Yılmaz Özdil yazdı: "Bahriyeli Bülent'ten Bülent'in bahriyelisine"

Yılmaz Özdil'in Sözcü Gazetesi'nde yayınlanan bugünkü yazısı...

Vatani görevini deniz kuvvetlerinde yaptı… “Bahriyeli” olarak askere alındı, 20 gün sonra elverişsiz raporuyla tezkere verildi.

■ 1980 yılında ağustos ayında İzmir Fuarı'nda sahnedeydi, seyircilerin tezahüratı üzerine göğüslerini açtı, vay sen misin açan, savcılık da soruşturma açtı, tutuklandı, Buca cezaevine atıldı.

■ Hapiste sadece 44 gün kaldı ama, o arada 12 Eylül darbesi oldu, Kenan Evren'in talimatıyla sahneye çıkması yasaklandı.

■ Londra'da ameliyat oldu, kadın oldu, nüfus kütüğündeki “erkek” kaydının değiştirilmesini talep etti, tarihimizde bu talepte bulunan ilk kişiydi. Ama, sayın hukukumuz kabul etmedi, kadın bile olsan illa erkek kalacaksın denildi, pembe nüfus cüzdanı verilmedi.

■ Pembe nüfus cüzdanı alabilmek için dava açtı, dört defa Yargıtay'a geldi, Yargıtay her defasında reddetti. Yargıtay kararında “kanuna karşı hile kapısı aralanmış olur, eşinden boşanamayanlar cinsiyetini değiştirerek boşanabilir, askerlikten kurtulmak isteyenler cinsiyet değiştirebilir, kadınlara tanınan erken emeklilikten faydalanmak isteyenler cinsiyet değiştirebilir” denildi!

■ Yani sayın hukukumuza göre… Eşinden boşanamayan erkekler ameliyatla kadın olabilirdi! Erken emekli olmak isteyen erkekler, ameliyatla kadın olabilirdi! Bu mantıklı (!) gerekçelerle pembe nüfus cüzdanı verilmedi.

■ Turgut Özal iktidar oldu, hem sahne yasağını kaldırdı, hem pembe nüfus cüzdanını verdi. Bir cumhurbaşkanına göre erkek'ti, bir başka cumhurbaşkanına göre kadın'dı. Sayın ahalimizin yüzde 92 oranında evet dediği anayasaya göre erkek'ti, sayın ahalimizin yüzde 92 oranında evet dediği aynı anayasaya göre kadın'dı.

■ 2005 yılında bir televizyon programına çıktı, “12 Eylül döneminde sahne yasağımın kaldırılması için, şimdi bir partinin genel başkanı olan kişi benden servet istedi, Dedeman Oteli'nde görüştük, buluşmamıza İnci Baba aracılık etti, o parayı avukatlık ücreti olarak mı istedi, rüşvet dağıtmak üzere mi istedi, orasını bilemem” dedi.

■ Hadi bakalım siyaset sahnesi karıştı… Dyp genel başkanı Mehmet Ağar çıktı, “ben değilim” dedi, o kişinin kim olduğunu bildiğini ima ederek, “o kişinin sağ parti lideri olduğunu söyleyemem” dedi.

■ Gözler Chp genel başkanı Deniz Baykal'a çevrildi. O güne kadar sessiz kalan Deniz Baykal “danışmak için beni aradı, alt tarafı iki dakika görüştük, para konuşmadık” dedi, dava açtı, 15 bin lira tazminat kazandı. Akp fırsat bu fırsat Chp'nin üstünde tepindi.

■ Aradan üç yıl geçti, 2008 yılıydı, Kuzey Irak'a harekat düzenlenmişti, 15 şehit vardı, gene bir televizyon programındaydı, terörle mücadele hakkında konuştu, “şehitler ölmez vatan bölünmez filan, hep aynı klişe laflar, çocuklar gidiyor, cenazeleri geliyor, oğlum olsa askere göndermem” dedi!

■ Hadi bakalım, savcılık devreye girdi, halkı askerlikten soğutmak suçuyla dava açıldı.

■ Bugünkü Hdp o zamanlarda Dtp'ydi, Dtp grup başkanı Ahmet Türk çıktı, “keşke bütün siyasetçiler Bülent Ersoy kadar cesur olsa” dedi.

■ Daha dün Deniz Baykal meselesinde Bülent Ersoy'u destekleyen Akp, bu defa Bülent Ersoy'a belden aşağı vurdu, Tbmm idare amiri Akp milletvekili Hüsrev Kutlu çıktı, “Bülent Ersoy kadar cesur olsaydık, biz de bir yanımızı kestirirdik” dedi.

