Bağışıklığı güçlendiren basit ama önemli öneriler
Pandemi sürecinde coronavirüsten korunmada aşı, maske-mesafe ve hijyen kadar güçlü bağışıklığa sahip olmak çok önemli.
Sözcü Gazetesi'nden Nazan Doğaner Halıcı'nın haberine göre yaşam tarzımızda bazı değişiklikler yapmamız şart…
Nasıl mı? İşte Biyokimya ve Anti-Aging Uzmanı Dr. Ayşegül Çoruhlu'dan herkesin kolaylıkla hayata geçirebileceği 14 etkili öneri…
KIŞ GÜNEŞİNDEN FAYDALANIN
Güçlü bir bağışıklığın olmazsa olmazı D vitamini seviyemizi destek alarak yükseltebiliyoruz. Ancak bu vitamini orijinal kaynağından yani güneşten alabileceğimiz dönemleri kaçırmamalıyız. Güneşin az da olsa yüzünü gösterdiği kış günlerinde de açık havada zaman geçirin.
BİTKİSEL LİFLİ BESLENMEYİ ARTIRIN
İyi bakterilerinizi besleyin. İyi bakteri bolluğu iyi bir bağışıklık anlamına gelir.
OCAĞIN ISISINI KISIN
Yemeklerinizi uzun süre kısık ateşte pişirin, haşlama yapın, buharda pişirin. Gıdaları çiğ tüketme alışkanlığınızı artırın. Yüksek ısıda pişirip en güzel gıdayı, gıda halinden çıkarıp, onu immün sistemini dürten bir yabancı haline getirmeyin. Doğal haliyle vücuda giren gıdaları immün sistem tanır, onlara tolerans gösterir, tepki vermez. Ancak çok yüksek ısıda pişen gıdanın yapısı değişir, vücut için 'antijenik' olabilir. Antijenik demek immün sistemin tepesini arttıran demektir. Doğal haliyle o besin sorun çıkarmaz ama fazla işlenmiş hali onu neo-antijene çevirir yani antijen değilken neo yani yeni bir antijene. Çoğu besinle derdimiz onların işlenerek doğal hallerinden uzaklaştırılıp birer neo-antijen haline getirilmeleri ve immün sistemin buna sinirlenmesindendir.
YİYECEK VE İÇECEKLERE BOL LİMON EKLEYİN
Yemeğinize bol limon ilave edin ki neo-antijen yapmayın. Mide asidi çoğumuzun eksik, üstelik çiğnemeden yutuyoruz. Doğal olarak mideye biraz destek için bol limonlu veya elma sirkeli yemekler bize sindirimde yardım eder.
YİYECEKLERİ İYİCE ÇİĞNEYİN
Bir lokmayı kaç kere çiğnediğiniz neo-antijen yapmamanız için mühim. Çünkü yeterince sindirilememiş besinler de neo-antijen haline gelebilir. Sindirimin amacı bir besini en küçük haline dek parçalayabilmektir. Mide, pankreas vs bu işle ilgilidir. Ama biz az çiğnersek aşağıya çok iş kalır ve belki de iş bitmeden gıda içeri kaçar. İşte sindirilmemiş o gıda neo-antijen olarak immün sistemi kızdırır.
STRESİNİZİ AZALTIN
Bunu yapmak için kendinize uyan yöntemi bulun… Seyahat, masaj, müzik, kedi köpek sevmek, meditasyon, yürüyüş gibi… Tüm iyi hissetme halleri bizi gevşetir, vücudu sakinleştiren parasempatik sistemi aktive eder. İmmüniteyi dengeli ve güçlü tutar. Örneğin 1 saat şarkı söylemek, lökositleri, sevgi hormonu oksitosini artırır, stres hormonu kortizolü düşürür. Ayrıca kahkaha atmak timüsü güçlendirir. Timüs; virüslerle ve kanser hücreleriyle savaşan temel bağışıklık askerlerimizden T lenfositlerinin eğitim okuludur. Tüm T lenfositleri vücuda dışardan gelebilecek virüsleri nasıl tanıyacağını, vücudun kanserleşmiş hücrelerini nasıl fark edeceğini orada öğrenir. Daha da mühimi, bu işleri yaparken bizim kendi dokularımıza saldırarak otoimmün hastalıklara sebep olmamayı da orada öğrenir. Bitmedi; polen gibi zararsız dış etkenlere tepki vermemeyi de orada öğrenir. Görüldüğü üzere timüsün verdiği eğitim çok mühimdir. Maalesef etkin çalışma süresi kısadır. Kahkaha atmak onu titreştirir. Kahkahanın vücuttaki stresi azaltması da ayrıca bağışıklık desteğidir.
