Belçim Bilgin aile hayatını anlattı
“Keşanlı Ali Destanı” ile televizyonda, “Kurtuluş Son Durak” filmiyle de sinemada adından söz ettiren Belçim Bilgin için kariyere odaklanma vakti.
Tabii evin minik beyi Rodin’in izin verdiği kadar... Ünlü oyuncu, verdiği röportajda 2 yaşındaki oğlunun evin tek patronu olduğunu söyledi.
Bu ay “Keşanlı Ali Destanı” ile televizyonda, “Kurtuluş Son Durak” filmiyle de sinemada adından söz ettiren Belçim Bilgin’in öncelikleri her zaman oğlu Rodin ile eşi Yılmaz Erdoğan.. Ama şimdi tam zamanlı anneliğe ara verme ve kariyerine odaklanma vakti. Tabii evin minik beyi Rodin’in izin verdiği kadar... Bilgin, ev hayatını ve evdeki dengeleri InStyle dergisine anlattı.
Onu pek çoğumuzun tanımasını sağlayan “Hatırla Sevgili”den
sonra, kendi deyimiyle “bir role aşık olmayı beklediği” için uzun
süre televizyonda yer almadı. Ve sonunda “Keşanlı Ali Destanı”nın
Zilha’sı olarak yola devam dedi. Bu rolü almasında evrene yolladığı
mesajların etkisi ne kadardır bilinmez ama Belçim Bilgin, “Keşanlı
Ali Destanı”nın dizi olacağını ve Zilha karakteri için de 16
yaşında birini aradıklarını duyunca, “Bulamayacaklar ve ben Zilha
olacağım” demiş kendine...
Aslında bu rolün onun için önemi lise yıllarına dayanıyor.
Liselerarası tiyatro yarışmasına katıldığında, Zilha’yı oynuyormuş.
Ve şimdi eski aşkına yeniden kavuşmuş gibi hissediyor kendini...
Tabii yönetmen koltuğunda Çağan Irmak’ın olması, diziyi Özen
Yula’nın yazması ve rol arkadaşının da Nejat İşler olması keyfini
bir kat daha artırıyor Bilgin’in...
İlk bölümü izler izlemez çift olarak Nejat İşler’le aralarında
güzel bir çekim oluştuğu hissediliyor. Evet, bu ikilinin kimyaları,
izleyiciyi bir aşk yaşadıklarına inandıracak kadar tutmuş. “Nejat,
Ali’yi çok iyi oynadığı için, onun karşısında ben de rolümü
yüksetmek için uğraşıyorum. İyi anlaşıyoruz” diyor Bilgin.
ANNE OLMAK, VİCDAN AZABI ÇEKMEK DEMEK
Son yıllarda bir televizyon projesinde yer almamasının
nedenlerinden en önemlisi, iki yaşına yaklaşan oğlu Rodin’i
bırakmaktan ve ev düzenini bozmaktan çekinmekmiş. “Anne olmak,
vicdan azabı çekmek demek. Eğer bu kadar sevdiğim bir iş için evden
ayrılıyor olmasaydım, vicdan azabına katlanmak zor olabilirdi”
derken setten geldikten sonra ne kadar yorgun olursa olsun sabah
06.00’da kalkıp Rodin’le oynadığını, uyumak yerine birlikte vakit
geçirmeye çalıştığını ve üstelik bunu yaparken hiç de yorgunluk
hissetmediğini anlatıyor Bilgin. Bunun nedenini ise iki aşkı bir
arada yaşamının getirdiği adrenalinle açıklıyor.
Bu arada, bir yandan dizi devam ederken diğer yandan 6 Ocak’ta
vizyona girecek “Kurtuluş Son Durak” adlı filmde de izleyeceğiz
Belçim Bilgin’i. Pek çok seyirci “Aşk Tesadüfleri Sever”deki aşk
hikayesinin yarattığı üzüntüyü daha üzerinden atamamışken yeni bir
aşk hikayesi daha mı yoksa?