■ Bülent Ersoy üç yıl hapis istemiyle yargılandı, beraat etti.

■ 12 Eylül darbesinin yıldönümünde 12 Eylül 2010'da yetmez ama evet referandumu yapıldı, Kenan Evren yargılanmaya başlandı, Bülent Ersoy çıktı, “Kenan Evren'den hesap soracağı için oyumu Ak Parti'ye verdim” dedi.

■ Bir cumhurbaşkanı Bülent Ersoy'u yasaklıyor, sayın ahalimiz o anayasaya evet diyor, bir başka cumhurbaşkanı Bülent Ersoy'u yasaklayan cumhurbaşkanını yargılıyor, sayın ahalimiz o anayasaya da evet diyordu!

■ Bülent Ersoy'u yasaklayan darbecileri alkışlıyorlar, Bülent Ersoy'u yasaklayan darbeciler mahkum edilince gene alkışlıyorlardı.

■ Bülent Ersoy televizyona türban takarak çıktı, ilahi okudu! Aniden hazreti Bülent oldu, sayın ahalimiz rabia işareti yaparak alkışladı.

■ Daha dün pembe nüfus cüzdanı bile vermiyorlardı, Akp sayesinde “kadın evliya” oldu.

■ Suudi Arabistan kralı türbanlı Bülent'i pek beğendi, Suudi Arabistan'a davet etti. Bülent Ersoy “hacca gideceğim” dedi. Suudi Kralı, hazreti Bülent'e kabenin örtüsünü gönderdi iyi mi…

■ Filistin'de kan gövdeyi götürüyordu, İsrail habire füze atıyordu, iki binden fazla ölü vardı, Filistin devlet başkanı Mahmud Abbas yardım istemek için Türkiye'ye geldi, adamcağızı kolundan tutup, asrın liderimizin iftarına götürdüler, İslam aleminin haberi yoktu ama, Türkiye'de ramazan iftarları gazinoya dönmüştü, şarkıcılar türkücüler, götünün kılıyım diyen tiyatrocular filan, herkes oradaydı, güya Türkiye'de Filistin için yas ilan edilmişti, kahkahalar eşliğinde selfie çektiriyorlardı, Mahmud Abbas'ı Bülent Ersoy'un yanına oturttular, Mahmud Abbas dediğin Arafat'ın sağ kolu, FKÖ'nün kurucusu, elinde hurmayla kalakaldı, gördükleri karşısında dili tutulmuştu, adamcağıza iftar çadırında bir parmak atmadıkları kaldı, belki de attılar orasını bilmiyorum artık, bindi uçağa, zor kaçtı.

■ Pkk açılımı başlatıldı. Akp'nin akil sanatçılarından biri Bülent Ersoy'du. Daha düne kadar “oğlumu askere göndermem” dediği için Bülent Ersoy'u linç eden, “Bülent Ersoy kadar cesur olsaydık, bir yanımızı kestirirdik” diyen Akp zihniyeti, şimdi İmralı ve Kandil'le masaya oturmuştu, “analar ağlamasın, Bülent Ersoy kadar cesur olun” diyordu!

■ Dolmabahçe Sarayı'ndaki açılım toplantısında asrın liderimizle buluşan Bülent Ersoy, “VIP'ten geçiş hakkı istiyoruz” dedi. Yerden göğe kadar haklıydı… Üniformalarıyla Habur sınır kapısına gelen teröristlere özel mahkeme kuruluyor, davul zurnalarla karşılanıyorsa, Bülent Ersoy'un da VIP'ten geçmesi lazımdı.

■ Suriye'de içsavaş çıktı, burnumuzu soktuk, askerliğini bedelli yapan Akp gençleri, “reis bizi Afrin'e götür” diye tezahürat yapıyordu. Tam o sırada Bülent Ersoy çıktı, “Mehmetçik'le birlikte Afrin'e gitmek istiyorum” dedi. Yandaş medyada kahraman ilan edildi. Türbanlı Bülent, bordo bereli Bülent olmuştu. Gölcük'te bahriyeliyken çekilmiş fotoğrafları yayınlandı, çakı gibi asker manşetleri atıldı.

■ Bilahare, dokuz milyon Suriyeli hobaraa diye Türkiye'ye sokuldu… Bülent Ersoy sinirlendi, “benim vatandaşlarım aç gezerken, benim insanlarım sefaletle boğuşurken, bunlara niye yardım edeyim, önce kendi vatandaşını doyuracaksın, Kuran-ı Kerim bile böyle emreder” dedi. Yandaş medyada linç edildi… Daha düne kadar “hazreti evliya” ilan eden yalakalar, bugün “bencil, vicdansız, insafsız” ilan ediyordu.

