Suyumuz için topyekün seferberlik zamanı
Türkiye hızla su fakiri olma yolunda ilerliyor. Tarım başta olmak üzere şebeke ve evlerdeki su israfının bitirilmesi gerektiğine dikkat çeken uzmanlar, topyekün bir seferberlik gerektiğini aktardı.
Sözcü Gazetesi'nin haberine göre iklim değişikliğinin sert etkileri, su kaynakları üzerinde yoğunlaşırken, uzmanlar Türkiye'nin hızlı bir şekilde su fakiri olmaya doğru ilerlediğine dikkat çekti. Özellikle kış aylarının başında konuşulan kuraklık ve yağış azlığı, geleceğe dair işaretleri ortaya koyarken, kişi başına düşen su miktarı son 20 yılda yüzde 18 azalan Türkiye'nin, kuraklık ve su krizi için topyekün bir eylem planını devreye sokması gerektiğine dikkat çekildi.
SU MİKTARI %18 AZALDI
22 Mart Dünya Su Günü nedeni ile açıklama yapan WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), “Suyuna sahip çık Türkiye” çağrısı yaparak, Türkiye'nin su fakiri olma yolunda hızla ilerlediğini vurguladı. WWF-Türkiye'nin yaptığı açıklamada, dünya çapında 1.1 milyar insanın temiz suya erişimden yoksun olduğu belirtilirken, susuzluk nedeni ile ortaya çıkan hijyenik olmayan koşullar sonucunda başta çocuklar olmak üzere her yıl 2 milyon insanın hayatını kaybettiği aktarıldı. Araştırmalara göre, 2025 yılına kadar dünya nüfusunun üçte ikisi su kıtlığı riskiyle karşı karşıya kalabilir.
Diğer taraftan Türkiye'deki tabloya bakıldığında ise su sıkıntısı hâlâ barajların doluluğuna bakılarak ölçülüyor. Barajlarda yeterli miktarda su olduğunda sorun kalmayacağı yönünde yanlış bir algı olduğuna dikkat çekilirken, WWF, son 20 yıllık süreçte, Türkiye'de kişi başına su miktarının yılda yüzde 18 azalarak 1700 metreküplerden, 1.400 metreküplere düştüğüne işaret ediyor. Su kıtlığı durumunu tanımlamak için kullanılan Falkenmark indeksine göre, kişi başına düşen yıllık su miktarının bin ile bin 700 metreküp arasında olması “su sıkıntısı” olarak ifade ediliyor. Bu indekse göre Türkiye su sıkıntısı çeken ülke konumunda yer alırken, 2030 yılında Türkiye nüfusunun 100 milyona ulaşacağından hareketle kişi başına düşecek su miktarının yılda 1.120 metreküpe ineceği öngörülüyor.
TARIM İLK SIRADA
Toplam su tüketiminin yılda 54 milyar metreküpe ulaştığı Türkiye'de bu tüketiminin yüzde 73'ü tarım, yüzde 16'sı haneler ve yüzde 11'i sanayi tarafından gerçekleştiriliyor. Yaşamın kaynağı olan nehirlerin ve sulak alanların yitirildiğini anlatan WWF-Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Bayar, “İklim krizi ile 20'nci yüzyılın altyapısıyla mücadele edilemez. Su musluktan değil, doğadan gelir” değerlendirmesini yaptı.
ŞEBEKE SUYUNUN YARISI KAYIP
Artan nüfusu ve büyüyen kentleriyle Türkiye'nin de ‘su fakiri' olma yolunda ilerlediğini ifade eden Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF-Türkiye) Genel Müdürü Aslı Pasinli, Türkiye'de şebekelerde kayıp/ kaçak su miktarının yüzde 50'ye ulaştığını belirtti.
“Bu sorunu çözmek ve olumsuz gidişatı durdurmak mümkün. Şimdi suyumuz için topyekün seferberlik zamanı. Suyuna sahip çık Türkiye!” ifadelerini kullanan Pasinli şöyle devam etti: “Tarımda ve sanayide suyu daha verimli kullanan uygulamalara geçişi önceliklendirmeli ve gerekli finansal mekanizmaları devreye almalıyız. Örneğin tarımda damla tipi sulamayı yaygınlaştırmak yılda 20 milyar metreküp tasarruf anlamına gelebilir. Kaynaktan gelen suyun yarısı kullanıcıya ulaşmadan kayboluyor. Bu oranı acilen aşağı çekmemiz gerekiyor. Belediyeler kentsel su temini planlarına yağmur suyu hasadı, atık suların geri kazanımı gibi yatırımları da dâhil etmeli.”
TARIMDA ENDİŞELİ BEKLEYİŞ HAKİM
Su zengini olmayan Türkiye'nin su kaynaklarını bilinçli bir şekilde kullanması ve koruması gerektiğini dikkat çeken Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, “Başta tarım olmak üzere her alanda suyu tasarruflu kullanmazsak, su kıtlığı çekmemiz kaçınılmazdır. Aşırı tüketim, su israfı gibi etkenler ve nüfus artışı nedeniyle 1346 metreküp kişi başına kullanılabilir su miktarıyla ülkemiz hızla su fakiri ülke konumuna ilerlemektedir” ifadelerini kullandı.
Kuraklıkla mücadele etmede sulamanın öneminin arttığını kaydeden Bayraktar, yer üstü ve yeraltı sularının azalması tarımsal üretimde endişeli bir bekleyişin olduğunu ve su hasatlarının yapılması gerektiğini anlattı.