Selin Çakar yazdı: 'Fakire Aşk Yok'
"...Maddi manevi her yönden oldukça güçlü. Ultra lüks bir ev, son model arabalar, bol para, özel şoförler ve dahası."
Son on yılda yüzlerce dizi izlemişizdir sanırım. Bir sürü farklı hikaye, bir sürü farklı yer, mekan, zaman, yüzlerce karakter. Değişmeyen tek şey ise çoğunlukla ultra zengin erkek baş karakterler ya da serseri bir adama aşık ultra zengin bir kadın baş karakter.
Öyle, bir karakterin maddi durumunun iyi olmasından bahsetmiyorum. Son zamanlarda yayınlanan dizilere göz atalım.
Kanal D'de yayınlanan Güneşin Kızları. Baş karakter Haluk Mertoğlu. Adam oteller zincirinin sahibi. Maddi manevi her yönden oldukça güçlü. Ultra lüks bir ev, son model arabalar, bol para, özel şoförler ve dahası.
Star Tv'de yayınlanan Kiralık Aşk. Baş karakter Ömer. Ünlü bir ayakkabı firmasının sahibi. Genç yaşta işinin zirvesinde. Şoförü, asistanı, çalışanları, harika bir ev, koca bir şirket. Manevi olarak da aşkı buldu bulacak.
Yine Star Tv'de yayınlanan Çilek Kokusu. Baş karakter Burak. Ultra zengin bir baba. İhtişamlı bir ev. Her hafta sonu magazine düşen haberler. Bodrum'da sahip olunan beş yıldızlı bir otel. Belki bir kaç tane daha vardır bilemiyorum.
Bu üç dizinin yanına daha onlarcasını koyabilirim. Hikayeler farklı olsa da bu ultra zenginlik durumu değişmiyor.
Kaderimin Yazıldığı Gün'de Kahraman Yörükhan, Güllerin Savaşı'nda Ömer Hekimoğlu, Gülfem Sipahi, Paramparça'da Cihan Gürpınar, Kiraz Mevsimi'nde Ayaz, O Hayat Benim'de Mehmet Emir Atahan... Bu liste böyle uzar gider.
Gel gelelim bu ülkede hayat büyük bir çoğunluk için bu kadar toz pembe değil. Belki de diziler vasıtasıyla genç seyircilere durmadan empoze edilen bu ultra zenginlik durumu insanları 'para' olmadan 'aşk' olmayacağına inandırdı. Belki de durmadan göze sokulan bu hikayeler yüzünden genç kızlar 'zengin' koca adayı bekliyorlardır.
Çoğu zaman 'dizi' deyip geçsek de olay o kadar basit değil bence. En az iki yıl boyunca her hafta yayınlanan bir yapımın seyirciyi etkilememesi mümkün değil. Dizilerin seyirci üzerindeki psikolojik etkisi asla küçümsenemez. Aslına bakarsanız bu tarz diziler bir anlamda insanların zaaflarını kullanarak seyirci çekiyor. Çünkü o diziyi izleyenler hem ultra zengin hem yakışıklı hem de romantik adamın kendisine aşık olma şansını yaşayan kadının yerine koyuyor kendisini. 'Ah' diyor 'Keşke ben olsaydım onun yerinde'. Onca ihtişamı ve varlığı içinde kendisini de hayal ederek izliyor bir çok insan. Keşke dizilerde verilen mesajlarda biraz daha hassas olunsa. Biraz daha normalleşse anlatılan hikayeler.
Tüm bu sebeplerden dolayı ergenlik dönemini tamamlamamış, karakterini henüz oturtmamış gençlerin ve özellikle de çocukların kesinlikle dizilerden uzak tutulması gerektiğine inanıyor, anne babaları bu konuda daha duyarlı olmaya davet ediyorum.
İyi seyirler dilerim...
Selin Çakar / selincakar1984@gmail.com
www.twitter.com/sLn_kRy
Öyle, bir karakterin maddi durumunun iyi olmasından bahsetmiyorum. Son zamanlarda yayınlanan dizilere göz atalım.
Kanal D'de yayınlanan Güneşin Kızları. Baş karakter Haluk Mertoğlu. Adam oteller zincirinin sahibi. Maddi manevi her yönden oldukça güçlü. Ultra lüks bir ev, son model arabalar, bol para, özel şoförler ve dahası.
Star Tv'de yayınlanan Kiralık Aşk. Baş karakter Ömer. Ünlü bir ayakkabı firmasının sahibi. Genç yaşta işinin zirvesinde. Şoförü, asistanı, çalışanları, harika bir ev, koca bir şirket. Manevi olarak da aşkı buldu bulacak.
Yine Star Tv'de yayınlanan Çilek Kokusu. Baş karakter Burak. Ultra zengin bir baba. İhtişamlı bir ev. Her hafta sonu magazine düşen haberler. Bodrum'da sahip olunan beş yıldızlı bir otel. Belki bir kaç tane daha vardır bilemiyorum.
Bu üç dizinin yanına daha onlarcasını koyabilirim. Hikayeler farklı olsa da bu ultra zenginlik durumu değişmiyor.
Kaderimin Yazıldığı Gün'de Kahraman Yörükhan, Güllerin Savaşı'nda Ömer Hekimoğlu, Gülfem Sipahi, Paramparça'da Cihan Gürpınar, Kiraz Mevsimi'nde Ayaz, O Hayat Benim'de Mehmet Emir Atahan... Bu liste böyle uzar gider.
Gel gelelim bu ülkede hayat büyük bir çoğunluk için bu kadar toz pembe değil. Belki de diziler vasıtasıyla genç seyircilere durmadan empoze edilen bu ultra zenginlik durumu insanları 'para' olmadan 'aşk' olmayacağına inandırdı. Belki de durmadan göze sokulan bu hikayeler yüzünden genç kızlar 'zengin' koca adayı bekliyorlardır.
Çoğu zaman 'dizi' deyip geçsek de olay o kadar basit değil bence. En az iki yıl boyunca her hafta yayınlanan bir yapımın seyirciyi etkilememesi mümkün değil. Dizilerin seyirci üzerindeki psikolojik etkisi asla küçümsenemez. Aslına bakarsanız bu tarz diziler bir anlamda insanların zaaflarını kullanarak seyirci çekiyor. Çünkü o diziyi izleyenler hem ultra zengin hem yakışıklı hem de romantik adamın kendisine aşık olma şansını yaşayan kadının yerine koyuyor kendisini. 'Ah' diyor 'Keşke ben olsaydım onun yerinde'. Onca ihtişamı ve varlığı içinde kendisini de hayal ederek izliyor bir çok insan. Keşke dizilerde verilen mesajlarda biraz daha hassas olunsa. Biraz daha normalleşse anlatılan hikayeler.
Tüm bu sebeplerden dolayı ergenlik dönemini tamamlamamış, karakterini henüz oturtmamış gençlerin ve özellikle de çocukların kesinlikle dizilerden uzak tutulması gerektiğine inanıyor, anne babaları bu konuda daha duyarlı olmaya davet ediyorum.
İyi seyirler dilerim...
Selin Çakar / selincakar1984@gmail.com
www.twitter.com/sLn_kRy