"ŞORAY KANUNLARINA SİNİR OLUYORUM"
"Bu zamanda 'Benim de Türkan Şoray kanunlarım var' diyen insanlar beni delirtiyor. Bu kanunlar kişiye özel kanunlardır. Çıkıp milyonlarla paylaşmazsın"..
"Cumhuriyet' filmindeki 'Latife' rolüyle sinemaya adım atan Dolunay Soysert, bugünlerde atv'nin sevilen dizisi 'Benim Annem Bir Melek'teki 'sabırlı gelin Ece' rolüyle büyük beğeni topluyor. Günaydın'dan Başak çokan ile röqortaj yapan Soysert, mesleği ve özel hayatıyla ilgili sorularımızı tüm açık sözlülüğü ve samimiyetiyle yanıtladı. Dolunay Soysert'in 'Ihlamurlar Altında' dizisinden tanıdığımız Sinan Tuzcu'yla mutlu bir evliliği var.
* Dizi devam edecek mi?
Hiçbir şeyin garantisi yok ancak şimdilik reytingler iyi gidiyor. Bu 'aile' öyküsüyle uzun yıllar ekranda olmak istiyoruz.
* Bir anneyi canlandırıyorsunuz. Gerçek hayatta çocuk özleminiz var mı?
Evet istiyorum. Çocukları çok seviyorum. Zaten setteki çocuklarla da aram hep iyi olmuştur. Anneleri yanlarında olmadığı zaman acıkınca, üşüyünce, yorulunca size geliyorlar. Bu yüzden iyi bir set annesiyim.
* Çocukların setlerde olmasını doğru buluyor musunuz?
Bilinçli anneler de gördüm, çocuklarını bu işe verirken nasıl bir işin içine girdiğini bilmeyen anneler de... Sürekli denetim altında tutulacaksa ve saatleri belirli olucaksa tamam. Fakat gece gündüz sete gelmelerini doğru bulmuyorum. Ama bu konuda yapım şirketine büyük görev düşüyor. Biz, çocuk oyuncumuz Ezgi'ye çok hassas davranıyoruz. Sette önceliğimiz onun sahneleri oluyor, beklemesin diye önce onları çekiyoruz.
KAYINVALİDEM BENİ SEVER
* Özel hayatınızda da dizideki karakteriniz kadar sabırlı mısınız?
Hayır, asla değilim. Herşeyi çabuk yapma merakı olan bir insanım. Bu yüzden çok şey kaybettiğim zamanlar olmuştur. Hataya meyilliyimdir. Her an her tehlikeye maruz kalabiliyorum.
* Rolünüz için etrafınızdaki kayınvalide ve gelin ilişkilerini gözlemliyor musunuz?
Bizim jenerasyonda böyle bir kayınvalide ve gelin ilişkisi olduğuna inanmıyorum. Altyapısı bu kadar kuvvetli, ayakları üzerinde durabilen bir kadının bu kadar sabırlı olacağını düşünmüyorum. Eminim daha farklı yöntemleri olurdu. Ama o zaman hikayemiz olmazdı. Benim çevremde maşallah gelinlerin de dilleri son derece uzun.
* Sizin kayınvalidenizle aranız nasıl?
Dizinin ilk bölümünü annem ve kayınvalidem birlikte izledik. Annem 'Dilin çok uzundu. En sonunda susturacak birisi çıktı' diye takıldı. Kayınvalidem 'Benim gelinciğim asla böyle bir kız değil' dedi.
* Çetin karakteri de dizide annesinin tüm yaptıklarına karşı sessiz kaldığı için eleştiri alıyor...
Elbette. Çetin'in sessizliği de ders alınması gereken bir nokta. Acaba bu kadar fazla annecilik doğru mu? Dengeyi tutturmak lazım. Çetin'i, olaylar karşısında tepkisiz kalışını çok kınıyor seyirci. Erkekler de Çetin'in durumunu görüp kendilerine pay çıkarıyorlar.
TÜRKAN ŞORAY'A YARAMIŞ AMA...
* Yeni oyuncuların çoğu 'Benim Türkan Şoray kanunlarım var' diyor. Sizin de var mı?
