ŞEHİT ALBAY'LA İLGİLİ KORKUNÇ ŞÜPHE
Afganistan’da trafik kazasında hayatını kaybeden Türk birliğinin komutanı Albay Faruk Sungur’un yanında bulunanlar, olayın normal bir trafik kazası olmadığını ileri sürdüler.
Albayın yakın ekibi kazayı anlatırken komutanlarının ilk kez çelik yelek ve kask önlemi istediğini belirtti. Ayrıca, yolları üzerindeki şüpheli bir kamyonun ve kazadan sonra ortaya çıkan silahlı Afganların bu düşüncelerini kuvvetlendirdiğini vurguladılar.
Afganistan’da Uluslararası Güvenlik ve Destek Gücü’nde görev yapan Türk birliğinin komutanı Kurmay Albay Faruk Sungur, Afganistan seçimleri için güvenliği sağlamak üzere Meymene kentinden Mezar-ı Şerif’e giderken ekibiyle geçirdiği trafik kazasında şehit düşerken, ekibinde bulunanların anlattığına göre trafik kazası şüpheli yanlar taşıyor.
Halkla birebir temasta çelik yelek ve kask takmayan, silah taşımayan ve ekibinden de bunu istemeyen Albay Sungur ilk defa yolculuk öncesi ekibinde çelik yelek ve kask takmalarını istemiş. Bunu da, "Seçim güvenliğini sağlamamızdan çıkarı olamayanlar bizi taciz ateşine tutabilir" diye açıklamış. Ekibin kazadan gidiş yolunda görüp konuştukları ve 13.5 saat sonra dönüş yolunda kazadan 6-7 dakika önce tekrar rastladıkları plakasız kamyon ve kazadan 3-5 dakika sonra çöl ortasında beliren silahlı Afganlar şüpheleri iyice artırdı.
2 araç arasında güvenlik mesafesi
Kurmay Albay Sungur komutasında 13 araçlık ekip, Afganistan seçimleri için Mezar-ı Şerif’teki güvenliği sağlamakla görevlendirilen Türk Birliği’ni karşılamak üzere 13 Temmuz gecesi yola çıktı. 14’ünde Mezar-ı Şerif’e ulaşan ekip, buradan sabah Türk Birliği’nin komutanı Albay Murat Kaymakçılar’ı alarak 2009 model iki zırhlı ciple 450 kilometre ötedeki Meymene kentine ilerledi. Amaçları oradaki seçim güvenliğini sağlamak için nerelere asker konuşlandırmaları gerektiğini görmekti. Öndeki araçta Kurmay Albay Faruk Sungur, yaveri uzman çavuş Fehmi Berkyürek, Albay Murat Kaymakçılar ve yaveri uzman çavuş Mevlut Baydur vardı. Arkadaki araçta ise Afgan tercüman, sağlık ekibinden bir hemşire ve iki subay bulunuyordu.
Şüpheli kamyon ve Afgan şoför
Meymene’ye 30-40 kilometre kala yolun kenarında duran bir kamyonun başında yerel kıyafetler içinde sakallı bir Afganı beklerken gördüler. Albay Sungur, aracı durdurarak yardıma ihtiyacı olup olmadığını sordu. Plakası bulunmayan, süslü kamyonun şoförü yalnız olduğunu, aracının bozulduğunu ve yardım beklediğini söyledi. Albay Sungur, çölün ortasında aç susuz kalan şoföre ekibin istikakından yemek ve su verdi. Ekip akşam 22.00 civarı görevden dönerek, 13.5 saat sonra dönüş yolunda aynı kamyonu tekrar gördü. Albay Sungur, arkadaki araçla iletişim kurarak "Bu araç neden hálá burada. Yanında durup soracağız" dedi. Bu sefer şoförün yanısıra arka tekerin altına battaniye sermiş, yarı beline kadar kamyonun altında bulunan bir kişi daha vardı. Şoför, yeni gelen tamircinin sorunu halletmeye çalıştığını söyledi. Albay Sungur, gece için ihtiyaçları olabileceğini düşünerek kendilerine tekrar yiyecek ve su verdi.
TIR yolu kapattı cipe sağdan çarptı
Ekip, bundan 6-7 dakika sonra 22.15 sıralarında yeni yapılmış arada yalnızca çizgi bulunan gidiş-geliş düz yolda ilerlerken önce uzaktan gelen TIR’ın gecenin karanlığını delmek için yaktığı uzunlarını gördü. Araç kendilerine doğru yaklaşırken şoför direksiyonu öyle bir kırdı ki, TIR enlemesine tüm yolu kapattı. Albay Sungur’un bulunduğu araç, çareyi son anda sağdaki ovaya 45 derecelik açıyla inen 6-7 metrelik eğime doğru kırmakta buldu. Ama yine de Albay Sungur ve Murat Albay’ın yaverinin oturduğu aracın sağ tarafı TIR’a çarpmaktan kurtulamamıştı. Karanlıkta sürtünmeyle ortaya çıkan kıvılcımları gören arka araçtakiler komutanın "taciz ateşi" uyarısını hatırlayınca önce çatışmanın ortasına düştüklerini zannettiler. Arkadaki araç sert bir fren yaptı. TIR kendisini düzeltip yanlarından geçip gitti. Arka araçtaki subaylardan biri "Trafik kazası oldu" dedi.
