Bebeklikten İtibaren Özgüven

Bebeklikten İtibaren Özgüven

Bebeklikten İtibaren Özgüven

Elimizde acayip kaygan bir hamur var.  Ne tarafa bıraksak o tarafa doğru şekilleniyor.

Bizi her an, her saniye gözlemliyor. Minicik tepkilerimizi bile kaydediyor ve bir bakıyoruz ki sanki bize ayna tutuyor.

O hiç bir şey bilmeden dünyaya gelen minik insan, sizin jest ve mimiklerinizi alıyor, anadilini sizi taklit ederek konuşuyor, sizin hatalı söylediğiniz şeyleri, aynı hatalarla tekrarlıyor. Eğer aksanlı bir diliniz ya da lehçeniz varsa, Onun da gırtlak yapısı aynı şekilde düğümleniyor.

Benim 11 aylık kızım şu an konuşamadığı halde, vücut dilini aynı benim gibi kullanıyor.

Şaşırdığında, mutlu olduğunda, bir şey yapmak istemediğinde verdiği tepkiler benimle birebir aynı!

Ve bunları ona bilinçli öğretmedim! Öğretmeye çalıştığım yüzlerce şeyden biri bunlar değildi. Ama O, önce bunları öğrendi. Sadece izleyerek…

İşte buradan yola çıkarak, anne ve babanın, çocukta özgüven oluşumunda ne büyük bir etkiye sahip olduğuna geçmek istiyorum. Belki de bizim onlara bırakabileceğimiz en büyük miras bu Özgüven Duygusu olacak.

Hepimizin onlarla ilgili sayısız hayali var, çok iyi eğitim alsın, en iyi özel okullara gitsin, birkaç dili anadili gibi konuşsun… ama bunlardan daha da önemlisi özgüveni olsun. Yapılan araştırmalar göstermiş ki, Özgüveni olan, kendine güvenen insanlar, yeni bir ülkeye gittiklerinde bile, 6 ay içinde kendilerine düzenli bir hayat kurmuşlar. Bırakın iş bulmayı, iş bile kurmuşlar!!!

Türkiye’de de çok başarılı olan insanlara baktığımızda, birçoğunun çok eğitimli değil, kendine özgüveni tam insanlar olduğunu görüyoruz. Burada eğitimin önemini küçümsediğim sanılmasın. Aksine ben anne-babanın ve çocuğun eğitimine çok saygı duyuyorum, ama eğitime geçmeden önce 0-6 yaş döneminde Çocuğumuza ”YAPABİLİRİM” duygusunu aşılayalım diyorum.

Bir şey yapmak istediğinde, ”Dur! yapamazsın, sen onu kaldıramazsın, onu taşıyamazsın, düşersin”  v.s gibi tepkiler vermeden önce, destek olalım.

İlkinde yapamazsa, deneye deneye yapabileceğini gösterelim.

”Bak ben sana demedim mi, düştün işte” yerine istediği şeye güvenli yoldan nasıl ulaşır, görmesine yardımcı olalım.

Bütün bu oyunların sonunda, bizden ilk ayrıldığında, ilk okula başladığında, bilinçaltında özgüven duygusu olsun. İlk sınavda başarısızlığında, ilk problemi çözemediğinde hayal kırıklığına uğramasın.

Bilsin ki, O isterse her şeyi yapabilir. İmkansızlar  listesi olmasın!

Bugüne kadar Ela ile ilgili yurtiçinde ve yurtdışında bir sürü okul listesi vardı kafamda.

Şimdi hepsinin önünde bu var: Kendine inanan ve güvenen bir Ela:)

Çocuk yetiştirmek bir sanatmış… Umarım hepimiz elimizdeki hamurdan mutlu, özgüvenli ve başarılı şaheserler oluşturabiliriz.