“Hayır, bu kez daha sosyal içerikli bir film. Şiddete maruz kalan
kadınları anlatıyor filmimiz” diye başlıyor konuşmaya. Barış
Pirhasan’ın oğlu Yusuf Pirhasan’ın ilk filmi olan “Kurtuluş Son
Durak”, sürreal bir hikaye... “Bir gün de kadınların sabrı taşarsa
neler yaparlar?” diye soruyor izleyiciye. Bir apartmanın
kadınlarının hikayesi bu. Demet Akbağ, Nihal Yalçın, Ayten Soykök,
Damla Sönmez filmin diğer oyuncuları.
“Kadınlar filmimizi izleyip çıktıklarında, değiştiremedikleri
hayatları üzerine bir kez daha düşünseler, yapamadıklarını yapmaya
cesaret etseler ne güzel olur. Bu konunun biraz daha fazla
konuşulmasına katkımız olsa bile yeter” diyor.
ABD’DEN GELEN TEKLİFE MECBUREN “HAYIR” DEDİM
Karşımızda ateşli bir şekilde konuşan bu güzel
oyuncunun InStyle’la ilk kez kapak olmasının üzerinden neredeyse
dört yıl geçmiş. O dönemde eşi Yılmaz Erdoğan’la yeni evliydi;
Paris’ten İstanbul’a yeni taşınmış ve “Hatırla Sevgili”nin
kadrosuna yeni katılmıştı... Hayatla ilgili pek çok planını
anlatırken, hem mesleğini hem de ailesini ihmal etmek istemediğini
söylemiş, hayata pembe gözlüklerle bakmak istediğini özellikle
hissettirmişti bize. Niyeti hayatını akışına bırakmaktı. Neredeyse
dört yıl sonra karşılaştığımız Bilgin, o dönemde dediği gibi işi
konusunda seçici davranırken bir yandan da anne olmuş durumda. “Tek
ölçüm içimin sesini dinlemek ve rol alacağım işler için kalbimin
çarpması. Elbette hayalleri oluyor insanın ama seçtiği yolda
ilerlemek çok önemli. O zamanki kadar naif olamıyorum, çok daha
realistim, daha olgunum. Hayallerim elbette ki var ama bu
hayallerin benim hayattan zevk almamı engelleyecek şeylere
dönüşmesine izin vermiyorum. Gereksiz hırsların hayatımı cehenneme
çevirmesini istemiyorum” diyor.
O bu kadar sakin ilerlemek isterken, hayat önüne gerçekten iyi
işleri getiriyor. Kimi gerçekleşiyor kimi ise hayallerde kalıyor.
Örnek mi? Mesela çok çok istediği ve severek kabul ettiği “Keşanlı
Ali Destanı”na “evet” dedikten kısa bir süre sonra ABD’den aldığı
dizi teklifine “Hayır” demek zorunda kalması... “Dört ay için
ABD’ye gitmem gerekecekti, ‘Bavulunu topla gel’ dediler. Ama nasıl
gideyim, Keşanlı Ali’ye başlamıştım bile. Ve Zilha’yı çok çok
istemiştim. Başka teklifler de gelir diyerek geride bıraktım ABD
hikayesini” diyor.
2 YAŞINDAKİ RODİN EVİN TEK PATRONU
Gelelim Rodin Bey eve geldikten sonra hayatlarının
nasıl değiştiğine: “Annenin hamilelik sürecinin bebeği de
etkilediğini kendi gözlerimle gördüm. Ben çok sakin bir hamilelik
geçirdim. İçimde bir canlının büyüdüğünün farkında olarak, müziğe,
yemeğe, spora, gezmeye, yani her şeye vakit ayırdım. Rodin de
doğumundan beri çok sakin bir bebek. Ama onu kucağıma aldığım anda
hissettiğim sorumluluk duygusuyla başa çıkmayı öğrenmek biraz
zamanımı aldı.”
Kız arkadaş grubunda ilk evlenen ve ilk anne olan Bilgin, Rodin’i
doğruduğu gün hastane odasında yatarken kız arkadaşlarının onu
ziyarete geldikleri anı hiç unutamadığını söylüyor: “Ben
yatıyorum, Rodin’de yanı başımda. İçeriye beş kız arkadaşım girdi.