Ben bu tarz kanunları çok demode buluyorum. Türkan Şoray, dönem onu gerektirdiği için bunu seçmiş olabilir. Ama, bu zamanda 'Türkan Şoray kanunlarını benimsiyorum' diyen insanlar beni delirtiyor. Bu kanunlar kişiye özel kanunlardır. Kendi limitlerini kendin belirlersin. Bunu da çıkıp milyonlarla paylaşmazsın. X bir oyuncunun böyle bir açıklama yapmasını tamamen magazinsel buluyorum. Türkan Şoray için bu kanunlar çalışmış olabilir ama Ayşe-Fatma için çalışmıyordur. Ayrıca ben bu kuralları kabul etmiyorum. Ayşe kimliğini oynayacaksa, Dolunay Soysert'in kuralları ne derece etkili olur? Bu tartışılır. Oradaki başka bir kimlik, Dolunay değil ki o. Benim de yapamayacağım şeyler var ama kimseyle paylaşmıyorum. Mesela ipin üstünde sevişemem, su altında üç saat kalamam. (Gülüyor)
GÖRÜNCE 'NE HOŞ ERKEK' DEDİM
* Eşiniz size ilk görüşte aşık olmuş. Siz aynı duyguları yaşadınız mı?
İlk kez 'Ayşe' operasının provasında tanıştık. Şapkasının altından mavi mavi gözleriyle bakınca, 'Ne hoş bir erkek' demiştim. Ama evliliği düşünmüyordum.
* Sizi nasıl ikna etti?
Bırakın evliliği, flört etmeyi bile istemiyordum. Çünkü aynı işte çalıştığım insanla ilişki kurmayı doğru bulmuyordum. Ama kendine o kadar güveniyordu ki... Kadife kutularla önümde diz çöküyordu. 'Evleneceksin, başka çaren yok' dediğinde paniğe kapıldım. Çevremdekiler tepki gösterdi. Benden bıksın diye neler yaptım, hiç oralı olmadı. 'Fazla naz aşık usandırır' derler ya. Sinan'ı bunların hiçbirisi kesmedi.
KISKANMIYOR SANIYORDUM
* Birlikte oynadığınız reklam filmindeki hamile rolü eşinizi çok rahatsız etmiş. Neden?
Sinan böyle bir psikoloji geliştirdi son zamanlarda. Bir kadının hamile kaldıktan sonra bir yardımcının desteğiyle yaşaması, 9 ay boyunca elini dahi kıpırdatmaması gerektiğini savunan bir erkek. Ben hamile kaldığımda bile çalışmak istiyorum. 'Bebeğim' dizisinde de hamile rolündeydim. Ama karşılıklı oynamıyorduk.
* Eşiniz kıskanç mıdır?
Evet, kesinlikle kıskanç bir adamdır. Fakat, asla bellli etmez. Hayatı burnumdan getirmez. Mesela bir olayın üstünden bir ay geçer, 'Aslında ben seni o zaman kıskanmıştım' der. Ama o an kıskançlığı ile ilgili hiç tüyo vermez. Bu huyu da beni çok güldürür. Ayrıca kadınlar kıskanılmayı çok isterler. Uzun bir süre Sinan'ın beni kıskanmadığını düşündüm. İlişkimiz hızlı geliştiği için anlayamadım. Tanıdıkça artık Sinan'ın neyi kıskanıp kıskanmadığını daha iyi anlayabiliyorum.
* Kadınların en büyük silahının sessizlik olduğunu söylemişsiniz...
Sessizlik, Sinan'la zaman içinde birbirimize öğrettiğimiz birşey oldu. Benim ritmim hep çok hızlıdır. Çok konuşurum. Eve girince mutlaka anlatırım. Sinan yoksa kediyle konuşurum. Ama Sinan benim tersime evde çok dinginleşen bir adamdı. Sonra zamanla Sinan evde böyle bir alan açmaya başladı. Bir süre sonra o alanın çok güzel birşey olduğunu anladım. Yani yerine ve zamanına göre konuştuğun zaman konuştuğun şeylerin değeri ona göre belirleniyor. Kuru gürültüden kurtuldum. Kendime ait zaman geçirmek, ara ara paylaşmak... Bunun bir formül olduğunu düşünüyorum. Özellikle genç ve yeni evlenen çiftlere bunu öneriyorum. Birbirinin alanına geçmemek... Aynı evin içinde birbirini özlemeyi başarmaları gerekiyor. Bizim sorunumuz bu aslında. Çünkü biz komşumuzun da alanına giriyoruz, anne babanın da. Karı koca ilişkisi için saygı gerekiyor.
