Başarılı oyuncu aile hayatını anlattı

“Kampüsistan”, “Emret Komutanım”, “Yaprak Dökümü”... “Beyza’nın Kadınları”, “Nefes”, “Av Mevsimi”... Bu dizi ve filmler, Engin Hepileri’nin rol aldığı işlerin küçük bir kısmı sadece.

Başarılı oyuncu aile hayatını anlattı
* “İntikam” son dönemin en iyi işlerinden. Senin için işin ve başarılı olman dışında ne ifade ediyor?
- Hakan Eren! Bu, oynadığım en keyifli rollerden biri. Renkli ve ucu açık bir rol. Her an her şeyi yapabilir. Bir de muhteşem partnerlerim var. Beren bunlardan biri...

* İyi anlaşıyor musun onunla?
- İlk tanıdığım günden beri hem mütevazılığı hem de olduğu yeri çok iyi doldurmasıyla beni çok etkilemişti. Ben her zaman ezberini zamanında yapan, hep çekime başlamaya hazır bir oyuncu olduğumu düşünürdüm. Sette benden daha disiplinli bir oyuncuyla karşılaştım. Sadece kendi rolü için değil, arkadaşları ve projenin sağlığı için de elinden geleni yapan biri. Çok küçük bir anekdotum var; sette bir gün çok hastaydım ve inanılmaz başım ağrıyordu. Yapım koordinatörümüz “İstersen çekmeyelim” bile dedi. Beren bunu görüp, yarım saat başıma masaj yaptı, kafamı rahatlattı, iyi enerjisini verdi. Aslında ona çizilen star imajından çok uzakta bir kadın. 

* Uzun yıllardır Yıldız Kenter’le Kenter Tiyatrosu’nda çalışıyordun ama şimdi kendi kanatlarınla uçuyorsun. Tiyatro.İN’i kurdun...
- Evet, 15 senedir Kenter Tiyatrosu’nda çalışıyorum. Yıldız Hocam sayesinde arzuladığım oyunları sahneledim. Geçtiğimiz sene hocamın da izniyle; “Oğlum artık sen kendin yap” demesiyle “Katil Joe”yu sahnelemek istedim. Tabii istemekle olmuyor. Yanına bir tiyatro kurmak gerekiyor. Bunun bir mali yükümlülüğü var. Bu anlamda Tiyatro.İN’i kurdum.

* “Katil Joe” nasıl bir oyun? 
- Tracy Letts’in 1991 yılında yazdığı, Amerikan edebiyatında çok önemli yeri olan bir eser. Televizyonu, uyuşturucuyu, paranın insani değerlerin üzerine çıkmasını çok sert bir dille eleştiriyor. Ailemizden uzaklaştıkça nasıl yalnızlaştığımızı, yalnızlaştıkça da nasıl bocaladığımızı gözler önüne seriyor.

PARA VERMESELER DE “İNTİKAM”DA OYNARIM

* Hayatında tiyatronun büyük bir önemi var. Yoksa sadece “duygusal” olarak mı bağlısın dizilere?

- Hayır... Hakan Eren gibi bir rolü yadsımam mümkün değil. Ayrıca çok önemli yönetmenlerle çalışıyorum. “İntikam” bugüne kadar en rahat ettiğim setlerden biri. İşime gösterilen özen karşılığında benim verdiklerim de artıyor. Şu anda para vermeseler “İntikam”da oynamaya devam ederim. Net.

* Biraz da evlilikten bahsedelim. Nasıl bir adam var evin içinde?
- Evde sakin, yorgun bir Engin var. Ayşegül de sağ olsun elinden geldiğince sabrediyor bana. Elbette boşluklar bulduğumda kısa bir yurtdışı gezisi, yaz aylarında uzun tatiller ayarlayarak açığı kapatmaya çalışıyorum. Kolay bir şey değil; düşünsene eve gece 3-4 gibi gelen, sabah 7-8 gibi çıkan bir adam... Ne bir kahvaltı, ne güzel bir akşam yemeği. Eşim çok sabrediyor bana.

* Mutfağa girer misin?
- Kahvaltı hazırlamayı, yaz aylarında mangalın başına geçip bir duble içkiyle dostlarına balık pişirmeyi seven bir adamım.

* “İntikam”ın ardından artan popülerlik rahatsız ediyor mu eşini ya da seni?
- Rahatsız eden bir şey yok, aksine bu popülerlik sayesinde tiyatroya daha fazla seyirci geliyor...

* Bir röportajında “Aile olmak aşktan daha önemli bence. Aşk insanın gözünü kör eder çünkü” demişsin. Eşin kızmıyor mu sana bunları okuyunca? 
- Kızılacak bir şey yok bunda. Biz onunla elbette bir sevgiyi paylaşıyoruz ama dünyada aşk dışında çok daha büyük erdemler olduğuna inanıyorum. Hatta çok aşık olduğumuz zaman erdemli taraflarımızı yitirdiğimizi de düşünürüm. Biraz fevri davranabildiğimizi, biraz yüreğimiz ne istiyorsa onu yapmak istediğimizi... Bu çok doğal elbette. İlk üç ay bunlar taşınabilir ama bir sene geçtikten sonra, özellikle aynı evin içine girdikten sonra kaybedilen erdemlerin ne kadar önemli olduğunu anlıyorsunuz. Birlikte yaşarken o erdemler mutlu ve huzurlu olmak için herkese lazım. Çünkü hepimiz mutlu olmak için yaşıyoruz. Realist bir adamım. Aşık olmadım mı? Elbette oldum ama bütün bunları evirip çevirip sevgiye, daha sağlam temellere oturtmak hayattaki duruşuma ve bana daha çok rahatlık sağlıyor.

* Peki ya çocuk?
- Bakıyoruz biz o işe... Çocuk tamamen onun bileceği bir iş gibi geliyor bana. O geleceği günü biliyor. Ben de onu kucağıma aldığım gün “Bugün gelmek istiyordun. Bugün geldin. Al istediğin oldu” diyeceğim.

GEREKSiZ DUYGUSALIM

* En zayıf noktan ne?

- Çok gereksiz duygusalım. Kendi kendimi çok üzdüğümü biliyorum.

* En tahammül edilmez tarafın ne?
- Fevriliğim. Dilimin kemiği yok, beceremiyorum. Geliyor ve söylüyorum. Karşımdakini kırıyorum sonra çok üzülüyorum, beş dakika içinde özür diliyorum. Ama bazı insanlar için onu duymamak daha önemli oluyor.

SANATÇI OLDUĞUM iÇiN MUHALiFiM

* Ne olacak memleketin hali?

- Hayır olsun demekle yetineceğim şimdilik. Bu konuda söylenecek elbette çok fazla şey var. Ama önce şunu söylemek isterim; hiçbir zaman taraf olmadım. Sanatçı olmak istedim ve sanatçı olduğum için muhalif oldum. İktidarda hangi parti olursa olsun fark etmez. Derdim her zaman iktidardaki insanın yanlışını söylemek. Hiçbir zaman kendimi kapatıp “aman bu iktidarla uğraşmayayım” hesabına girmedim. Girersem bu işi yapamam. Elbette kimseye küfretmeyeceğim, kimsenin alanına tecavüz etmeyeceğim ama hakkım olan sözü benden bekleyenler için, izleyicilerim için söylemeye devam edeceğim.

ELELE
Konular Röportaj