Cumartesi gecesiydi. Hepsi makyaj yapmış, saçlar yapılı, mini
etekler üzerlerinde. Belli ki bir yerlere gidilecek, gitmeden bana
uğramışlar. ‘Belçim, çok tatlı görünüyor’ diyorlar, ama gözlerinde
‘Ah bu şimdi ne yapacak?’ ifadesi... Öptüler ve gittiler. O anda
büyük bir değişim yaşadığımı fark ettim.”
Rodin’in doğumunun ardından Bilgin’in Ankara’da yaşayan anne ve
babası İstanbul’a taşınmış. Rodin’in dadısı doğumdan aylar önce
katılmış aralarına. Elbirliğiyle yeni bir düzen oluşturmuşlar evde.
İki yaşına gelen küçük bey, artık evin tek patronu. Yılmaz
Erdoğan’ın çalışma odasının önüne bir kapı eklenmiş o yürüdükten
sonra. Kalabalık bir evde büyüyeceği gerçeğine alıştırmak için ilk
günden müzik sesiyle tanışması sağlanmış. Şimdi ne kadar ses olursa
olsun uyuyabiliyor. Onunla gittikleri yaz tatilleri, hafta
sonlarının her dakikası paha biçilmez... Şarkı söylemeye bayılıyor
minik adam. Tıpkı Bilgin’in dört yaşına kadarki saçları gibi
Rodin’inkiler de sapsarı. Yakın tarihte Levent’te Fransızca bir
yuvaya da başlamış.
Her şey masal gibi ama bir süre için Rodin’e yeni bir kardeş
gelmeyecek. Çünkü şimdilerde sırada kariyerini ve kendini biraz
daha şekillendirmek var gündemunde. Çoktan başlamış bile. Zaten
hamilelik kilolarını dert etmeyerek kısa sürede veren, harika
görünen biri olarak anlatıyor bunları.
MONICA BELLUCCİ ADININ HAKKINI VERİYOR
Bu yoğunluk arasında, arada bir de Monica Belluci’ye
ev sahipliği yaptığı hatırlatıldığı zaman bir kahkaha atıyor.
“Hayat gerçekten de çok acayip. Ben Monica Bellucci’yi çok
beğenirdim. İranlı yönetmen Bahman Ghobadi ise uzun zamandır
arkadaşım. Onun Türkiye’de ‘Gergedanın Son Şiiri’ni çekeceği belli
olduktan sonra tüm desteğimle yürütücü yapımcılardan biri olarak
yanındaydım. Filmin hem önünde hem de arkasında çalıştım. Hem
Bahman hem Monica ayrı bir tecrübeydi. Monica ile ilgili şunu
anladım ki hiçbir şey tesadüf değil. Çok zeki, entelektüel,
güzel... Monica Bellucci dediğimiz zaman akla gelen her şeyin
hakkını veriyor.”
BİZİM FİLMİN OSCAR ŞANSI ÇOK YÜKSEK
Bahman Ghobadi, “Gergedanın Son Şiiri” önce Cannes’a
yollamak istiyor. Ve sonrasında vizyona girmesi planlanıyor. Yani
Belçim Bilgin’e ufukta bir kez daha Cannes yolu görünüyor... Zaten
Cannes’ın yabancısı değil. 2006’da Hiner Saleem’in “Sıfır
Kilometre” filmindeki rolüyle Cannes’a giden oyuncu geçen yıl da
Nuri Bilge Ceylan’ın “Bir Zamanlar Anadolu” filminde rol alan eşi
Yılmaz Erdoğan’a eşlik etmek için kırmızı halıdaydı.
Özellikle geçen mayıs ayındaki tecrübeyi anlatırken sanki o anları
yeniden yaşıyor Bilgin: “Film çok iyiydi. İzlerken,
‘Allahım bu filmi bir Türk yönetmen çekmiş ve üstelik bir de benim
kocam oynuyor’ düşünceleriyle gurur duydum. Filmi izlediğimde
kalın, derin ve çok keyifli bir roman doygunluğu hissettim.
Festival de haklarını verdi zaten. Filmin partisinde de Robert de
Niro, Jude Law gibi isimler gelip ekibi tebrik etti. Gerçek bir
milli coşku yaşıyor insan. Şimdi Oscar yolcusu olacak. Bence şansı
gerçekten çok yüksek.”
Pınar Çelikel