Aşk Hastası Olmayın
Aşk Hastası Olmayın
İçine düşmek için can attığımız aşk, bazen takıntılı bir hale
dönüşüp canımızı yakabilir. Aslında pek çoğumuz için türü ne olursa
olsun, takıntı ve bağımlılık konusu ciddi bir tehlike. Sıkıntılarla
baş ederken tuzağına düşebildiğimiz bağımlılığımız kimi zaman yemek
oluyor, kimi zaman iş, kimi zaman aile, kimi zaman seks, madde,
kumar, vs. Bağımlılık tedavisiyle uğraşan uzmanlar yakın zaman
içinde yeni bir bağımlılık çeşidiyle daha sıklıkla uğraşıyorlar;
onun adı da “aşk bağımlılığı”. Adının güzelliğine bakıp aldanmayın,
aşk bağımlılığının da tıpkı uyuşturucu ya da diğer bağımlılıklar
gibi tedavi edilmesi gerekiyor.
Aşk bağımlısı kimdir?
Hoşlanmak, sevmek, romantik aşk, tutkulu veya patolojik aşk olarak
sınıflandırılan ilişki biçimleri arasında aşk; hoşlanmanın ötesinde
olan bir kavram. Aşk bağımlılığı ise tüm bunların daha saplantılı
bir şekilde yaşanması halidir. Kişi, yanlış olduğunu bildiği halde
o ilişkiyi yaşamaya devam ediyorsa, karşısındakiyle özdeşleşip
benlik sınırlarını kaybetmişse, ayrılık kişi için ölümle eşdeğerse,
toplumdan soyutlanmış bir şekilde kendini partnerine adamışsa ya da
boşandığı halde ilişkisini bir türlü bitiremeyip eski eşiyle
istemediği halde ilişkisini sürdürüyorsa, o kişi aşk bağımlısı
haline gelmiş olabilir.
Bir örnek mi istersiniz?
O kadar çok ki… Bağımlılık tedavisiyle uğraşan uzmanların verdiği
şu örnekler bile insana “böyle aşk olur mu?” dedirtiyor: Hasta,
gece yarısı erkek arkadaşıyla otobanda giderken tartışıyorlar.
Erkek arkadaşı kendisini yolda bırakıyor ve o büyük bir güçlükle
evine dönüyor. Bu olayı anlatırken yaptığı yorumsa şu; ‘Erkek
arkadaşım hala beni seviyor mudur?’.
Başka bir örnek: Eşinden 5 yıl önce boşanan hasta, boşandığı halde
eşiyle ilişkisini bitirememiş. Eski eşi ne zaman çağırırsa hemen
evine gidiyor ve cinsel birliktelik yaşıyorlar. Her seferinde
pişman oluyor ama bu davranışını değiştiremiyor.
Başka bir örnek daha: Evli olan erkek hastanın farklı bir şehirde
kendisi gibi evli olan sevgilisi var. Kadın eşi öğrendiği için
ilişkiyi bitirmek istiyor ancak hasta bunu kabul etmiyor ve sürekli
tehdit ediyor, başka sevgilisi mi var diye takibe başlıyor. Bu
örneklerin yanı sıra son zamanlarda gazetelerin üçüncü sayfa
haberlerine göz atarken bile, bağımlı aşkın şiddetle örülmüş
hikâyelerine tanık olabiliyoruz.
Kadınlar mı erkekler mi daha çok aşk bağımlısı
oluyor?
Aşk bağımlılığına kadınlarda da erkeklerde de rastlanıyor.
Şaşırtıcı olan şu ki; her zaman güç rol modeli olarak gösterilen
erkeklerde, aşk bağımlılığı biraz daha fazla gözlemleniyor ve daha
tehlikeli sonuçlar doğurabiliyor. Erkeklerde daha şiddetli ve
yıkımı çok daha fazla olan aşk bağımlılığında, intihar ya da
cinayet gibi olaylar da daha sık görülüyor.
Aşk hastası nasıl davranır?
Uzmanlar aşk bağımlılığını madde (uyuşturucu) bağımlılığına
benzetiyorlar.
Nasıl bağımlısı olduğu maddeyi bulamayan bir insan onun peşine
düşerse, aşk bağımlısı da o kişinin peşine düşüyor ya da günün her
saati bağımlı olduğu kişiyle ilgili düşünceler üretip, sonrasında
pişman olacağı davranışlar sergiliyor. Kendisi için zararlı
olduğunu bildiği halde yaşadığı ilişkiyi bitiremiyor. Kişi, daha
önce bireysel olarak yaptığı aktivite ya da hobilerini bıraktığı
gibi, arkadaşlarıyla da görüşmez oluyor. Uyku ve yemek düzeni
bozuluyor, vücutta aşırı gerginlik ve titreme gibi belirtiler
gözlemleniyor.
