne yapacağım? Öyle üç-beş ağzı laf yapan sözüm ona ‘arkası sağlamlara’ da yedirmem ben muhabirimi. Milyonların sevdiği, takdir ettiği bir sanatçıyla ilgili böyle bir haberi verirken kullandığımız dil ve başlık son derece dikkatli ve özenlidir.
- Muhabiriniz “Yazıyı ben öyle yazmadım” demiş. Fotoğrafı çekmiş ve yollamış. Editörlerin yazıya yorum katması doğru mu, muhabirin yazdığı haber yazının son hali olamıyor mu?
Elifciğim, Kahraman’la konuştum. Sormuşlar “Bu haberi bu kadar bitirmeseniz olmaz mıydı?”. Onun da yanıtı, “Ben haberimi ve fotoğraflarımı yollarım, nasıl ve ne büyüklükte gireceği yazı işlerinin takdiridir” olmuş. Dünyanın her yerinde olduğu gibi bizde de muhabir haberini, fotoğrafını ve varsa belgesini haber müdürüne teslim eder, haber müdürü, yazı işlerine haberi sunar ve ayrıntıları aktarır. Yazı işleri olarak haberi tartışırız, nasıl ve ne büyüklükte gireceğine karar veririz. Nurseli İdiz’in haber ve fotoğrafları toplantıda yaklaşık 15 dakika tartışıldı. Haberi elbette büyütecektik. Hangi başlık ve nerede kullanacağımıza karar verdik. En çok başlığı, kullanılan dili ve spotu tartıştık. Neticede milyonların beğendiği bir sanatçıdan bahsediyorduk ve belli ki kötü bir dönem geçiriyordu. Hem bu durumu haber olarak vermeliydik hem de yıkıcı değil yapıcı olmalıydık. Haberin hikâyesi budur.
KURUMSAL HAFIZAYIM
- Siyasetle ilgilenseniz de magazini çok önemsediğinizi söylüyorsunuz, sebebi nedir?
Benim gazetecilik alanım siyasettir ama ben hiçbir zaman magazini küçümsemedim, aksine en az diğer alanlar kadar önemine inandım. Magazin sadece sanatçıların hayatlarından kesitler veren haber ve fotoğraf değildir. Siyasetin de, ekonomik haberin de adli haberin de magazini vardır. Kemal Kılıçdaroğlu’nun Suriye politikasıyla ilgili açıklamaları nasıl ki haber ise, en son okuduğu kitap veya izlediği film de siyasetin magazinidir. Mustafa Koç’un yeni yatırımı nasıl ki ekonomi haberiyse, en son nerede golf oynadığına dair fotoğraf ve bilgileri de ekonominin magazin haberidir. Magazini küçümseyen meslektaşlarıma sadece ve sadece gülerim.
- Yeni Asır’ın başına geçerken hiç tereddüt ettiniz mi?
Uzun zamandır meslekteyim, çok yerde çalıştım ama sürekli yaptığım tek görev Yeni Asır’ın yazarlığı ve Ankara Temsilciliği’dir. Gazetenin sahipleri, yöneticileri değişti ama her gelen benimle çalışmak istedi. Bu anlamda kurumsal hafıza sayılırım. Ahmet Bey (Çalık) ve Serhat Bey (Albayrak) bana bu görevi ilk teklif ettiklerinde “Neden ben?” diye sormuştum. Onlar da bana, çok sevdiğim bu cevabı vermişlerdi, “Siz Yeni Asır’ın hafızasısınız Şebnem Hanım. Biz size değil, siz bize Yeni Asır’ı en iyi anlatabilirsiniz”.
- Klişelerden konuşmak istemem ama bizim camiada o kadar az kadın yönetici var ki… Sizce daha çok kadın olsa daha güzel gazeteler olur mu memlekette?
Bir hayalim var, bir gün mutlaka gerçekleştireceğim. Sadece kadın meslektaşlarımla gazete hazırlamak istiyorum. Ama sadece yazı işleri değil. Muhabir arkadaşlarım da, sayfa editörlerim ve görsel yönetmenim, yazı işleri müdürü, spor sayfaları editörü ve muhabirleri, sayfa sekreterlerim; hepsi kadın olacak. İddia ediyorum bu gazete herkese küçük dilini yutturacak... Ben şu anda yazılı başındaki tek kadın yayın yönetmeniyim. Ama biliyorum ki, onlarca kadın meslektaşım bu görevi hak ediyor. Buradan tüm erkek patronlara sesleniyorum; kadın yöneticiyle çalışmayı bir kez olsun deneyin, asla pişman olmayacak, tam tersine bunu niye daha önce tercih etmedim diye pişman bile olacaksınız.