RENCİDE ETMEDEN ELEŞTİRİYORUM
* Birbirinizi eleştirir misiniz?
Elbette ama onun yaptığı işe saygı duyarak yaparım bunu. Birbirimizi ileri götürecek şeyleri eleştiriyoruz. Biraz dizi işinin mantığında bakıyoruz. Mesela giydiği birşeyi beğenmediysem, 'Bir daha bunu giyme, bu renk seni açmamış' falan diyorum ama asla 'Bu kıyafet poponu büyük gösteriyor, bu yüzden giyme' diye bir cümle kurmuyorum. Onu rencide etmiyorum.
* Eşinizin yazdığı bir oyun var sanırım.
Evet. BKM'de, ekim ayının son haftası açmayı planladığımız bir sahnemiz var. Oyunun adını açıklamıyoruz. Ama kod adı 'Zarf.' Oyuncular Ceyda Düvenci, Tardu Flordun, Beste Bereket... Oyunun yazarı eşim Sinan Tuzcu.
* Torpil geçti mi size?
Sormayın, öyle bir torpil geçti ki! En acımasız rolü ben oynuyorum. Seçimi bana bıraktı. Ceyda ve Beste de istedikleri rolü aldı. BKM'ye teşekkür ediyoruz. Tiyatro sahibi insanlar, bize sahne vererek büyük destek verdiler.
Oya Abla bir duayen ve çok iyi öğretmen
* Oya Başar'la çalışmak size neler ögretti?
Oya Abla; çok hareketli, çok inançlı. Bu projeye yürekten bağlandı. Roller dağıtıldığında, oturdu hepimize fikrimizi sordu. O bir duayen. Çok iyi bir öğretmen. Aynı zamanda iyi bir öğrenci de. Atladığı bir mimiği hatırlattığınızda çok mutlu olur. Çok büyük erdemdir hem ögretmen hem de ögrenci olmak. Onda her ikisi de var.
* Türkiye'de neden çok az kadın komedyen var?
Komedi zor tutuyor. Arabesk kültüründen kaynaklanan bir durum. Beğeniler dönem dönem değişiyor. Ayrıca kimse komedi yazmıyor ki... Türkiye'de en büyük sıkıntı yazar olmaması. Bir de kadına komedi yazmak çok zor. Bu konuda erkek hakimiyeti yüksek.
Rekabet yok, maksat para kazanmak
* Oyuncu çiftler arasında zaman zaman rekabet oluşuyor. Sizin de böyle bir duruma düşme endişeniz var mı?
Aslında Sinan bu işe benden geride başladı. Tanıştığımızda ben onuncu diziyi çekiyordum, onun daha ilk dizisiydi. Ama Sinan başka açıdan bakıyor olaya. Bu durumun olumlu tarafını değerlendiriyor. Bir iş teklifi geldiğinde, yeni bir proje olduğunda, 'Ben bu kişiyi tanımam, ne dersin?' diye soruyor, mutlaka fikrimi alıyor. Ben de şan şöhret peşinde koşan birisi değildim. Tek derdim kalıcı ve kaliteli işler yapmak. Şimdi ikimiz de ayrı dizilerde oynuyoruz. Dizilerin teması da farklı. Kısacası çatışma yaratacak bir ortamımız olmadı. Hem ben kadınım, o erkek. Birbirimizin muadili olamayız.
DENGELİYİZ, SAVAŞMIYORUZ
* Bu sorunlar yaşamamak için nasıl bir yol izliyorsunuz?
Biz iş hayatına bir aile mantığında bakıyoruz. Hayatımızı idame ettirmek, geçimimizi sağlamak zorundayız. Bu yüzden hangimizin işinin tuttuğu önemli değil. Maksat para kazanalım. Eve para getirelim. Artık hangimiz olursa... Zaten Sinan'ın tek işi dizi değil. Bir sürü yan işi var. Yazıyor, tiyatro işleri yapıyor. O çalışırken ben de eğitimciliğime ağırlık veriyorum. Dengelerimiz var, pek savaşmadık.
Başak Çokan /Sabah