Bengisu: "Müzik benim için dünya gibi"
Bengisu: “Söylediğim şarkı ne anlatıyor, ben bu şarkı ile duygusal olarak bir olabiliyor muyum veya benim bir yarama, bir mutluluğuma dokunuyor mu? Bu soruların cevabını alabildiğim şarkılara açıyorum kalbimi.”
Akşam Gazetesi'nden Merve Yılmaz Oruç'un röportajı...
Yolunuz ABD’ye nasıl düştü?
Amerika’da Berklee College of Music’te okumaya lise 2’de karar verdim. Saint-Joseph Lisesi mezunuyum ve lise 2’deki matematik öğretmenimin hem müzik hem okul böyle devam edemez, seni sınıfta bırakırım tehditleri sonucunda Laz damarımın atmasıyla başlayan bir araştırma ile buldum Berklee’yi. Ardından da sınavlar vs derken on yıldır Amerika’dayım. Ailem, arkadaşlarım, alışkanlıklarım, benliğim, her şeyimi Türkiye’de bıraktım ve buraya geldim. Okulda müzikle ilgili farklı bir bakış açısı kazandım. Üniversiteye girdiğinizde her ne bölüm olursa olsun almanız gereken dersler vardır ya mesela Türkçe, tarih gibi… Bizim okulda, bu dersleri müzikle bağlantılı olarak alıyorsunuz. Hangi alanda ne okuyacağınıza da kendiniz karar veriyorsunuz. İstersen git müzik terapisti ol, istersen enstrümanına odaklan, istersen müzikal oku, istersen film müziği veya ses mühendisliği oku…
Elinize mikrofonu aldığınızda ne hissediyorsunuz?
Ben kendimi bildim bileli şarkı söylüyorum. Elime mikrofonu aldığımda sanki içimde havai fişekler patlıyor, tüm dünya, zaman duruyor. Nefes almak gibi aslında, farkında değilsin her an nefes aldığının ama almazsan bitiyor ya her şey, onun gibi bir duygu… Durduk yere gözlerim doluyor bunu anlatırken bile. Var oluşum, hayata yüklediğim anlam müzik.
Sesimi, şarkılarımı severler mi diye kaygılandınız mı?
O kadar çok korktum ki… Aslında 2016’dan beri söz yazıyorum ama yazdıklarımı paylaşmakla ilgili hep içimde bir kuşku vardı. Sonra kendimi bu sınırlandırılmış üretimden çıkarttım, serbest bıraktım. Ancak biz eleştirinin ve eleştirilmenin gerçek anlamını bilmeyen bir toplumuz maalesef. Eleştiri ile ilgili sınırları bilmediğimiz için de ne zaman kırıcı oluyoruz, ne zaman yapıcı eleştiri yapıyoruz fark edemiyoruz. Bu konuda da üzücü dersler aldım ama ben kendimi anlatmak için müzik yapıyorum. Bu konuda kendime devamlı hatırlattığım iki dize var, “Sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı?” aynen öyle… Ben emek harcayıp bir iş üretiyorum ve çıkan ürünü insanlarla paylaşıyorum. Bu paylaşımdan ben mutlu muyum, içim huzurlu mu? Cevap evet ise, gerisi lafü güzaf… Gönül ister herkes beğensin ama o zaman da aslında bir sorun var demektir. Herkesin beğendiği hiçbir şey yok bu dünyada.
Kendi müziğinizi nasıl tanımlıyorsunuz?
Dünya gibi… Her renk, her ses, her dil var. Denizler, dağlar, çığlıklar, suskunluklar, eğlence, hüzün, hayal kırıklıkları, korku, neşe, kahkahalar, aşk, ayrılık… Hepsi var müziğimin içinde. 2014 yılında ilk single çalışmamı yayınladığım andan itibaren gördümki tüm sınırları kendime ben koymuşum. Farklı tarzda müzik yapmaktan korkmamak lazım ve şu anda, o sebeple, müziğimin tanımı dünya gibi…
Çalışmalarınıza Amerika’da mı devam etmek istiyorsunuz?
Pandemi sürecinde gördük herkes her yerden birbirine ulaşabiliyor. Ben de teknolojinin bu nimetinden faydalanarak hem Amerika’da hem Türkiye'de hem de belki bambaşka bir yerlerde müziğime devam etmek istiyorum. Yayınladığım son iki single çalışmamı da Amerika’dan yayınladım ama herhangi bir şekilde Türkiye’de olmamamdan kaynaklanan bir sorun olmadı.
