Yılmaz Özdil'den ses getirecek satırlar
Yılmaz Özdil: "Milleti harem selamlık otele göndereceksin, kendin karapara oteline gideceksin öyle mi?"
Seneler evvel…
İstanbul Üniversitesi hukuk fakültesinde okuyan bir grup muhafazakar erkek arkadaş vardı.
Havalar güzelleşince topluca denize gidiyorlardı.
Ancak, mayo giymeye utanıyorlardı.
Kimisi denize eşofmanla giriyordu, kimisi de kot pantolonu kesip bermuda haline getiriyordu.
Baktılar olacak gibi değil, yine böyle bir yaz günüydü, düşündüler taşındılar, mayo modeli tasarladılar, özel olarak diktirdiler.
“Haşema” doğdu.
Kendi aralarında bir dergi yayınlıyorlardı, hukuk dergisiydi, icat ettikleri haşema'nın reklamlarını o dergide kullanmaya başladılar.
“Yazın kilonuzu boyunuzu, gönderelim mayonuzu” sloganıyla tanıttılar.
İstanbul Üniversitesi'nin iktisat ve edebiyat fakültelerinden, İTÜ'den talepler gelmeye başladı.
Hem kendileri gibi mayo giyemeyen mütedeyyin erkek öğrencilerin haşema'yı öğrenmesini sağladılar, hem dergiye gelir sağladılar, hem de böylece ticari ürüne dönüşmesini sağladılar.
Yağlı güreşçi kıspetine benzeyen, branda kumaşından dikilen, dize kadar inen haşemalar, önceleri sırf erkekler için üretiliyordu.
İlgi arttı, ninja kıyafetine benzer şekilde, kadınlar için de üretildi.
Haşema çok tutulunca, peşinden başka başka markalar çıktı.
(Bugün itibariyle tesettür mayolarının hepsine birden haşema deniyor ama, aslında tescilli bir markanın ismidir haşema… Bütün kağıt mendillere selpak dememiz gibi bir şeydir yani.)
Türkçe'de böyle bir kelime yoktu.
Literatüre girdi.
Peki anlamı nedir derseniz?
İcat edenler anlamı yok diyorlardı ama, rivayet muhtelifti.
Kulaktan kulağa Ha'kiki Şe'riat Ma'yosu olduğu söyleniyordu.
Haşemayı icat eden hukuk fakültesi öğrencilerinin hemen hepsi Akp'yle siyasete atıldı, belediye başkanı oldular, milletvekili oldular.
Akp iktidar oldu, bütün milletvekilleriyle beraber Antalya'da kampa girdiler, haşema da böylece siyasi hayatımıza girmiş oldu.
Türk basınında ilk kez orada haber yapıldı, manşet yapıldı.