Aşk Neden Biter?
Aşk Neden Biter?
Onu ne zaman görseniz kalbiniz deli gibi çarpıyor, midenizde
kelebekler uçuşuyordu. Buna rağmen kendinizi ağırdan sattınız,
ilgilenmiyormuş gibi yaptınız. O ise çabalarından hiç vazgeçmedi ve
sonunda hayatınıza girmeyi başardı. Ve büyü bozuldu. Artık ilgisi
ve sevgisinin eskisi gibi olmadığını hissediyorsunuz.
SEBEP Mİ ARIYORSUNUZ? İŞTE SEBEP…
Aşkın tarifi kişiye göre değişir. Kimileri paylaşmak ve bir olmak,
kimileri ne kadar süreceği belli olmayan bir rüyada olma durumu,
kimileri ise sadece kişinin yalnızlığını bastırmakta kullandığı bir
araç olarak tarif ediyor onu.
Aşk, karşılığı olduğu zaman daha bir anlam kazanıyor. Taraflar
birbirlerinin gözünde yüceliyor, farklı bir anlam kazanıyor.
Aslında aşık olduğumuz kişi de bizi yansıtan bir ayna gibi. İki
insanın birbirine duyduğu aşk karşı karşıya duran iki aynadan
farksız. Yanlış veya acımasız gibi gelse de, aşk acıdan, üzüntüden
besleniyor. Sevdiğimiz kişiye kavuşunca ise yavaş yavaş etkisini
kaybetmeye başlıyor.
Yüzyıllardır aşkı açıklamaya çalışan kişiler sayısız tartışmalara
girmiş ama yine de ortak bir tanıma ulaşamamış. Asıl önemli olan ve
anlaşılması gereken şey aşkın yarattıkları.
Aşkın imkânsızlıklarla beslenir. Bu yüzden de bazı insanlar sahip
olamadıkları, sevgisinden emin olamadıkları, hatta onları hor gören
ve duygusal açıdan eziyet eden kişilerin peşinden koşarak aşkı
bulmaya çalışıyor. Nedense bu insanlar sevgisini açıkça belli eden
ve ilişkinin getirdiği sorumlulukları taşıyabilen partnerlerden
zaman içinde sıkılıyorlar. Bu durumda da ilişki heyecanını,
çekiciliğini yitiriyor ve kaçınılmaz sona yani monotonluğa ve
bitişe doğru yol almaya başlıyor. Çünkü kişi birlikte olduğu
insanda kendisini görmeye başlıyor. Hiç kimse birkaç ufak tefek
farklılık dışında kendisine tıpatıp benzeyen birisiyle birlikte
olmak istemez.
AKLA TAKILAN SORULAR...
İnsanlar çoğu zaman aşkı kendilerinden kaçmak için bir fırsat
olarak algılıyorlar. Çünkü aşk sayesinde kendilerinde eksik olarak
gördükleri yanları başka birinin varlığı ile doldurabileceklerine
inanıyorlar. Ama yine ayna gibi olmak sorunu ortaya çıkıyor.
Aşk gerçekten de acıdan ve hüzünden besleniyor. Bu yüzden aşkı
fırsat olarak gören bu kişiler trajediye ihtiyaç duyuyorlar.
İlişkide huzurlu bir ortam oluştuğu anda bu huzuru yıpratıp yıkacak
bahaneler yaratmaya çalışırlar. Çünkü kendileriyle barışık olmayan
ve kendisini sevilmeye layık bulmayan bu insanlar başkalarının
sevgisine de inanmayacaktır. İlişkiye olan inancın var olmaması,
kişiyi ilişkinin monoton ve sıkıcı olduğuna ikna edecektir.
Bu ruh haline sahip bir insan, partnerini sürekli eleştirmek, onu
haksız yere suçlamak ve hatta aldatmak yolunu seçebilir. Karşı
taraf bu duruma tepki verdiğinde kişinin ihtiyaç duyduğu
onaylanmama duygusunu ona yaşatmış olur. Eğer partner bu yüzden onu
terk ederse, onun için partnerini yeniden elde etmek yepyeni bir
tatmin nedeni halini alır. Bu davranışlar uzayıp gider.