Albay 5-6 metre ilerde yatıyordu
Cipten atlayıp komutanlarının bulunduğu aracı el fenerleriyle karanlıkta aramaya başladılar. Aracı 6-7 metrelik yokuşun dibinde buldular. Cipin sağ iki kapısı, lastikleri ve aksı yok olmuştu. Albay Sungur’un yaveri aracın şoförlüğünü yapan uzman çavuş Fehmi Berkyürek "N’olur ölme komutanım" diyerek Albay’ını arıyordu. Mezar-ı Şerif’in güvenliğini sağlamakla görevli Murat Albay sürünerek araçtan çıktı. Aracın sağ arka koltuğundaki Murat Albay’ın yaveri uzman çavuş Mevlut Baydur’dan ses gelmiyordu. Sağ ön tarafta oturan Albay Sungur ise araçta yoktu. Ekip 3-4 dakikalık aramanın ardından çarpma esnasında fırladığı tahmin edilen Albay Sungur’u araçtan 5-6 metre ötede sırt üstü yatar vaziyette buldu. Elinde içinde birkaç damla su kalan bir káğıt bardak vardı. Nabzı hálá atıyordu. Gözleri yarı açıktı. Kafasının arkasında küçük bir kanama vardı. Bilincini açık tutmak için sürekli konuşturmaya çalıştılar. Ancak Albay’ı kaybettiler. Albay Sungur’un üzerine 2 Türk Bayrağı örttüler.
Yerel kıyafetli silahlı Afganlar
Kazadan sonra, komutan daha yaşarken yerel kıyafetler içinde, büyük silahlar taşıyan 3-5 silahlı Afgan, ekibin yanında belirdi. Mühimmatı toplamaya çalışan ekipteki Afgan tercüman Velid, adamları görür görmez işaretler yaparak "Türk Müslüman" diye bağırdı. Sakallı Afganlar anında yok oldular.
Albay’ın ekibi şüphe içinde
Ekiptekiler kafalarındaki soruları Albay’ın yakınlarına anlattılar. Şüphelerini de aktardılar. Yolda giderken ve gelirken gördükleri 13.5 saat boyunca bekleyen kamyonun onların geliş ve gidişini haber vermek için orada bulunup bulunmadığını, kazadan hemen sonra ıssızlığın ortasında etraflarında bitiveren silahlı Afganların "işin bitip bitmediğini" kontrol etmek üzere gelip gelmediğini sorguladılar. Bir de şunları eklediler: "Komutanımız halkla birebir temas ederken bir kere bile çelik yelek, kask ve silah almazdı. Böyle yaptığımızda da bize kızardı. "Bizi sevgi korur. Biz barış gücüyüz. Silah bize zarar verir" derdi. İlk defa yolculuktan bir gün önce ekibi toplayarak herkesin silahını mühimmatını, çelik yelek ve kaskını almasını istedi. Biz de tüm tedbirlerimizi alıp zırhlı ciplerle yola çıktık. "
Alyansını eşinin almasını istedi
Özel bir sohbette yakın ekibine, çocukları ve eşiyle gurur duyduğunu, onların desteğiyle bugünlere geldiğini söylemişti. Onlara yeterince vakit ayıramamaktan yakınan Albay Faruk Sungur, eşiyle eskiden birlikte Bergama’ya gitmeyi çok sevdiklerini, bu sene yine onu yalnız göndermek zorunda kalacağını üzülerek anlatmıştı. Son dakikalarında Albay’ın ağzından "Bergama" sözü çıktı. Yüzük parmağını zorla oynatarak alyansının eşine verilmesini ima etti.
Şehadet getirdi
Yaverinin, "Hakkınızı helal edin" çığlığına gözlerini kırparak olumlu cevap verdiğini gösterdi. Ancak, çarpmayla birlikte kırılan kaburgalarının akciğerine saplandığı tahmin edilen Albay Sungur daha fazla iç kanamaya dayanamadı. Nabzı yavaşladı. Yanındakiler kulağına eğilerek şehadet getirdiler. Albay Sungur, "Eşhedü" dedi, gerisini getiremedi. Şehadetin devamını kalbinde getirdi. Kazadan sonra 16 Temmuz’da dönen ekipteki hemşire, Albay’ın üzerine örtülen Türk bayraklarından birini ve alyansını eşine verdi. Albay’ın son sözlerini de eşine iletti.
Büyük acı
Albay Sungur’un Ankara’daki cenaze töreninde eşi Gülnur Sungur perişandı. Oğlu Ali Kağan ve kızı Tuğba Zeynep’ten güç almaya çalışan Gülnur Hanım’a törene katılan herkes destek olmaya çalıştı.
Hürriyet