Şu ülkede neler gördük
Şu ülkede neler gördük...
Eşine olan aşkını, hayranlığını "Ben eşimin soyunmasını hayranlıkla izlerim" diyebilecek kadar ileri gidebilen köşe yazarları gördük!
Mabadınındaki kıllarına ak düşmüş, akademik kariyer sahibi, adamların üç paralık menfaat uğruna Kıbrıs kayalıklarında ki kepazeliklerini sanki Gulak takım adalarında çekilen belgesel tadında lanse etmesini gördük...
Yıllardır olmayan sesiyle şarkıcı bozuntularının akla hayale gelmiyecek taktikler ile milyon dolar sahibi olduğunu gördük.... Sanki ortada bir para var bu paraya bahane şarkıcı lazım aleleacele bunlar çıkıyor ortaya. Ortada ne şarkı, ne şarkıcı sadece bir para oyunu var.
Kendini milli at binicisi zanneden cahil, cühelanın at biner gibi uçağa bindiğini gördük...
Yıllardır tv de dizi veya program yapımcılarını ve aslında beş para etmeyen yapımlarını görevleri gazete köşesine taşımak olan ve utanma sıkılma yoksunu, yavşaklığı-yalakalığı kendisine sermaye edinmiş adamlar gördük...
Yıllardır kış-yaz demeden avanta uçak biletleriyle yurtiçi, yurtdışı 5 yıldızlı otellerde yiyip, içip yan gelip yatan, hediye verilen kumar fişleriyle kazandığı zaman alan, kaybettiğinde ödemeyen gazeteci artıklarının yavşakca yazdığı yazıları okuduk gördük...
Eğer görgüsüzlük ile ilgi bir Oscar olsaydı, bütün adayların bizden olacağına adım gibi eminim ve inanın o ödülü bileğinin hakkıyla alacak o kadar çok insan var ki, en önemli jüriler bile birinciyi seçmekte zorlanırlardı...
Arabalarıyla övünene mi, yalılarıyla şişinene mi, kredi kartıyla ders verene mi, 'uluslararası' başarılarıyla fake atana mı, yoksa çapkınlık hikayeleri ile çevrelerine hava basana mı vereceksin, hangisine?
Aynı yayın sezonunda üç dizisi ya da üç formatı çakılan ama zorla, ısrarla beyin yıkama metoduyla neticeye ulaşmış sunucular, oyuncular gördük... Durmadan aynı konuyu çakıldıkça yeniden çekilen diziler gibi.
Ortada ne dizi, ne sunucu, ne star sadece paraya bahane edilmiş insanlar var.
Daha anadilini konuşamazken Oscar almaya heveslisinden, çeke çeke filim çekmesini öğrenmesini beklediğimiz yönetmenine, orijinal olacağım diye kabak budayan senaristine gözümüze sokuldu, göz göre göre
Abdalın gözü doyunca gözü pabucundadır misali, iktidarlardan nemalanıp gideceğini anlayınca gözü yola düşen kimler gördük...
Açın karnı doyar gözü doymazmış. Yoksulluktan gelen medya arsızlarını da gördük.
Ağanın sözü yiğidin sözü dedik, sözünü afiyetle yiyen ne patronlar gördük.
Vicdan tacirliğine soyunmuş ağlar gözler, sahte sözlere karnımız doydu onlar halkı enayi yerine koymaya doyamadılar.
Göre göre bunları ağzı eğri gözü şaşıyı ensesinden anlar olduk.
'Aslan' kocayınca sıçan deliği gözetir demedik gördüğümüzü bildiğimizi söyledik.
Açtık ağzımızı amma yummadık gözümüzü
Bakan göze bağ olmazmış misali gördüğümüzden ders aldık.
Kıssadan hisse: Baktıkça şu topluma anladık ki bir göz ağlarken öbür göz gülmezmiş misali vur patlasın çal oynasın ekranlarıyla gülen medya toplumun ağlayanlarına medar olmazmış.
Yandaş, candaş fark etmezmiş devletli gözü perdeli olurmuş bunu da gördük.
Şimdi göz gördüğünü ağız yediğini ister misali medyanın lüpçülerini hadi kolaysa tasfiye etsinler bakalım, illaki zordur işi devletin, patronun ama biline ki göze yasak olmaz ve herşey artık ayan beyan ortadadır.
Tan yeri ağarınca hırsızın gözü kararırmış.
Aydınlıklar olsun cümlemize, vardığın yer körse sende bir gözünü kapa bize göre iş değil diyen dostlara.
Her akşamın bir sabahı vardır dedik demesine, ancak ben bıktım yazmaktan amma velakin usanmadı bu yavşaklar çalıp çırpıp avanta yaşamaktan...
Sacit ASLAN
Tüm yazılarını göster