Yaş aldıkça zekamız keskinleşiyor
Vücudumuz yaş aldıkça her açıdan gücünü, etkinliğini kaybederken, beyin bazı fonksiyonlar açısından yaşla birlikte çok kuvvetlenir.
Beyin her yaşta farklı özellikleri ile öne çıkan, her yaş döneminde mutlaka üstün olduğu bir yönü bulunur. Vücudumuz her açıdan gücünü, etkinliğini kaybederken, beyin bazı fonksiyonlar açısından yaşla birlikte çok kuvvetlenir.
Time dergisinin yaratıcılıkla ilgili özel sayısında yer alan Jeffrey Kluger tarafından kaleme alınan makale beni tekrar bu konuda yazmaya teşvik etti. Kluger makalesinde 60'lı yaşlarında hayatlarındaki ilk müzikali yazan bir ikiliden bahsediyor. Daha önce müzik alanında çalışmaları olan fakat hiçbir müzikal yazma deneyimi olmayan bu ikilinin belli bir yaştan sonra nasıl böyle bir yeteneğinin ortaya çıktığı konusunda bazı derlemeler yapmış. Beyin gelişiminin 22-23 hatta bazı çalışmalara göre 25-27 yaşına kadar sürdüğünü biliyoruz. Beynin en son gelişen alanı da en üst düzey fonksiyonlarımızdan sorumlu olan frontal alanlar yani beynin ön bölgesi.
Son dönemdeki araştırmalar bu gelişimin belli açılardan hâlâ devam ettiğini gösteriyor. Örneğin beynin beyaz cevherinin en yüksek olgunluğuna eriştiği dönem 45-55 yaşları arası. Miyelinizasyon yani beyin hücrelerinin yalıtımını sağlayan kılıfın en kaliteli ve en yoğun bulunduğu dönem. Özellikle beynin frontal ve temporal bölgelerinde. Bu alanlar beynimizin en sofistike alanları. Bunu aramalı internet teknolojisinden yüksek hızlı internet teknolojisine geçiş gibi de düşünebilirsiniz. Eğer kişi kendisini yeterince doldurduysa bütünsel değerlendirme, sebep-sonuç ilişkisi kurma, problemlere en akılcı yöntemlerle yaklaşma konusunda pik yaşandığı dönemler. Bilgeliğin gelişmeye başladığı dönemler de diyebiliriz. Akademik üretkenlikte bu yaşlarda zirveye ulaşır. Beyin işlevlerinin çok daha keskin olduğu çocukluk ve erken gençlik dönemlerine kıyasla, bu dönem üretkenlikte zirve yapılan dönemdir. Çeldiricilere direnç yükselmiştir. Çelişkiler karşısında duyulan kaygı, ne yapacağını bilememe hali, şüphecilik, kafa karışıklığı ve huzursuzluk hissi en az seviyeye ulaşmıştır. O döneme kadar oluşturulan bilgi birikiminin kılavuzluğunda ve sakin bir zihnin varlığında verilen kararlarda hata payı daha düşüktür.
SÜREKLİ ÖĞRENME BİLGELİK GETİRİYOR
Öğrenmenin hiç durmadan devam etmesi nöroplastisite adını verdiğimiz beynin yeni bağlantılar oluşturmasına neden olmasıyla birlikte bilgelik artar. Bu konuda yapılmış ilginç bir çalışma var. Kaliforniya Üniversitesi psikologlarından Ravenna Helson 1958 yılında yaşları 21 olan 142 kadın katılımcının zihinsel fonksiyonlarını değerlendirdiği çok uzun bir çalışmaya başlıyor. Aynı katılımcıları 27, 43, 52, 61 ve 70 yaşlarında da değerlendiriyor. Çalışmayı tamamlayan 123 katılımcının değerlendirilmesi yapıldığında yukarıda bahsettiklerimi doğrulayan sonuçlar çıkıyor. Parçaların birleştirilerek tümevarımsal bir şekilde sonuca varma, akıl yürütme fonksiyonundaki en yüksek performans 40-60 yaşları arasında gözleniyor. Aynı şekilde kişinin kendisindeki iyi özellikleri öne çıkarıp, daha az başarılı olduğu yanlarını arka plana atması da bu yaşlarda daha yoğun. Birçok çelişkili durumu aynı anda değerlendirirken objektif kalabilme özelliğinin en yüksek olduğu yaşlar da 50 ve 60'lı yaşlar olarak gözleniyor. Belirsizliklere karşı tolerans gösterebilme ve ilişkileri daha iyi idare edebilme de bu yaşlarda öne çıkan zihinsel özelliklerden birisi. Tabi bu anlattıklarımın hepsi çocukluk ve gençlik çağlarında beynine yatırım yapmış, öğrenmeyi hiç bırakmamış kişiler için geçerli. Yoksa ne kadar yaş alırsanız alın hiçbir zaman bilgeliğe ulaşamayabilirsiniz.
DR. SEVDA SARIKAYA / AKŞAM GAZETESİ