Bu belirtilere öfke de eşlik edebiliyor; örneğin el ele dolaşan bir
çift gördüğünde onlara yoğun bir öfke duyabiliyor. Aşk bağımlısı ya
da uzmanların deyimiyle “patolojik aşk yaşayanlar” için önemli bir
handikap da teknolojideki yenilikler; iletişim teknolojisinin
sunduğu msn, görüntülü telefon gibi araçlar, pek çok kişi için
önemli bir fayda sağlarken, aşk bağımlısının kendisini yapmaktan
alıkoyamadığı takip araçları da olabiliyor. “Msn’de kiminle
yazışıyor, Facebook’da duvarına kim, neler yazmış?” gibi şüpheci
düşünceler ve üretilen hayali senaryolarla bağımlı kişi kendi
hayatını zehir ettiği gibi, âşık olduğu kişiye de zor zamanlar
yaşatıyor.
Altında ne yatıyor?
Sıkıntı dönemlerinde hepimizin yapmaya çalıştığı şey problemlerle
baş etmek. Ancak bunu yapabilmek için bize sıkıntı veren şeyin ne
olduğunu bulmak çok önemli.
Bağımlı kişilerde gözlemlenen eksiklik de bu. Var olan problemin ne
olduğunu bulup, onu çözmeye çalışmak, uzman yardımı almak yerine
farklı bir yolla rahatlamayı tercih ediyorlar. Bu kimi zaman alkol
oluyor, kimi zaman iş, alışveriş, seks, aşk ve diğer bağımlılıklar.
Üstelik hangi bağımlılık olursa olsun, bir süre sonra o şeyin
verdiği haz kişiye yetmemeye, başka haz kaynakları (başka
bağımlılıklar) aranmaya başlıyor.
Psikolog Alper Aksoy bunun altını şöyle çiziyor: “Tüm bağımlı
davranışların veya tutkulu bağlılıkların bir benzerliği vardır.
Davranış biçimi ‘bağımlılık’ olan kişilerde, bağımlı olduğu şeyi
bırakıp başka bir şeye bağımlı olma ihtimali çok yüksektir.” Yani X
neymiş, eğer sizi bağımlılığa iten gerçek nedeni aramaz ve onu
geçici şeylerle susturmaya çalışırsanız, ya aynı bağımlılıkla akıl,
ruh ve beden sağlığı bozulmuş şekilde kalitesiz bir ömür geçirir ya
da bir bağımlılıktan başka bir bağımlılığa geçiş
yapabilirsiniz!”
Uzman görüşü:
Alper Aksoy – Psikolog (BATEM Bağımlılık Tanı ve Tedavi
Merkezi)
Ölümüne yaşanan aşklar…
Aşk, bir hastalık değildir ama bazı aşklar, hastalıklı olabilir.
Bunu iyi ayırt etmek çok önemlidir. Aslında ilişkilerimizi
hoşlanma, aşk ve patolojik aşk olarak farklı kategorilere ayırmak
doğru olabilir. Hoşlanmada bir beğeni söz konusudur. Aşkta ise
adanmışlık, daha da önemlisi bir fedakârlık gözlenir. Ama patolojik
aşkta, birey kendi kimliğini ve bireyliğini kaybeder, karşısındaki
için yaşamaya başlar. Biz bazen ilişkilerimizde karşımızdakine bir
değer atfederiz. Ancak bu değerin somut bir kaynağı yoktur. O
kişinin önemi yoktur. Biz ona âşık oluruz.
Yakınlık, tutku ve bağlılık. Bunu bir üçgen gibi düşünün. Eğer bu
eşkenar bir üçgense sorunsuz bir ilişki yaşarız. Ama yakınlık
fazlaysa, belki o ilişkide bir heyecan yoktur ama alışkanlık ön
plandadır. Bağlılık ağır basıyorsa, bu durumda belki mutluluk
yoktur ama insanlar birbirinden kopamazlar. Tutku ağırlık
kazanırsa, o zaman karşımızdakini hep isteriz. Kişi partneri için
onu çok seviyorum, onu çok özlüyorum diyorsa bu aşktır. Ama kişi,
onsuz olamam, onsuz yaşayamam diyorsa bu bağımlılıktır. Yani bir
anlamda ölümüne aşk dediğimiz patolojik bir tutku söz konusudur.
Burada kişi, karşısındakini kendi yerine koyar, ‘o yoksa ben de
yokum’ der.