Ben sadece "ben" olmayı aradım
Ben sadece "ben" olmayı aradım
Öyle ki varlığımı hissetmem gerekiyordu. Bu his üstün ve tek insan olmaya çalışan egodan uzaktı. Egodan uzak var olmayı sende varolmayı istedim. Nasıl olduğunu anlaman için "ben" olman lazım. Ney’in sırrını bilmen lazımdır önce ki neyzenin üflediği sadece "yakarış"tır. Sırrın kendisini açıklamaz.
Sen ki en sevgili, sırrı görmek isteseydin okurdun beni. Ama bu okuyuş duyu organlarınla yapabileceğin bir okuyuş olamazdı. "Öz" dü ve özü duyumsamak etten kemikten geçmezdi.
ANLAMADIN BENİ ...
Modern dünyanın
şatafatında ezdin içimdeki kendi var oluşunu. Yaşananlar coşkuyla
yüceliğe yönelik ilerlemektense, her sıradan gibi
tüketmeye-tükenmeye yönelik olmaya başladı.
SÖZ SÖYLENECEK ZAMAN DEĞİLDİ.
Her şeyin zıddıyla var olduğunu bildiğimden hissettiğim ikilemlere
anlam yüklemeye çalışıyordum ki; bir duygu ne kadar keskin olursa
zıddı da o kadar keskindi içimde. Bu zıtlıkların içinde med-cezir
yaşarken ben, sadece var olma telaşına düştüğümü gördüm. Aslında
hayatta başka hiçbir derdim olmadığını anladım. İşte bu nedenle
SUSTUM, gürültünde... Orucunu tutmalıydın bayramı kutlaman için,
ayrılığın acısını yaşamalıydın, vuslata erebilmen için...
VAR OLMAK AİTLİK GEREKTİRDİ...
Var olabilme telaşındayken gördüm ki, ben ait olmayı aradım var
olabilmek için, düşünde, düşüncende, teninle örtülmüş, senin bile
göremediğin canın cananı olmak istedim. Sıla bildim seni. Sen ise
sahiplik tasladın bu aidiyete. Beceremedik bir vatan, memleket gibi
birbirimizin olmayı. Ya "olmadık" ya da zıddında var olmaya
çabaladık.
DİLDEYDİ DÜŞ...
Hissettiklerimin yarısını düşündüm, düşündüklerimin de yarısını
söyledim. -Böyle demiş düşünür- Yani kelimeler gönülden geldi dile.
Bir de dilden erdi gönüle. Senin sözlerin erişince canımın
vatanına, gitmeyi öğrendim sıladan. Biten aşk değildi, yolcuda
olmadım hiç, sadece "gitmek" fiili yaşanıyordu, canın can akıttığı
yerde. Ne yol vardı ne iz, sadece bir gidiş vardı; terkediş bile
değil.
DÜŞÜNCEYLE ÖLDÜRDÜN DÜŞÜ
Hissetmekti
aslolan. Bilim herkese öğretilebilirdi... Ama sevgi, vefa ya özde
unutulurdu, ya da açığa çıkardı. Akıl altın bilezikti, dilediğince
işleyebildiğin. Duygu ise gözlerindi. Zenginliğin takdir edilirdi
belki, ama gözlerin görmesini bilmezdi. İşte bu nedenle
sakattın
benim nezdimde.
UMUT TÜKENMEDİKÇE IZDIRABI DA ARTTI
Ne zaman
ki bedenimden ötesine dokunabilirsin; ne zaman ki yakarışıma cevap
vermekten vazgeçip yakarışımın sırrına ermeye çabalarsın işte o
zaman bu döngüde döneceğim sılam yine sen olursun. Şimdi varsın
olsun dövülelim, ezilelim, ızdırap duyalım. Taşlıktan vazgeçip
yüzük olmayı umut ettim ben, bu umut yolunda inen her darbe
güzelleştirdi beni.
Emine Öztürk