Yılmaz Özdil yazdı: "Kabil’iyet"
Yılmaz Özdil'in Sözcü Gazetesi'ndeki bugünkü yazısı...
1976 yılıydı.
Tee 45 yıl önceydi.
Sultanahmet Camisi'nin önünde insan seli vardı, iğne atsan yere düşmezdi, mahşeri kalabalık cuma namazına girmemiş, cuma namazından çıkacak olan kişiyi bekliyordu.
Namaz bitti.
Öylesine coşkulu tezahürat yapılıyordu ki, adeta yer gök yarılıyordu.
Ve, beklenen kişi kapıda göründü.
Muhammed Ali'ydi.
Kelebek gibi uçan, arı gibi sokan, tüm zamanların gelmiş geçmiş en büyük boksorüydü.
★
Kolunda Erbakan vardı.
★
Milattı…
Tüm dünyada müslüman aleminin gururu olan Amerikalı efsane sporcunun, Türkiye'de siyasal İslam'a alet edildiği gün, işte o gündü.
★
Hepimizin kahramanı olan Muhammed Ali'nin hepimize ait olmadığını, sadece kendilerine ait olduğunu ilan ediyorlardı.
Sultanahmet'teki cuma namazını adeta seçim mitingi haline getirerek, Muhammed Ali'nin yumruğunu, kendilerinin yumruğuymuş gibi sunuyorlardı.
★
Türkiye o zamanlar da bugünkü gibiydi, merak etmeyi sevmiyordu.
★
Mesela…
O güne kadar Türkiye'yle alakalı bir tek cümlesi bile bulunmayan Muhammed Ali, neden kalkıp 24 saatliğine İstanbul'a gelmişti?
Erbakan dahil, Türkiye'den hiç kimseyi tanımıyordu.
Türkiye'de de Muhammed Ali'yi şahsen tanıyan bir kişi bile yoktu.
E, hal böyleyken, bir günlüğüne İstanbul'a gitmesini, siyasal İslamcı partinin camideki şovuna katılmasını kim istemişti?
Madem Türkiye'yi bu kadar çok seviyordu, madem o partiyi bu kadar destekliyordu, peki neden ABD'ye döndükten sonra, ömrünün sonuna kadar Türkiye'yle ve o partiyle alakalı tek cümle bile kurmadı?
Muhammed Ali'yi bu siyasi seyahate yönlendiren kimdi?
Türk halkının partilerüstü Muhammed Ali sevgisini siyasal İslamcıların partisine monte eden kimdi?
İrtibatı kim sağladı?
Niye?
★
Hiç merak edilmedi.