■ Gene bir ramazan ayıydı, gene asrın liderimizin iftarıydı… Oruçlar açıldı, kameralara hurmalarla pozlar verildi, huşu içinde dağılırlarken olanlar oldu, Ajda Pekkan, Bülent Ersoy'a selam vermeden gitti. Bülent Ersoy çok sinirlendi, “küstah ucube, hödük” dedi. Ajda savcılığa suç duyurusunda bulundu, “Bülent Ersoy ayıp etti, biz onunla abi-kardeş gibiydik” dedi. Ablan kurban olsun'a abi demişti. Üstelik, Ajda Pekkan, Bülent Ersoy'dan altı yaş büyüktü, yani aslında Ajda'nın abla olması gerekiyordu; Tüik'in rakamları gibi, 35 gösteriyordu ama, aslında 75 yaşındaydı. Hadi bakalım, Bülent Ersoy da karşı dava açtı. Sanat ve siyaset dünyamızın en önemli meselesi buydu. Asrın liderimiz devreye girdi, radyocu Gezegen Mehmet'i arabulucu olarak gönderdi, “barışın” dedi. Asrın liderimizi kırmadılar, “hay hay” dediler, barıştılar. Gel gör ki… Aradan az bi zaman geçti, Bülent Ersoy hakkında tutuklama kararı çıktı! Meğer, Ajda davasını geri çekmemişti, Bülent Ersoy tufaya gelmişti. Müslüman aleminin magazin dünyası allak bullak oldu sayın seyirciler… Neticede, Bülent Ersoy hapse girmekten kurtuldu ama, Ajda'ya 3 bin 750 lira tazminat ödemeye mahkum edildi.

■ Boğaziçi Üniversitesi'ne kayyum atamaya kalktılar, üniversitenin kapısına kelepçe filan taktılar, üniversitenin Lgbti topluluğunu hedef haline getirdiler, asrın liderimiz çıktı, “Lgbt filan yok öyle şey, bu ülke milli ve manevidir” dedi.

■ Daha dün “akil sanatçı” ilan edilmişti, daha dün “evliya” ilan edilmişti, daha dün “bordo bereli kahraman sanatçı” ilan edilmişti… Bugün aniden “milli ve maneviye aykırı” oluvermişti!

“Tayyip Erdoğan aslan gibi, duruşu bile güzel, efeliği var, vurduğu yerden ses getiriyor, dönek değil, sözünün arkasında duruyor” diyen Bülent Ersoy, asrın liderimizin sözünün arkasında nasıl durduğunu bizzat görmüştü!

■ Kenan Evren'e göre lgbt filan yoktu öyle şey, asrın liderimize göre de lgbt filan yoktu öyle şey!

■ Chp'ye saldırırsan lgbt vardı.

Yetmez ama evet dersen lgbt vardı.

İftarda lazımsan lgbt vardı.

Pkk açılımını desteklersen lgbt vardı.

Türban takarsan lgbt vardı…

İşine gelmiyorsan, lgbt filan yoktu.

■ Türkiye'de başının derde girdiği yetmedi, KKTC'ye konsere gitti, PCR testleri sahte çıktı, 21 kişilik orkestrası Lefkoşa'da tutuklandı, kemancı klarnetçi tamburcu darbukacı, komple hapse attılar, bir ay yatırdılar! Dünya lideri ayaklarına yatan sayın hükümetimiz, organizatör kurbanı olan müzisyenleri KKTC'den bile kurtaramadı.

En son… Anıtkabir'e gitti, yağmur çiseliyordu, “bahriyeli” bir subay şemsiye tuttu, kriz çıktı, milli savunma bakanlığı soruşturma açtı, Anıtkabir komutanı görevden alındı, Hakkari Yüksekova'ya gönderildi, şemsiye tutan “bahriyeli” subay görevden alındı, onun nereye sürüldüğü henüz bilinmiyor.

Bahriyeli Bülent'ten…

Bülent'in bahriyelisine.

1976'dan 2022'ye.

Türkiye'nin yarım asırlık özetidir bu.

Bu memleketin ahalisinin, politikacısının, komutanının, medyasının, sanatçısının, özetidir.

YILMAZ ÖZDİL / SÖZCÜ GAZETESİ

Seda Bakan'dan film galasında Tuba Büyüküstün'e gönderme Duvara bantlanmış muz 6,2 milyon dolara satıldı İnşaat devinin veliahtının boşanma sınavı Zeynep Bastık'tan 'En çekici kadın' eleştirilerine cevap Bestemsu Özdemir - Burak Deniz aşkı evliliğe mi gidiyor? Pelin Akil 'Yalı Çapkını'nından apar topar gönderiliyor