Bu zamana kadar neden bir albüm hazırlamadınız?
Çok klişe olacak ama maalesef bir albüm hazırlamak için emek harcadığınızda albümdeki on veya on iki şarkının hepsinin dinleyiciye ulaşması konusunda sorunlar olabiliyor. Ben tüm şarkılarımın aynı özeni hak ettiğini düşünüyorum, o sebeple, yapacağım en fazla üç- dört şarkılık EP olur. Onun dışında single olarak devam etmeyi düşünüyorum.
Müzikle ilgili hayalleriniz neler?
Ben Berklee’ye girerken bir cümle kurmuştum, hâlâ o cümlenin arkasındayım ve tüm emeklerim onun için: “Tüm dünya, bir Türk kızı neler yapabiliyor görsün istiyorum.” Kendimi sınırlamadan müziğimle herkese, her insana dokunabilmek istiyorum.
Reklam ve dizi müzikleri de seslendirmişsiniz...
Jingle House ve film/reklam müziği çalışmaları benim temel eğitimlerimden biriydi. Reklam müziği seslendirmek şarkı söylemekten bambaşka bir durum. Reklamları izlerken söylenen jingle’ları söyleyen kişiyi görmüyorsunuz o sebeple sürekli mutlu söylemek, ayrı bir karaktere girmek gerekiyor. Reklamına göre bazen orta yaşlı bir kadın, bazen ergen, bazen anne bazen çocuk olarak söylemek gerekiyor.
MÜZİK İKİYÜZLÜLÜĞÜ KALDIRMAZ
Türkiye’deki müzik piyasası ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
Bizlerde bir “arabesk” sevdası var. Aynı şey bende de var bu arada… Bu bize has bir kültür. Ve bu kültürün, bu içgüdünün müzik ile buluşması gerçekten bambaşka bir müzik anlayışı ortaya çıkarabiliyor. Bir de şöyle bir durum var. Müzisyenlerimizin çoğu risk almayı istemiyor. Bir şarkı veya tarz tuttu mu, tamam, ardı ardına birbirine çok benzer şarkılar yayınlayarak bir kariyer oluşturuyorlar. Amacım kimseyi suçlamak değil aynısını ben de yaptım. İlk yayınladığım single çalışmam “Dünyanın öteki ucuna” tamamen bu matematikle yazılmış, ardından da biraz daha “Bengisu” gibi duyulsun diye değiştirilmiş bir şarkıydı. Ama bu kalıpları yıkmadan Türkiye’deki müzik olgusunun evrilmesini bekleyemeyiz. Şu ara rap-trap müzik inanılmaz yükselişte, bir bakıyorum pop söyleyen insanlar birden rap yapmaya başladı… Yapamazlar mı? Tabii ki yapabilirler ama bunun amacı “Bu işler tutuyor, dur ben de biraz şöyle bir şey ekliyim” mi yoksa “Ben bunu yapmak istiyorum, kendime yakıştırıyorum” mu? Müzik ikiyüzlülüğü kaldıracak bir şey değil. Müzik çok dürüst bir olgu ve bir yol tutturalım, gideriz tarzındaki içten pazarlıklı duruşlara prim verilmesi beni üzüyor.
Genel olarak “Türkiye’de müzik bitmiş” gibi bir algı da var ya, hayır arkadaşım Türkiye’de müzik neden bitsin? Türkiye’de öyle bir müzik tarihi, öyle bir zenginlik var ki… Bizim sorunumuz; insanlar yenilikten, denemekten kaçınıyor. Bunun da sebebi yine o içimizdeki arabesk. Türk müziğini aşağıda görmek en büyük haksızlık. Dönüp bir bakalım tarihimize…
Âşıklarımız, ozanlarımız, ardından Türk Sanat Müziği, Türk Halk Müziği, arabesk, pop, caz… İnanılmaz zenginiz sadece bunun farkına varıp, denememiz, korkmamamız lâzım…
Amerika’da bile Türk kültürüne ait müzik öğelerini duyan insanlar şaşırıyorlar, mest oluyorlar.
Kendinizi bu müzik piyasasında nerede görüyorsunuz?
Bunu hiç düşünmedim aslında. Canlı performans konusunda çekincesi olmayan ve dinleyici ile konserlerde buluşmayı seven biriyim. Kendimi üreten, yeniliklere açık olan ve her zaman başka işler üretecek biri neredeyse oraya konumlandırabilirim.