Türker Ertürk: "Yi̇srael Katz’in Erdoğan’a Verdi̇ği̇ Mesaj"
Emekli Amiral, araştırmacı yazar Türker Ertürk'ten ses getirecek satırlar...
İsrail Başbakanı Netanyahu, İran’ı da içine alacak bölgesel bir savaşın peşinde. Bu savaşı tetikleyebilmek için birçok hamle yaptı ve son iki hamlesi de Beyrut’ta Hizbullah üst düzey komutanlarından Fuad Şükür’e ve Tahran’da Hamas Siyasi Büro Şefi İsmail Haniye’ye yapılan suikast saldırılarıydı.
ABD ise kendi çıkarları açısından bölgesel bir savaş istemiyor ve Gazze’de ateşkesi sağlamanın peşinde. Çünkü dikkatlerin Ukrayna üzerinden Rusya ile sürdürülen vekalet savaşından uzaklaşmasını istemiyor ve İsrail’in 10 aydır Gazze’de sürdürdüğü, bugüne kadar 40 bin Filistinlinin ölümüne neden olan ve adeta soykırıma dönüşen savaşın kendisi ile Körfez Ülkeleri arasındaki ilişkileri bozarak İbrahim Anlaşmaları ile sağlanan kazanımı yok etmesinden endişeleniyor.
Gazze’de Ateşkes Umutları Azalıyor
Haniye’nin yerine 7 Ekim’deki Aksa Tufanı Saldırısının planlayıcısı olan ve halen Gazze direnişini yeraltı tünellerinden sevk ve idare eden Yahya Sinvar’ın seçilmesi ateşkes umutlarını azaltıyor. Ama bu aynı zamanda İsrail’in Gazze’deki direnişi çözemediğini ve emir komuta düzenini bozamadığını da gösteriyor.
Biden yönetimi; savaşın bölgeselleşmesini istemiyor, İran ve Hizbullah’ı misilleme yapmaktan vazgeçirmeye çalışıyor ve Gazze’de ateşkesi zorlamak istiyor ama 5 Kasım’da ABD’de gerçekleşecek başkanlık seçimi hareket serbestisini kısıtlıyor. Bu da Netanyahu’ya bölgesel savaşı tetikleyebilmek ve ABD’nin kucağına bırakmak için fırsat yaratıyor.
Türkiye’nin Yumuşak Karnı
Netanyahu böyle bir savaş çıkarmayı becerebilirse bu Türkiye için çok büyük bir risk oluşturur. Türkiye’nin Suriye’nin yüzde 10’unu kontrol ediyor olması, coğrafya nedeniyle Suriye ve Lübnan’ın tek bir cephe durumunda bulunması, terör örgütü PKK’nın uzantısı durumunda bulunan ve ABD’nin namütenahi desteğine sahip olan 100 bin kişilik Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) pozisyonu ve Türkiye’de bulunan ve mevcudu 15 milyona yaklaşan yabancılar, böyle bir savaşa dahil olunması ihtimali göz önüne alındığında ülkemizi oldukça hassas bir duruma sokuyor. Umarız ki böyle bir savaş çıkmaz. Ama kısa bir zaman içinde çıkabileceği olasılığına karşı Türkiye yine de hazırlıklı olmalı, savaşın dışında kalmak için her şeyi yapmalı ve bu kapsamda iktidar da söylemlerine ve eylemlerine çok dikkat etmelidir.
Böylesi muhtemel bir savaşta ülkemiz için en büyük riski yaratan yumuşak karnımız; ülke içinde baskıcı, yasakçı, antidemokratik ve otoriter yönetimi, Hamas’ı ve İhvan’ı koşulsuz destekleyen tavırları ve İsrail’i cepheden karşısına alan söylemleriyle Arap Dünyası da dahil olmak üzere tüm dış dünyada itibarsız ve güvenilmez hale gelen iktidardır. Ne yazık ki iktidarın tepkilerinin ve söylemlerinin arkasında devlet aklından, Türkiye’nin çıkarlarından ve güvenliğinden çok çağdışı ideolojik yaklaşımları var.
