Atlar gibi ayakta uyutuluyoruz
Bir dostum dertleniyor; Bunlar (yabancılar, Araplar ve Yahudiler) ülkenin her şeyini aldılar...
Bunlar (yabancılar, Araplar ve Yahudiler) ülkenin her şeyini aldılar. Kapitülasyonları yasa çıkartmadan geri verdiler.
Evvelce hiç olmazsa padişah fermanı vardı, bir yerde bir kurala bağlı idi. Şimdi o da yok.
Memlekette Sudanlı, Cezayirli yobazlar, 25.000 YTL sermayeli yabancı sermaye şirketi kurabiliyorlar. Böyle yabancı sermaye şirketi dolandırıcılıktan başka işe yaramaz.
Bor’u mu bize bırakacaklar? Milleti türbanla, anayasa ile uğraştırırken el altından her şeyi satıyorlar.
Genel Müdür de tehdit edilir; karşı çıkan herkes tehdit edilir. Zâten direnirse bunlar onu görevden alıp itiraz etmeyecek birini getiriverirler.
Zâten Sayın İngiltere Kraliçesi’nin bizimkileri ziyaretinin sebeb-i hikmetinin Bor olduğu ileri sürülüyor. Petrolün yerini almaya aday, kullanılacağı motorlar fiilen üretilmiş, dünyanın en temiz yakıtı ya, ABG’lilere yedirmek istemiyorlar. Belki bu tepişme bizi kurtarır. Yoksa o işi de bitmiş bilmemiz gerekiyor.
***
Bakın, Mehmet Şevket Eygi bile isyan etmiş, neler yazmış:
Bu memlekette on milyon işsiz var... Aşsız vatandaşlar perişan vaziyette... İnanmayacaksanız ama ayda 250 liraya çalışan insanlar, çocuklar var. Beş altı yüz liralık emekli maaşlarıyla sürünenler var... Çocuklarına bir kilo kiraz alıp yediremeyenler var...
Hâl böyle iken birtakım politikacılar, medyacılar, iş adamları Nemrud gibi, Firavun gibi lüks ve sefahat içinde yaşıyor.
Bu politikacıların, medyacıların, iş adamlarının bir kısmı dindar...
Haydi dinsizlere fazla bir şey demeyelim, dindar geçinenlerin israf yapması, lüks bataklığına batması, sefahat pisliğine gömülmesi doğru mudur?
Din kardeşleri aç iken nasıl böyle yaşayabilirler?
Bunlar 5 yıldızlı otelleri beğenmiyor, 7 yıldızlılara iniyor. Normâl odaları beğenmiyor, kral süitlerinde kalıyor.
Bu adamlar 30 bin dolarlık otomobillere binmeyi bir zül addediyor, 150 bin liralık ihtişamlı binitlerde gurur ve kibir içinde dolaşıyor.
Hem Müslüman’ız diyorlar, hem de Peygamber’in “komşusu aç gecelerken, kendisi tok sabahlayan bizden değildir” tehdidinden korkmuyorlar.
Lüks, aşırı konfor, sefahat, haddinden fazla tüketim içinde yaşayanlar örnek Müslümanlar değil, Nemrud ve Firavun tabiatlı münafıklar ve fâsıklardır.
Çinlilerden ibret alalım. Türkiye’de şu anda on binlerce Çinli bulunuyor. Ülkelerine gidip geliyorlar, ticaret yapıyorlar. Zerre kadar israf ve gösteriş sergilemiyorlar. Binlerce çeşit malı tânesi 1 liradan satıyorlar. Kazançlarını kuruş kuruş biriktiriyorlar. Mütevâzı yiyorlar, mütevâzı geceliyorlar. Bir Çinli’nin kazandığı para ile içki içip seks âlemi yapması, lüks otelde yatması, parasını saçıp savurması görülmemiştir.
Bilhassa bâzı Müslüman devlet ve hükümet adamları ve hanımları, on milyonlarca halkın geçim sıkıntısı çektiği bu ülkede biraz daha dikkatli ve ahlâklı hareket etmelidir.
