Ayla Algan: 'Hükümet bizi böcek gibi görüyor'
Ayla Algan: "Taksim Gezi Parkı'nda eylem yaparken değil, Harbiye'deki evime giderken biber gazına hedef oldum."
Öncelikle geçmiş olsun demek istiyorum Ayla
Algan'a
Çok teşekkür ederim. Nefes almakta hala zorlanıyorum. Çünkü biber
gazı bana da sıkıldı, daha doğrusu püskürtüldü.
Nasıl oldu, siz de Gezi Parkı'nda mıydınız?
(Gülüyor) Yok, ben Gezi Parkı'nda eylem yaparken değil,
Harbiye'deki evime giderken polis helikopterinden üzerime atılan
biber gazına hedef oldum. Bu inanılmaz bir orantısız şiddettir.
Hükümet bizi böcek gibi görüyor ve durmadan biber gazı sıkıyor.
Hadi Gezi Parkı'nı anladım da, evine giden benim gibi insanlardan
ne istediler, bilemiyorum. Bir de düştüm ve sol göğsümde bir
kaburga kemiğim kırıldı. İşin en kötü yanı, öksürüp içimdeki
ifrazatı çıkaramıyorum, çünkü kaburgam kırık, çok acı çekiyorum.
Hükümetin yutturduğu gaz içimde kaldı. Bu çok kötü bir duygu.
Polisimiz ne yazık ki çok sert müdahalelerde bulundu, vatandaşın
üzerine inanılmaz miktarda gaz sıktı
Yıllar önce biz tiyatrocular yetimhaneleri dolaşır, çocukların
sadizm ölçümü'nü belirlerdik. Oyunlar hazırlardık. Çocuk, Ben
babamı seviyorum, bana şeker getiriyor derken, ardından oyun
içinde baba rolünü oynayana gidip tokat atardı. Bu belirlendikten
sonra da tedavisine geçilirdi. Bakın ben buradan Emniyet
Müdürlüğüne şu öneride bulunmak istiyorum, lütfen polislerin sadizm
ölçümleri yapılsın. Bu ayıp değil ki, ruh sağlığı çok önemlidir.
Aksi halde, polisin zarar verdiği vatandaşların hesabı nasıl
sorulacak ya da bu şiddet nasıl önlenecek? Polisimiz sadistse
tedavi edilmeli
Tutarlı olunmalı
Mesela, Taksim Meydanı'na simitçi sokulmazken
Apo'nun posterleri cirit attı. Çok rahatsız oldum. Ben bir Türk
vatandaşı olarak Apo'yu affetmedim
Sakın beni barış karşıtı biri
sanmayın. Kürt kardeşlerimizi seviyorum elbet. Yıllar önce Kürt
şarkılarının Türkçe söylenmesi fikrini ortaya atmıştım. Şarkısının
Türkçe halini merak edip ilgilenen Kürt gençleri de bu sayede
düzgün Türkçe öğrenmek için adımlar atarlar diye düşündüm. Bazı
adımlar atılırken dayatmacı olunmamalı, geri teper. Ne yazık ki
Başbakan bunu yapıyor.
Başbakan, ısrarla Taksim'deki Topçu Kışlası'nı
yaptıracağını söylemeye devam ediyor
Bu çok fena, hiç iyi değil. 1940′ta Lütfi Kırdar yıkmıştı Topçu
Kışlası'nı. Yıkıldı, gitti ve bitti. Tek bir taşı bile kalmadı
geride. O kışla şimdi yeniden nasıl yapılacak, ben anlamadım.
Fotoğraflarına bakılarak mı yapılacak? Bu da çok saçma olur,
inandırıcı olmaz.
İstanbul Drama Sanat Akademisi'nin genel sanat yönetmeni
olarak burada nasıl bir eğitim
veriyorsunuz?
Biliyorsunuz, konservatuarda kamera önü
oyunculuk dersleri yok. Biz bu konudaki eksiği kapatmaya
çalışıyoruz. Sinemanın kamera önü oyunculuk alanını öğretiyoruz.
Senaryo yazımı, kamera arkası, montaj konuları, montajlı oyunculuk,
senaryo incelemesi, kişilik incelemesi gibi teknikleri veriyoruz.
Tıpkı dizilerdeki gibi senaryoyu inceleyerek çekiyoruz. Bizimle
birlikte olan öğrencimiz kendisini ekranda görebiliyor. Birlikte
eleştirimizi de yapıyoruz. Öncelikle ne yapmayacaklarını
öğreniyorlar.
Öğrencilerinizde ne gibi özellikler
arıyorsunuz?
Mesela, bedenin sesi oturmamışsa sesini bulduruyoruz. Ayrıca
burada, zihin ve beden eğitimiyle, hem biyografik hem de gireceği
rolün biyografisini çıkarmayı öğreniyor. Diksiyon ve dublaj tekniği
çalışmalarımız da oluyor.
Malum devir dizi devri
Gençlerin gözü ekranda
Her biri
kendilerini oradaki yıldızların yerine koyuyor.
Ekranda çok güzel diziler de var. Mesela, Muhteşem Yüzyıl'
bunlardan birisi. Orada oyuncular sözcük oynamıyor, durum
oynuyorlar.