SON SÖZ HEP BENİMDİR
- Toplantılarınızda ortaya bambaşka bir Şebnem Bursalı çıkıyor mu, sinirlendiğiniz zaman ne yaparsınız?
Toplantılarımıza bir gün mutlaka beklerim. Başından sonuna inişli çıkışlı bir atmosfer ve benim arkadaşlarıma hep söylediğim “Saçmalamak dâhil her şeyi söylemek serbest” bazen bir espriden hatta fıkra ve hikâyeden çok yaratıcı ve farklı bir başlık çıkıyor. Özellikle futbol konusunda yazı işleri ekibi bana çok takılırlar. Kıyasıya tartışırız da ama toplantı sonunda herkes biliyor ki son söz benimdir.
- Yazar olarak istediğiniz kadar özgür müsünüz, yayın yönetmeni olunca daha farklı yazdığınızı düşünenler oldu mu?
Sadece yazar kimliğimizle yazdıklarımız, yayın yönetmeni olarak yazdığım yazılardan daha farklı, çünkü yayın yönetmeni olarak yazdığım her cümle ve ifade kurumumu da bağlıyor. Aslında tam tersi olmalı ancak maalesef değil. Yazar Şebnem elbette daha özgür ve özgün. Ama bugün kurumsal birliktelik ve temsille yazdığım yazıların da sorumluluğu çok ayrı.
- Erkek egemen medyada kendinizi yalnız hissediyor musunuz?
Başarının bireysel sayıldığı ama başarısızlığın genellendiği bir adaletsizlik var. Ben bu göreve atandığımda bana çok büyük bir misyon ve sorumluluk düştüğü, başarmak zorunda olduğum, patronları, bu görevlere kadın gazetecilerin atanması için teşvik etmem gerektiği söylendi. Bu genellemeye itirazım var; benden önce Yeni Asır’ın onlarca yayın yönetmeni vardı ve hepsi erkekti. Hepsi kendi istekleriyle ayrılmadılar, başarısız oldukları için görevden alınan da vardı. Ama hiçbir erkek yayın yönetmeninin başarısızlığı, kendinden sonra bu göreve yine bir erkeğin atanması için bir referans kabul edilmedi. Niye aynı durum, kadınlar için geçerli olmuyor? Buna itirazım var ve herkesi bir kez daha düşünmeye davet ediyorum. Siyasette de aynı şey oldu. Tansu Çiller başarısız olduğu (ki buna göreceli olarak karşıyım, başarısını tartışsam da pek çok erkek siyasetçiden başarılıdır) için bir daha kadın Başbakan, kadın parti başkanı olmaz diyorlar. Peki, sorarım size, bugüne kadar Başbakanlık yapan tüm erkek siyasetçiler çok başarılı mıydı ki, kendilerinden sonra hep erkek Başbakan seçmeye devam edildi?
- Manşet atarken kadın gibi düşünüyor musunuz?
Manşetleri atarken, haber-fotoğraf ve başlıkları belirlerken elbette kadın olmanın verdiği detaycılıktan yararlanıyorum. Hatta bazen arkadaşlarımı çıldırtıyorum. 18 yaşından küçük çocuklarla ilgili olumsuz haberlerde kullanılan dilde çok hassasım, kadın vücudunun fütursuzca sergilendiği fotoğrafları benim gazetemde birinci sayfada da, iç sayfada da göremezsiniz.
TAM BİR EGE KADINIYIM
- Aslen nerelisiniz, memleket neresi?
Soyadım Bursalı ama Bursalı değilim. Kökenimiz saray soyundanmış, Bursalılık oradan yani. Bursa’ya sadece birkaç defa gittim. Babam Aydınlı, annem İzmirli. Babamın bir tarafı Yörük. Annemin de anne tarafı Selanik, baba tarafı Arnavut. Ama bir tarafı da Karadenizli. Hatta annemin kızlık soyadı da Sürmeneli. Ama asıl orijin Konya’ya kadar uzanıyor, Türklük çok belirgin. Özetle, çok zengin bir kültürün karışımıyım. Türkiye, Anadolu ve Osmanlı coğrafyasının doğu ve güneyi hariç her yerinden bir iz var genlerimde. Tipik bir Egeliyim aslında. Ankara’nın ciddiyetiyle çalışma disiplinini de eklersek ‘ben’ olurum.
ELİF AKTUĞ