Nedir o korkunç fiyatlara yaptırılan elmaslı, pırlantalı, yâkutlu, zümrütlü, safirli mücevherler...
Nedir o yüz bin liralık lüks saatler (MKD: Swarovski ve Bulgari gözlükler de benden)...
Lüks bir mağazadan bir kadın çorabının 400 liraya alındığını duyuyoruz. Müslüman politikacılara ve iş adamlarının hanımlarına böyle alış verişler yakışır mı?
Bâzı Müslüman politikacılar medyacılar, iş adamları Ağa Han gibi debdebe ve ihtişam içinde yaşıyor.
Kendileri, eşleri, oğulları, kızları, torunları, yeğenleri eski Hint Mihrâceleri gibi hayat sürüyor.
Bu memlekette genel bir refah olsa, herkesin tuzu kuru olsa, hiç sefalet ve sıkıntı olmasa yüreğim yanmaz bu kadar.
Kimse bana kızmasın. Yazdıklarım doğru mu değil mi onu düşünsün. Doğruysa herkes kendisine çeki düzen versin.
Bunca vatandaşın sefalet ve sıkıntı içinde yaşadığı bu ülkede 400 liraya kadın çorabı alınmaz.
Kur’ân’ı Korumayan Müslümanlar da Çarpılır!
Bir Amerikan askeri Irak’ta Kur'ân-ı Kerim'i hedef tahtası olarak kullanmış... Kutsal Kitabımız’a böyle iğrenç bir saldırıyı ancak Ebû Cehil gibi azgınlar yapar.
Medenî bir düşman asla böyle bir alçaklık yapmaz. Savaşın da kuralları, etiği vardır.
Amerikalı asker ve ABD idarecileri bunun hesabını Allah’a verecektir. Allah’ın kelâmına kurşun sıkmanın bedeli çok ağırdır.
Şimdi biz Müslümanlar bu konuda öncelikle kendimizi sorgulamalıyız...
Kur’ân’ı, İslâm’ı, Peygamber’i gereği gibi savunmayan Müslümanlar büyük bir sorumluluk altındadır.
Türkiye'yi ele alalım:
Bugün ülkemizde yıllık bütçeleri milyarlarca dolar olan çok zengin, çok güçlü İslâmî cemaatler vardır. Onların temel vazifelerinden biri de, başta Kur’ân-ı Azimüşşan olmak üzere İslâm mukaddesatını korumaktır.
Amerikalılar’ın bu iğrenç saldırısı bir iki cılız inilti ile savuşturulamaz.
Kaatiller Irak’ta bir milyon kardeşimizi öldürdüler.
Müslümanlar’ı birbirine düşürdüler.
O güzel İslâm ülkesini virâneye, cehenneme çevirdiler.
Hâlâ da öldürmeye, yakmaya, yıkmaya, mukaddesatımıza saldırmaya devam ediyorlar.
Bizim bu kötülükleri elimizden geldiği kadar protesto etmemiz, def'ine çalışmamız gerekmez mi?
Bu vazifemizi niçin yerine getirmiyoruz?
Bu hâdiseden sonra ABD elçiliğine milyonlarca protesto ve tel'in mesajı gönderilmesi gerekirdi. Bunlar gitti mi?
Bugün, bunca düşmanlığa, zulme, fâciaya rağmen hâlâ Amerikalı İslâm düşmanları ile işbirliği yapan sözde Müslümanlar var.
Kur’ân’ı gerektiği gibi savunmayan Müslümanlar, biliniz ki Hak bizi de çarpar.
Kur’ân’a saldıranlar ve o saldırıları protesto ve def etmeyenler! Çarpılmaya hazır olunuz.
Hak sillesinin nereden ve nasıl geleceği belli olmaz.
Şehid edilen bir milyon Iraklının kanlarının vebali sadece kaatiller üzerinde değil, bizim de üzerimizdedir.
***
ORDO AB CHAO
Vallahi Muhterem Mehmet Şevket Eygi Bey, Allah çarpacak mı,
dürtecek, öpecek mi bilmem ama memleket çoktan Arap’a, ABG’ye ve
AB’ye satıldı. Devletlû mağrur, saldırganca kükremeye devam ediyor.