Madem Muhteşem Yüzyıl' dedik, hemen Hürrem'i oynayan
Meryem Uzerli'yi sormak istiyorum. Tükenmişlik
sendromu' yaşadığı söylendi, diziyi bırakıp Almanya'ya gitti.
Meryem Hanım'ın durumu nedir, açıklayabilir
misiniz?
Dedim ya az önce, bu dizideki oyuncular durum
oynuyorlar. Meryem Uzerli de o duruma öyle bir girdi ki, alt
benleri değişti sanırım. Hürrem rolüne girdi ve çıkamadı. Durum
oynadığı için, o psikolojiye girince çıkamadı. Hiç unutmam bir
kambur rolü oynamıştım, uzun süre kendimi kambur sanmıştım. Ama
Meryem'inki psikolojik. Şayet evi İstanbul'da olsaydı, evine
gelirdi ve kendi hayatını hatırlayıp, Meryem olurdu. Alzheımer
hastaları özellikle yaşadığı evde bırakılır. Çünkü o evin her yanı,
uzun vadeli duygusal bellek kanalıyla ona yardımcı olur. Her eşya
ona unuttuklarını hatırlatır. Meryem, otelde kaldığı için, evi
İstanbul'da olmadığı için alt benlerine giren Hürrem'i
silemedi.
Meryem Uzerli şimdi kendisini Hürrem mi
sanıyor?
Evet, Meryem şimdi kendini Hürrem Sultan sanıyor. Oyuncular
şizofrenik sendromlar geçirebilirler. Ben rolün etkisinde
kaldığımda, resimle tedavi yapan Süleyman Velioğlu'na gitmiştim.
Hocam oynadığım roldeki kadın gibi davranıyorum dedim. Çok
sağlamsın sen, korkma dedi. Neden sağlamım? dedim. Çünkü, sen
role giriyorsun ve çıkabiliyorsun. Etkisinde kaldığının
farkındasın. Gerçek hastalar bunun farkında değildir, o tamamen o
rolü yaşamaya başlamıştır dedi.
Meryem Uzerli'nin iyileşmesi için ne ya da neler yapması
gerekiyor?
Yatıp bol bol uyuması, bol bol yüzmesi gerekiyor. Ayrıca Almanya'ya
evine gitmesi çok doğru bir karar. Zamanla alt benlerine yerleşen
Hürrem'i silecektir. Strese deprasyona girmemesi gerekir. Almanca
konuşmak da ona iyi gelecektir. Dilerim, Hürrem'den çabuk kurtulur.
Mesela, Halit (Ergenç) çok usta oyuncu, alt benlerini silmesini çok
iyi biliyor. Yoksa her oyuncu şizofrenik sendrom geçirebilir ama
role girip çıkıyoruz. Halit (Ergenç) sette Kanuni Sultan Süleyman
oluyor, akşam evine gidince Halit kimliğine dönüyor.
Oyuncunun role konsantrasyonunu nasıl
sağlıyorsunuz?
Bir dizi iyi yazılmışsa, o durum zaten geliyor elinize. Film
dediğiniz zaman aklınıza mekanlar gelir. Sokaklar, evler, salonları
düşünürsünüz. Dizi deyip geçmemek gerekiyor. İnsanlar neden dizi
izliyor? Çünkü, konak ilişkileri kalmadı, mahalle bakkaları
kalmadı, çaya gitmek kalmadı. Mikro aile başladı. Çocuk okuldan
geliyor, bilgisayarının başına geçiyor. Anne baba geliyor, bir
yemek yeniyor. Sürpriz yok, bir şey yok. Kavga da yok. Dizilerde
ise her şey var. Bu yüzden diziler önemli.
Türkiye'de bir oyuncunun kendisini en iyi şekilde
yetiştirmesinin yolları nedir size göre?
Önce karar vermesi gerekiyor. Kararlı olursa, neye ihtiyacı
olduğunu da bilir. Zaten zamanımız çok nankör. Kararlarımızı çabuk
alıp sebat etmemiz lazım. Oyuncu dediğin vurucudur, kalıcı değil.
Ya yakalar seni ya da yakalayamaz. Ayrıca ille de oyunculukta ısrar
etmenin anlamı da yok. Bazıları oyuncu olamayacağı belli olmasına
rağmen ısrar ediyor, ben onları hiç anlamıyorum işte.
ÖĞRENCİLER ÇOK MUTLU
İstanbul Drama Sanat Akademisi kurucusu Bilge Nur
Katipoğlu, Ayla Algan ve öğrencilerle objektife poz verirken şu
bilgileri veriyor: Öğrencilerin okul başarılarına, sosyal
ve duygusal açıdan gelişimlerine destek oluyoruz. Hem sanatçı hem
de eğitimce kimliğiyle Ayla Algan gibi büyük bir usta da bizimle.
Üniversiteyi yurt dışında okumak isteyen öğrenciler, güzel
sanatlar, oyunculuk gibi alanlarda dünyanın marka üniversitelerine
hazırlanabiliyor, burslardan yararlanabiliyorlar.
YÜKSEL ŞENGÜL / SÖZCÜ İNTERNET SİTESİ