Büyük Mesaj
İsrail Dışişleri Bakanı Yisrael Katz’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a saldıran sosyal medya paylaşımlarının ilkinde CHP’li İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu, ikincisinde ise CHP’li Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ı etiketlemiş olmasının bir anlamı olduğu gibi Netanyahu liderliğindeki İsrail’in Erdoğan’a tehdit içerikli büyük bir mesajı var.
Katz’ın bu sosyal medya paylaşımları, spontane atılmış mesajlar olarak değerlendirilirse büyük yanlış olur. Ayrıca Katz; bu paylaşımlarında İmamoğlu’nu ve Yavaş’ı etiketlemesinin onları zor durumda bırakacağını ve halk desteğinde zorluk yaşatacağını düşünememiş olabilir mi? Tabii ki hayır! Bu paylaşımların İmamoğlu ve Yavaş’a zorluk yaratabileceği ve onların halkın desteğini kaybedebileceği Katz’ın umurunda bile değildir. Çünkü Katz; büyük mesaja odaklanmış, paylaşımlarıyla bu büyük mesajın parçası olmaya çalışmış ve her aşamayı Netanyahu ile koordine etmiştir.
Doğru Anlamak Lazım
Verilmek istenen mesajı anlamak için Katz’ın paylaşımlarını, Hizbullah’ın kalbi durumunda olan Beyrut’un güneyinde bulunan Fuat Şükür’e ve İran’ın başkenti Tahran’da Devrim Muhafızları’nın koruması altındaki bir yerde bulunan İsmail Haniye’ye yapılan suikast saldırıları ile yine Katz’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan‘ın Rize’de Filistinliler adına İsrail‘in Gazze Şeridi‘ndeki saldırılarına müdahale edebileceğini söylemesinin ardından yaptığı Irak’ın devrik lideri Saddam Hüseyin benzetmesini birlikte değerlendirmek lazım.
İmamoğlu ve Yavaş etiketlemesi ise mesajı güçlendirmek için yapılmıştır. İsrail; “Seçeneklerin var, seni sarayında veya başka bir yerde nokta saldırısı ile yok ederiz, Rize’de söylediklerini bir daha aklına bile getirme, ABD arkamızda, bilmiş ol!” demek istemiştir. Bu tehdit ciddiye alınmalı, Cumhurbaşkanı Erdoğan için güvenlik önlemleri arttırılmalı, Türkiye’nin güvenliğini ve bekasını önceleyen politikalar peşinde koşulmalı, maksadı aşan, devlet aklını yok sayan, sorumsuzca açıklamalardan kaçınılmalıdır. İsrail’in geçmişi bellidir. ABD başta olmak üzere Batı’ya yaslanarak, uluslararası hukuku ve devletlerin egemenlik haklarını yok sayarak çok sayıda operasyon yapmıştır ve hala yapmaktadır.
Atatürk Diyor ki;
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 1921’de; “Büyük hayaller peşinden koşan, yapamayacağımız şeyleri yapar gibi görünen sahtekâr insanlardan değiliz. Büyük ve hayalî şeyleri yapmadan yapmış gibi görünmek yüzünden bütün dünyanın düşmanlığını, kötü niyetini, kinini bu memleketin ve milletin üzerine çektik. Biz Panislâmizm yapmadık; belki ‘Yapıyoruz, yapacağız!’ dedik. Düşmanlar da ‘Yaptırmamak için bir an evvel öldürelim!’ dediler. Panturanizm yapmadık, ‘Yaparız, yapıyoruz!’ dedik, ‘Yapacağız!’ dedik ve yine ‘Öldürelim’ dediler. Bütün dava bundan ibarettir.” demiştir.
Türker Ertürk / https://www.turkererturk.com.tr/katzin-erdogana-verdigi-mesaj/