1 Mayıs rezaleti çoktan unutuldu. Gülümüz itidâl için milleti
çağırarak mizah yapıyor. İnanılmaz bir müsriflikle her tarafa lâle
dikiliyor; bu arada vatandaşın ve şehitlerin anası üzülüyor.
Dünyanın en pahalı benzini de, mazotu da bizde, gene de zam geliyor
ve yetkililer kem küm ediyor. Saadettin Saran’ın ABG’de iken çıplak
dans edip etmediği en mühim mes’elemiz! Tuncay Özkan ekrandan
birilerine sövüyor. Sözüm ona sosyolog ve siyaset âlimi Şerif
Mardin “Cumhuriyet’in iflâsından” filân bahsedebiliyor.
Türkçe de Türkiye gibi perişan! Hayasız yalan deniyor. Ne olur affedin sevgili okuyucularımız ama çüş! Hayâsızca yalan demek lâzım; yoksa testisi olan bir yalan düşünmeniz icap edecek…
Kur’ân’ın hükümlerini yok sayanları illâ Irak’ta aramaya gerek yok. Bütün Cumhuriyet ilkelerini teker teker târumar eden Arap Kürt Partisi, Ayrılıkçı Kürt Partisi, Milliyetçi(!) Hareket(sizlik) Partisi ve liderinin olağanüstü iticiliğiyle halktan tamamen kopmuş Cumhuriyet Halk(sız) Partisi sürekli bağırıp çağırıyorlar; TBMM’de linç teşebbüsü son anda önlenebiliyor. “Güneydoğu’yu kalkındıracağız” diye diye bu fakir milletin vergileriyle toplanan paralar müstakbel Türkiye Kürdistanı’na akıtılıyor. AKP’nin sözüm ona savunması ile bizi oyalıyorlar. İç harbin patlaması an mes’elesi. Trenler mayınlanıyor. Her gün şehit veriliyor. ABG her an İran’ı vurabilir ve bu da 3. Dünya Harbi’dir.
Artık dünyadan haber almak için BBC WORLD’ü, CNN’i (bizdeki uyduruğunu değil) seyrediyorum. Mars’ta yapılan araştırmalar ileride orada seçkinlerin kolonileşmesi amacıyla Güneş’in kızıl topa dönüşeceği zamanlara (2.5 milyar sene sonra) ziraate yetiştirmek için plânlanıyor. Pek yakında Büyük Patlama taklit edilecek ve muazzam bilgi patlaması olacak.
Yâhu, bunların yaptığını masonların, rotaryenlerin veya LIONS mensuplarının içinde yer aldığı bir kabine yapsaydı deliler gibi haykırırlardı “Siyonistler”, “Yahudi işbirlikçileri”, “İslâm düşmanları” filân diye. Eh, hani, neredesiniz milliyetçi mukaddesatçı geçinen “sağcı” millet? Tıkınız da, gıkınız da yok.
Vatanına ve milletine bağlı, lâikliğe hayat tarzı olarak bakan ama hepsi de inançlı kardeşlerime ise yüklenen yüklenene. Beynelmilel emperyalizme Türkiye’yi masonlar peşkeş çekmiş sanki…
İşte, ben de Türkiye Fikir ve Kültür Derneği’nin kullandığı “önce kargaşa, akabinde düzen gelir” anlamındaki Ordo Ab Chao’yu kullandım. Vatan Gazetesi’nden Yiğit Bulut da çekindiğinden bunları kullanmadan aynı şeyleri yazmış geçen gün (vallahi de billâhi de mason mu değil mi bilmiyorum).
Neyse, çok güzel bir tesis olan Dragos Park Otel’de (http://www.dragosparkhotel.com/) Özdemir Erdoğan’dan kısık sesle şarkı dinleyip bir de yüksek sesle fırça yemek isterseniz, son iki hafta, haberiniz olsun…
Mehmet Kerem Doksat – İstinye – 27 Mayıs 2008 Salı