Tarık Emir Tekin: "Selçuk ile farkındalık yaratmak istiyorum"
Kanal D’nin sevilen dizisi "Sadakatsiz"de saplantılı aşık 'Selçuk’u canlandıran Tarık Emir Tekin, “Bir farkındalık yaratmak istiyorum” dedi.
2017’de Oxford’un drama okuluna seçilen ilk Türk olan ve eğitimini tamamladıktan sonra Türkiye’ye dönen Tarık Emir Tekin, L’officiel Hommes Dergisi'nin yeni sayısına konuştu.
Oyuncu, Kanal D’de ekrana gelen ‘Sadakatsiz’ dizisini ve hayatını anlattı.
- Oyunculuk sizin için ne ifade ediyor?
Yargısız bir ifade alanı. İnsan tecrübesini yargısız bir şekilde anlattığın ve anlamaya çalıştığın bir alan. Bununla beraber oyunculuğun hayatımda benim için çok özgürleştirici bir fonksiyonu da var.
- Oyunculuk eğitiminden sonra 2017’de Oxford’un drama eğitimine seçilen ilk Türk oldunuz. Bunu başarmış olmak nasıl hissettiriyor?
Açıkçası bende öyle bir algısı yok. En sevdiğim, aşık olduğum işi öğrenebileceğim en güzel yerde öğrenebildiğim için minnet duyuyorum.
- İngiltere’de oyunculuk eğitimi alırken Türkiye’ye dönüp oyunculuk yapmayı düşünüyor muydunuz yoksa sonradan mı bu kararı aldınız?
Genel olarak bütün dillerde fiziksel tiyatro, oyunculuk yapmak isterim. İngiltere’de daha çok sahne üzerinde çalıştım; tiyatro ve müzikal yaptım, ışık yaptım. Orada kamera önü tecrübem olmadı. Türkiye’ye dönmeme gelirsek; biraz ana dilimde oynamayı deneyimlemek istedim aslında çünkü sekiz yıl İngiltere’de olunca insanların kendini ifade ediş biçiminin bambaşka olduğunu görüyorsun. Kendimi Türkçe ifade etmek konusunda güçsüz kaldığımı hissettim ve ana dilimde oyunculuk yapmayı keşfetmek istedim.
- ‘Sadakatsiz’ dizisinde "Selçuk" isminde psikolojik sorunları olan ve saplantılı aşık birini canlandırıyorsunuz. Bazen onunla yüzleştiğiniz oluyor mu?
Şükürler olsun ki olmuyor. Fakat Selçuk’u anlamak için tabii ona dair bir empati duymam gerekiyor bir nebze. Ben Selçuk’un ayna fonksiyonu olduğuna inanıyorum. Yani günlük hayatta bu tarz davranışlarda bulunan insanlar kendileri ile yüzleşiyorlarsa ben görevimi yerine getirmiş gibi hissediyorum. Bir farkındalık yaratmak istiyorum. Çünkü gerçekten hastalıklı bir durum bu. Türkiye’nin çok büyük bir gerçeği kadına karşı şiddet ve aslında orada Taro olarak yargıladığım fakat yargılamadan o hikayeyi anlattığım takdirde de pozitif sonuçları olabilecek bir süreç yaşıyorum.
‘Aşk, karşılıklı bir şey değil benim için’
- Her insan aşık olur. Hepimiz olmuşuzdur. Peki saplantılı aşkı canlandırmak için nasıl çalıştınız?
Ben Selçuk’un içinde bulunduğu hissiyatı aşk olarak değerlendirmiyorum. Benim Taro olarak, hayatımda aşk bu şekilde tezahür etmiyor. Aşk, karşılıklı bir şey değil benim için. Böceğe de, kelebeğe de, sandalyeye de aşık olabilirsin. O yüzden Selçuk’u saplantılı bir aşıktan ziyade obsesif bir bozukluğu olan, neredeyse sosyopat denebilecek seviyede empati yoksunluğu olan, kendi ihtiyaçlarını yerine getirmek için Nil karakterini kullanan ve çok dürtüsel bir yerden hareket eden biri olarak değerlendiriyorum. Selçuk, bağımlı bir karakter ve insana karşı da bir bağımlılığı söz konusu.
‘Futboldan hiç anlamıyorum’
- Futbolcu bir babanın oğlu olarak sizin spor ile aranız nasıl?
Ben futboldan hiç anlamıyorum fakat anlamamama rağmen çok saygı duyuyorum. Koyu bir Beşiktaş’lıyım. Ama dediğim gibi ne oynamaktan ne izlemekten anlıyorum. Benim hep ekstrem sporlar ilgimi çekmiştir. Yamaç paraşütü, kaykay... Aynı zamanda buz hokeyi oynadım altı yıl boyunca. Şu an ise Muai thai ve jiu jitsu yapıyorum.