Sözde Kıbrıs'ı sallayanlar!...

Sacit Aslan sacitaslan@gmail.com
Bilinen bir gerçektir, Feyruz radyoda şarkı söylemeye başladığı zaman Lübnan'da çatışan gruplar şarkı bitene kadar ateşkes yapıyorlardı.

Sanatın gücü böyle bir şey.

Bizde sanatıyla hiç olmazsa bir sürede olsa ateşkes yaptırabilecek  derecede kuvvetli sanat icra eden biri maalesef yok, acı ama gerçek.

Şunun şurasında bir kaç yıl önce güvercinin kanadında, gagasında, kıçında her neresindeyse barış mektupları yazanlar ait oldukları, geldiklerini iddia ettikleri yerin harabeye döndüğünü görmüyorlar mı, zaten o yerlerde değiller, umurları da değil ki batı illerine yerleşip yatırım yapmakla meşkuller.

Geçelim bir kalem etnisite üzerinden bu fırsatçıları, sanat başka bir şey.

Sahne alan kadınların imajları üzerinde ne şiş yansın ne kebap tarzı zikzakları ise bir başka trajedi, Niran Ünsal kendisine öyle bir yaşam tarzı seçti ki bunu sahneye uygulaması çok zor. Böyle bir seçim sonrası neden illa sahnede olmak zorunda anlaşılır gibi değil veya bu seçiminin bedeli TRT'den iş istemeyi hak saymak ayrı bir saçmalık.

Kumarhane, gazinoda çalışmak ayıp değil buralardan ekmeğini kazanıp çok dindar olan insanlar tanıdım bizim gazinoda, ama  hiç biri sahnede dekolte attıktan sonra hemen Umre'ye gidip ihram giymiş pozuna girmiyorlardı.

Bunlar ipe sapa gelmez, samimiyetsiz işler kimse kusura bakmasın.

Yılbaşında Kıbrıs'ı 'salladıklarını' iddia eden sahne alan tayfaya gelince Kıbrıs beşik mi sallansın. Otellerin, uçak biletlerinin bedava verildiği, 5 yıldızlı kumarhanlerin organizasyonu sayesinde iş bulabiliyorlar, kumarbazlar için hazırlanmış o paket programlarda yer alıyorlar, hepsi bu.

Dünyanın her yerinde bu tür yatırımlar önemlidir, bir çölü vahaya çevirirler, istihdam, para gelir ve daha pek çok açıdan önemleri vardır, Kıbrıs'ta olan da budur ve doğrudur, bu yerler olmasa ne olur düşünmek bile istemem.

Sağı solu salladığını iddia eden sanatçı geçinenler bence sabah akşam bu organizasyonu yapanlara dua etsinler, menüde kalabilmeleri için birde onları gündemde tutan magazincilere dua etmeyi unutmasınlar. Yok ayakkabısı şık mı, yok eşinin ceketini tutmuş, yok frikik verdi, yok saçı öyle, yok böyle deyip vallahi hiç yoktan haber kırıp sarıyorlar. Ama salladık, perişan etik diye atmanın dozunu kaçırmasınlar yoksa Bülent Ersoy fiyakalarını çiziyor!

Bu sağı solu salladıklarını iddia edenlerin kazandıkları para bütün içinde hiç bir şey ama bunları ayakta tutabilmek için var gücüyle çalışan magazincilerin durumunu düşünün birde!

Hiç bir şey dediysem de Maaşallah villaya, kata, yacht'a, yalıya, pahalı araba ve saatlere yetiyorda artıyor bile.

Velhasıl uzun lafın kısası keşke şarkısını dinleyebilmek için askelerin silahlarını indirdiği savaşmaya ara verdiği sanatçılarımız olabilse.

Bülent Ersoy doğru söylemiş, onlar hazır müşteriye sahne alıyorlar, ben beni dinlemek için hatırı sayılır paralar ödeyip gelenlere okuyorum diye.

Belki artık menüden bazılarını çıkartma zamanı, kimse tabağında aynı mezeleri görmekten, aynı palavraları dinlemekten artık haz etmiyor, hele hele herşeyi bozuk para gibi harcayan şimdiki zenginler!...

Sacit ASLAN
Tüm yazılarını göster