SÜLFÜRLÜ BESİN TÜKETİMİNİ ARTIRIN
Sülfürlü besinler viral savunmanın destekçisidir. Biz virüslerle savaşırken bazı savaşçı hücrelerimizi kullanırız. Makrofajlar bunlardan biridir. Makrofajlar virüsü yiyerek onu içinde yok eder. İçinde virüs olan makrofaj, onu öldürmek için nitrik oksit adlı maddeden kendine nitrojen radikalleri denen bir silah yapar. Bu silah çok etkili bir öldürücüdür. Ancak bu öldürücülüğünden hücrenin kendi kendini koruması gerekir. Yani makrofaj, virüsü öldüren silahla kendini vurmamalıdır. İşte bunu vücut; ‘tioller' dediğimiz özel bir temizlikçi ekiple sağlar. Bu temizlikçi tiolleri artırmak için de sülfürlü besinler gerekir. İşte sarımsak, soğan, brokoli, karnabahar grubu besinler bu gruba girer.
BİYOLOJİK SAATİNİZİ AYARLAYIN
Sabah gün doğarken kalkın, gün ışığını görün ki sirkadiyen (biyolojik) saatleriniz kurulsun. Sirkadiyen sistem tüm hücreleri etkiler. Her hücrede bir iç saat vardır. Bağışıklık sistemi hücreleri de sirkadiyen işleyişe göre çalışır. Güneşe bağlı gün döngüsünü bozarsak bağışıklık düşer. Pandemi sürecinde çok geç yatar olduk. Üstelik o geç saatlere kadar sahte ışıklara yani TV ve cep telefonu ışıklarına baktık. İşte bu sahte ışık bizim sirkadiyen ritmimizi her bozduğunda immün sistemimizin dengesini de bozdu. Tekrar iç saatlerimizi kurmalıyız. Sabah erken kalkıp, gece elektroniklere bakmadan erken yatarak biyolojik saatimizi ayarlamalıyız.
KIRMIZI IŞIKTA OTURUN
Gece ışıktan kaçın, elektroniklere saat 20.00'den itibaren bakmayın. Parlak ışıkları söndürün. Yani sirkadiyen iç saatinizi gece de kurun. Kırmızı ışık, mavi elektronik ışıkları kadar sirkadiyen ritmi bozmaz. Geceleri de mutlaka karanlıkta uyuyun. Gerekirse gözünüze uyku bandı takın.
UYURKEN AĞZINIZI KAPATIN
Nitrik oksit virüslerle savaşta etkilidir. Kolay nitrik oksit üretme yolu burundan nefes almaktır. Çoğumuz ağzı açık uyuyoruz. Bu yüzden az nitrik oksit üretiyoruz. Mesela ağızdan nefes alan çocukların daha sık üst solunum yolu enfeksiyonuna yakalandığı bilinir. Gerekirse ağzı bantlamak burun nefesi almaya çalışmak gerekir.
HAMAMA YA DA SAUNAYA GİRİN
Arada bir saunaya, hamama gidin, vücudunuzu ısıtın, bağışıklığınız ateşiniz var sanıp çoğalsın. Yani soğuk gibi sıcağında bağışıklıkla ilgisi var. Kısa süreli olarak uygulandığında her ikisi de etkilidir.
SPORU GÜNDÜZ YAPIN
Saat 18.00 sonrası ağır spor yapmayın. Gece hücresel olarak dinleme ve tamir moduna geçmemiz gerekir. Ağır sporlar stres hormonu olan kortizolümüzü artırır.
GENÇLERLE BİR ARADA OLUN
Sağlıklı kişilerin ve sizden daha gençlerin florasından kapabilmek için onlarla beraber vakit geçirin. Kalabalık aile çocuklarının daha sağlıklı bağırsak floraları olduğunu biliyoruz. Sağlıklı kişilerle vakit geçirmek sağlık verir.
MEDİTASYONU DENEYİN
Meditasyonun sağlığa iyi gelmesi sempatik sistemden parasempatik sisteme geçmemizi kolaylaştırdığı içindir.