Yılların 'efsane'si nasıl 'eleman'a dönüştü?...

"10 gün önce, yani 15 Eylülde yazdığım İmparator efsanesi çöküyor başlıklı yazıdan sonra sosyal medyada ve e-mail yoluyla yemediğim küfür, işitmediğim hakaret, duymadığım tehdit kalmadı."

Millet olarak her türlü meseleye duygusal yaklaşıyoruz, racon kesen, efelenen ve atarlanan figürleri; büyük bir algı yanılgısıyla, kolayca ‘bizden bir adam' diye kabulleniyoruz çünkü.
Fatih Hoca'nın, Türk futbolunun yükseldiği en yüksek çıtalarda imzasının olduğu doğru…
Terim'in Galatasaray'daki ilk döneminde üstün başarılara imza attığı gerçeğini de kimse inkar edemez.
Zaten benim derdim Terim'in bu dönemleriyle ilgili değildi hiçbir zaman.
Peki neydi benim derdim?
Anlatayım…
***
Hoca, elde ettiği başarıları kimliğine yansıtamadı.
Türkiye ve dünya 1996 yılından bu yana inanılmaz seviyede değişti.
Toplum değişti…
Siyaset değişti…
Ekonomi değişti…
Algılar değişti…
Futbol değişti…
Galatasaray değişti…
Taraftar değişti…
Ama Fatih Terim, çok fazla değişemedi.
Birazcık giyim tarzı değişti, çok az da diksiyonu…
Onca başarı elde etmiş, tecrübeli, büyük bir teknik adamın olgunluğunda ve ağırlığında davranmadı hiçbir zaman.
Adanalı bıçkın delikanlı tavırları ve o kimliğinin yansımalarından oluşan olumsuz özelliklerini törpüleyemedi.
Acemilik dönemlerinde yaptığı gibi; küfretti, azarladı, hareket çekti, taraftarla didişti, futbolcuyla kapıştı.
Her şey değişirken, o yerinde sayınca, geçmişte birçok insanın tahammül ettiği, hoş gördüğü, sempatik bulduğu 'atar'lı tavırlar, çok göze batmaya başladı.
Sonra ne oldu?
Yukarıda saydığım değişimleri yakından takip eden, kulüplerin başarısının kurumsallaşmadan geçtiğine inanan, profesyonelliği her şeyin önünde tutan, ahbap-çavuş dönemini silip atmaya çalışan, racondan, atardan, ‘gaz'dan zerre haz etmeyen bir başkan, Galatasaray'ın başına geldi.
Yılların ‘efsane'si İmparator, bir anda ‘eleman' oluverdi…
İmparator efsanesinin çöküşünün birinci nedeni bu…
İkincisini de anlatayım…
***
Terim'in Galatasaray'da başarılı olduğu dönem, dünya futbolunun hücuma dayalı oynandığı dönemdi.
Büyük takımlar ‘Hep saldır, hep ısır, hücum pres yap' anlayışıyla top oynuyordu.
Fatih Hoca da Allah var; bu sistemi dünyada en iyi uygulayan teknik adamlardan biriydi.
O dönem hatırlarsanız, Galatasaray ligde gelene 5, gidene 6 atıyordu. Avrupa maçlarında ise çok güçlü takımlara karşı dahi gol bulmakta zorluk çekmiyordu.
Ama gelin görün ki; 2004 Avrupa Şampiyonası, dünya futbolunda bir devrime yol açtı.
Yunanistan'ın; sıkıcı, savunma ağırlıklı, tek gollerle kazandığı maçlarla şampiyon olması, her şeyi alt üst etti.
Ardından 2006 Dünya Kupası'nda İtalya, yine benzer bir futbolla ipi göğüsleyince ‘Futbolda hücum kadar; hatta daha fazla, savunma da önemli' fikri zihinlere yerleşti.
Milli takımlar seviyesinde yaşanan bu zihinsel devrim, kuşkusuz kulüpler ve futbolcular bazında da yansımalarını gösterdi.
Geçmişte transfer piyasasının en ucuzları olan defans oyuncuları, fiyatlarını 2'ye, 3'e katladı.
‘Defansif orta saha' denilen kavram, hızla tüm dünyaya yayıldı ve bu tür futbolcular aranan adam haline geldi.
Eskiden ‘kazma', ‘kasap' diye tabir edilen oyuncuların oluşturduğu savunma bloku, artık ayağa pas yapan, topla birlikte ileri çıkabilen futbolculardan kurulur oldu.
İşte Terim, bu alt-üst oluşa bir formül bulamadı.
Galatasaray, gol yollarında ne kadar başarılı olsa da savunmada hep olmayacak goller yerdi.
Galatasaray o dönemlerde, 2 gol yese de 3-5 tane atıp maçı çevirirdi.
Fakat 'savunamama' sorunu, son iki yılda kendini iyiden iyiye göstermeye başladı.
Çünkü artık Anadolu takımları eskisi kadar kolay gol yemiyor, 6'lık, 8'lik maçlar tarih oluyordu.
Galatasaray gibi şuursuzca hücum futbol oynayıp, savunmasında boşluklar veren takımları kontralarla avlamaya başlamışlardı.
Geçen yılki inanılmaz puan kayıpları, bu çaresizliğin eseriydi.
Artık Galatasaray, yediğini çıkaramıyordu.
***
Hatırlarsanız Terim, Real Madrid maçı sonrası, “İlk 35 dakika Real'e karşı nasıl oynanması gerekirse öyle oynadık” demişti...
Doğru ama eksik.
Real'e karşı hücumda nasıl oynanması gerekiyorsa öyle oynamıştı, evet…
Ama Real'e karşı savunmada nasıl oynanması gerekiyorsa öyle oynamamıştı.
***
Çok uzattım, sıkıldınız belki…
Kısa keselim…
Demem o ki; ‘İmparator'u yaratan iki başat özelliği vardı.
Birincisi; kimliği.
İkincisi; futbol felsefesi.
İkisinde de yerinde saydı.
Ve çöküş kaçınılmaz oldu.
***
Görünen o ki; Terim yola Milli Takım'da devam edecek.
Yolu açık olsun, başarıları daim olsun.
Ama futbol felsefesini ve kimliğini farklı bir noktaya taşımaz, “Benim bildiğim en doğrusudur” derse, sonuç değişmez.

KALIPLARDAN KURTULUN

Son olarak Galatasaray yönetimine ve Ünal Aysal'a saldıranlara iki çift lafım var…
Kerli ferli spor yorumcularından, “Terim giderse takım dağılır”, “Drogba'yı, Sneijder'i İmparator'dan başkası idare edemez” gibi ipe sapa gelmez laflar duyuyorum.
Galatasaray, Terim'den önce de vardı, Terim'den sonra da olacak.
Takım başarısız olursa, yönetim yeni hocadan, kongre üyeleri de yönetimden hesabını sorar.
Gerekirse değiştirir.
Terim'in çöküşünü iyi takip edin ve siz siz olun, değişimden korkmayın.
Zihninizi saran eski kalıpları söküp atın artık.
Lütfen!

ÖZGÜR UĞUR / HABERTÜRK İNTERNET SİTESİ


Mauro Icardi ile Wanda Nara evliliğindeki kriz büyüyor Cem Yılmaz meydan okudu: "Bunu sen istedin" Rüştü Onur Atilla yeni bir aşka mı yelken açtı? "Dilan Polat - Engin Polat çifti kesin olarak boşanıyor" iddiası! Oyuncu çiftin bebeklerinin cinsiyeti belli oldu Gözünü sahnelere diken Arzu Sabancı, sahne adını açıkladı!