Arkadaştan sevgili olur mu olmaz mı?
Arkadaştan sevgili olur mu olmaz mı?
Arabadayız bir arkadaşla, malum İstanbul trafiği, ilerlemeye
çalışıyoruz adım adım. Konu nasıl olduysa şu arkadaştan sevgili
olur mu durumuna geliyor. Nasıl geldiğine şaşırmıyorum aslında
arkadaşım bu konudan fazlasıyla muzdarip.
Tartıştıkça tartışıyoruz, zaman akıyor araba ilerlemiyor, yol
uzadıkça konu genişliyor. Bir erkekle bir kadının arkadaşlığı
üzerine herkesin bir fikri vardır mutlaka. Kimi erkekle kadın asla
arkadaş olamaz derken sıkı dostluklar kuranlar yalanlarlar bu
durumu. Hayatta en büyük sırlarımızı paylaştığımız, en çok zaman
geçirdiğimiz belki de en fazla tanıma imkanı bulduğumuz kişilerdir
dostlarımız ve arkadaşlarımız.
Hüzünlü zamanlarda başımızı omuzlarına yaslar ağlarız, beraber
eğlenir sabaha kadar kaybederiz kendimizi, muhabbetler
derinleştikçe derinleşir…
Aslında en iyi ilişkileri arkadaşlıklarımızda yaşarız. Sorgusuz
sualsiz yanımızda olurlar, büyük kıskançlıklara, rahatsız edici
kavgalara girmezler. Küssek bile yüz yüze geldiğimizde kahkahalarla
dağılır kırgınlıklarımız. Gurur arkadaşlara karşı işlemez pek,
geleceği de düşünmez, anı yaşarız. Hal böyle olunca bazılarımızın
aklından geçer bu kadar iyi anlaşıyorsak neden sevgili değiliz
diye. İşte bunun cevabı aslında sorunun kendisinde gizlidir.
Sevgili olmadığınız için iyi anlaşırsınız ve iyi anlaştığınız için
sevgili olmaktan korkarsınız. Garip bir cümle oldu değil mi? Ama
durum cümlenin kendisinden daha garip. Nedense ilişkiye başlarken
istemsizde olsa beklentilerimiz çoktur. Sevgili sizi gün içinde
mutlaka aramalı, hayatındaki ilişkilere daha dikkat etmeli, sizi
mutlu etmeli, özlemeli, zaman ayırmalı, önceliklerini değiştirmeli,
düşünmeli… Bu liste böyle uzayıp gider. Beklentiler arttıkça, hayal
kırıklıkları artar. Anlaşmazlıklar, kavgalar, olumsuzluklar baş
gösterir. Uygun olmadığımızı ve anlaşamadığımızı düşünürüz. Sonra
gelsin ayrılıklar…
Arkadaşlarımızdan tek beklentimiz yanımızda olmalarıdır. O
kadar!
Telefonu neden duymadın diye çıkışmayız. Seçimlerini eleştirmek
yerine çoğu zaman destek oluruz, özgür bırakırız. Sevdikleri kadar
severler, fazlası için zorlamayız. Rahatızdır ve gerçekten
yanlarında olmak istediğimiz için ordayızdır. Zorlama
yoktur, taktik yoktur. Dolayısıyla anlaşmazlıklar büyük
kavgalara dönüşmez, kestirilip atılır. O öyledir çünkü onu öyle
kabul ederiz.
Hayatımızda olmasından keyif aldığımız, memnuniyet duyduğumuz
insanla olan arkadaşlık ilişkimizi de tehlikeye atmaktan korkarız.
Sevgili olma fikrini onunla paylaşsam her şey bozulur diye düşünüp
cesaret edemeyiz. Bazılarımızsa bu fikri hiç düşünmezler bile
, o gözle bakmazlar. İlişkiler gelip geçicidir,
dostluklarsa kalıcı.
Karşı cinsten birini çok sevmek, değer vermek ve iyi anlaşmak çoğu
zaman daha fazlasını getirmeyebilir. Arada tutku ve heyecan yoksa
bir ilişkinin ne anlamı vardır ki? Onunla olmak, zaman geçirmek
istersiniz ama dokunmak ya da elini tutmak gelmek içinizden. Zaten
arkadaşlık böyle bir şeydir. Sevgilisinden kıskanmaz, o
mutlu olduğu için siz de mutlu olursunuz.
Peki bu durum zamanla nasıl değişir?
Ya da aslında başından beri var olduğu halde, varlığını inkar edip
engellemeye mi çalışırız?
Bu noktada sanırım kadınlar ve erkekler biraz farklılaşıyorlar.
Erkekler beğenilerini karşı cinse ifade etmekte daha iyiler.
Kadınlarsa gizlemekten yana kullanıyorlar tercihlerini.
Kadınlardaki dostu kaybetme korkusu daha yoğun. Elbette tam tersi
olduğu durumlarda mevcuttur. Bir de o korkulan ‘hayır’ cevabı var
ki çoğumuzun önündeki en büyük engel. Nedense reddedilme fikri bizi
bizden alıyor. Utanıyoruz, çekiniyoruz, erteliyoruz
kendimizi.
Bazen de korkmak gerekiyor gerçekten. Çünkü karşılığı olmadığından
emin olduğunuz biriyle bu düşüncenizi paylaşmak, getireceği
olumsuzlukla yüzleşmek anlamına geliyor. Hatta yalnızca doğru zaman
olmadığı için bile karşınızdakini kaybetmeniz mümkün.
Peki doğru zaman ne?
Sevgilisinden yeni ayrılmış ve sizinle bunu paylaşan bir
arkadaşınıza o anın duygusallığıyla bunu söylememeniz gerekiyor. O
an kesinlikle yanlış bir zaman, geri kalanıysa size ait. Belki
gelecek belki de asla gelmeyecektir.
Tanıdığım ve arkadaşlıktan aşka dönüşen evlilikler yapmış dostlarım
var. Çokta mutlular. Ama bu durumun nasıl ve ne şekilde geliştiğini
kendileri de tam olarak bilmiyorlar. Yalnızca oldu diyorlar
birdenbire. Ve dostlarını bu yüzden yitirmiş kişiler, onlarsa derin
pişmanlıklar yaşıyorlar.
Durum gerçekten karmaşık ve gizemli!
Çok iyi dost oldukları halde ilişki yürütemeyen insanlar bunun
sebebini çok iyi dost olmalarına bağlıyor. Çünkü dost olmak sonuna
kadar açık olmaktır, oysa ilişkilerde gizemli bir taraf kalmalıdır
mutlaka. Gizem bizi karşımızdaki insana çeken, onu keşfetme arzusu
barındıran bir etmendir. Evliliklerin zamanla monotonlaşması,
heyecan kalmadı için yapılan sitemler bu gizemin zamanla
kaybolmasından kaynaklanabiliyor.
İyi düşünmek gerekiyor…
Gerisi şansa kalmış…