'Ay Tutulması' dizisinin oyuncuları konuştu
“Ay Tutulması” geçen hafta ilk bölümüyle izleyiciyle buluştu. Dizi, birbirlerinin varlığından bile habersizken aynı adama aşık olmalarıyla yolları kesişen iki kardeşin hikayesini konu alıyor.
NUR ERKUL: ŞEBNEM GİBİ ROMANTİK
DEĞİLİM
“Ay Tutulması” geçen hafta başladı. Yeni proje hakkında neler
söylemek
istersiniz?
- İnşallah hepimiz için hayırlı olacak. Güzel bir proje, umarım
seyirci de beğenir.
Dizide nasıl bir karakteri
canlandırıyorsunuz?
- Ben Şebnem rolündeyim. Şebnem 23 yaşında… Ailesinin öz çocuğu
olmadığını, evlat edinildiğini bilmiyor. Maddi durumu gayet iyi,
ailesine düşkün, yumuşak ve sevecen bir karakter. Aynı zamanda da
romantik.
Ve bir gün Şebnem, varlığından bihaber olduğu kız
kardeşiyle aynı adama aşık oluyor.
- Evet, hem de ikiz kardeşi... Ama ikisi de kardeş olduklarını
bilmiyor. Doğar doğmaz ayırmışlar çünkü onları. Biri için öldü
denilmiş, diğeri evlatlık verilmiş. Bu gerçeği bilmedikleri için
düşman oluyorlar.
Karakteri yaratmak için üzerinde uzun uzun kafa
yormuşsunuzdur. Hiç kendinizle benzeştirdiğiniz özellikleri var
mı?
- Pek sayılmaz. Sadece ben de onun gibi aklıma
koyduğumu, istediğimi eninde sonunda yaparım, o kadar. Asıl
benzemeyen özelliklerimiz çok.
Ne gibi?
- Mesela romantizm. Şebnem’in aksine ben hiç romantik
değilimdir, bu yüzden bazı sahnelerde o duyguları vermekte
zorlanıyorum.
“Romantik değilim” diyorsunuz. Peki nasıl bir aşıksınız,
aşkı nasıl yaşarsınız?
- Düz yaşarım. Çok doğalım ve her şeyi akışına bırakırım.
NAZ ELMAS: AYLA ÇOK PİS AŞK ACISI ÇEKİYOR
Uzun zamandır dizilerde göremiyorduk sizi. Nasıl oldu da “Ay
Tutulması”na “evet” dediniz?
- Benim için önemli olan senaryoya inanmam. Sırf yapmış olmak için
dizi yapmıyorum. Bu projede hem senaryo hem de karakter bana cazip
geldi.
Neydi karakteri cazip kılan?
- Daha önce canlandırdıklarımdan çok farklı bir karakter. Diğerleri
genelde mağdur, acısını ve sıkıntısını içine atan kadınlardı. Ayla
da başlarda mağdur görünüyor ama devamında tepkileri sertleşmeye
başlıyor. Hatta intikam peşinde koşuyor, ortalığı yakıp
yıkıyor.
Hazır anlatmaya başlamışken devam edin, Ayla nasıl
biri?
- Bir kere çok akıllı. Ne istediğini bilen, hırslı bir kadın.
İntikam arayışında olsa da kötü bir karakter değil. Kötülüğünden
değil, gerçekten çok sevdiği ve mağdur olduğu için yapacak bunları.
Aşk uğruna...
Aşk acısı çekiyor yani...
- Hem de çok pis çekiyor! Gerçekten çok tatsız bir olay yaşıyor ve
çok canı yanıyor. Sonrasında öyle kararlar alıyor ki, aşk uğruna
kendini heba ediyor da diyebiliriz.
Pes etmeye niyeti yok anlaşılan...
- Asla, hiçbir durumda pes etmiyor. Öyle bir karar verip öyle bir
adım atıyor ki, artık geri dönüşü yok zaten. Sevgisinden dolayı
“ben” duygusunu kaybetmiş bir kadın Ayla...
Siz aşkı onun kadar tutkulu mu yaşarsınız?
- Bu çok da tercih ettiğim ya da edeceğim bir şey değil. Hatta bana
çok tezat bir düşünce yapısı.
Aşk için mücadele etmez misiniz?
- Duruma göre değişir. Aşk hakkında büyük konuşmamak lazım. O ana
ve yaşadığın duruma göre değişir. Ne söylesek boş!
KENAN ECE: AİLEM UĞRUNA SEVDİĞİM KADINI TERK ETTİM
“İzmir Çetesi”nin hemen ardından bu diziye başladınız. Çok
hızlısınız...
- “İzmir Çetesi” bittikten hemen sonra teklif geldi. Aslında ben de
biraz ara vermeyi düşünüyordum ama senaryo çok içime sinince
“hayır” diyemedim.
“İzmir Çetesi”nden önce de “Samanyolu” vardı. Bir oyuncunun
arada dinlenmesi, nefes alması, kendini unutturması gerekmez
mi?
- Tabii ki dinlenmesi gerek. Malzeme toplamak, biraz da hayatın
tadını çıkarmak için arada setin harala gürelesinden uzaklaşmak
şart. Ama ben sadece iki senedir Türkiye’deyim. Yapacağım çok şey
var ve henüz yorulmuş da sayılmam.
Bu durumdan memnunsunuz o halde...
- Memnunum çünkü antrenman yaptığımı farzediyorum.
Seyircinin karşısına sürekli farklı kimliklerle çıkıyorum. Bana
bunun için fırsat tanınıyor, ben de o fırsatı kullanıyorum. Ama bu
projeden sonra ara vereceğim.
Farklı kimlikler dediniz de… “Ay Tutulması”nda
canlandırdığınız karakterin adı da Kenan. Bu bir tesadüf
mü?
- Evet, senaryo bana ilk geldiğinde de karakterin adı Kenan’dı. Ben
herhalde sonra değiştirirler dedim ama değişmedi. İlk kez böyle bir
şey başıma geliyor.
Peki nasıl biri bu Kenan?
- Kenan genç bir işadamı. Ailevi problemleri yüzünden işine, hayata
daha çok asılmış, sonunda çalıştığı şirkette iyi bir konuma gelmiş.
Daha çok mantığının sesini dinleyen biri. Zaman zaman aşk ve mantık
arasında bocalıyor.
Son kararı ne oluyor?
- Ailesine yardım etmek uğruna mantık yolunu seçiyor. Aşık olduğu
kadından ayrılıp başkasıyla evleniyor.
Ve o kadınlar aslında kardeş...
- Evet, Kenan iki kız kardeşin kesiştiği nokta oluyor. Kader,
doğumda ayrılan ikizleri aynı adam ekseninde birleştiriyor.
Ama siz çapraz ateşte kalıyorsunuz?
- Aynen. Burada önemli olan konu, kardeşlerin birbirinden haberdan
olmayışı. Kenan da onların kardeş olduğunu bilmiyor zaten.
Siz olsanız ne yaparsınız? Mantığın sesine mi yoksa kalbin
sesine mi kulak verirsiniz?
- Genellikle olayları akışına bırakırım. Mücadele etmeden akışına
bırakımak, hayata ayak uydurmak daha kolay. Bazen özel sebeplerden
dolayı mantık ön plana geçebiliyor yine de...