Berrak hakkında her şey!
‘Son’ dizisiyle adından bir kez daha söz ettiren Berrak Tüzünataç, yakın arkadaşı Ezgi Mola’ya kendisiyle ilgili yanlış bilinenleri anlattı.
Oyuncu Ezgi Mola’yla Berrak Tüzünataç’ın arkadaşlıkları uzun yıllar öncesine dayanıyor. Birbirlerini oldukça iyi tanıyorlar. Sabahlara kadar dertleşmişlikleri de var, birlikte çok eğlenmişlikleri de... Yani pek konuşmayı sevmediği düşünülen Tüzünataç’a soru yöneltmek için Mola’dan daha iyisi olamaz. İkili, Tüzünataç’ın sette olmadığı bir gün, Mola yeni filminin çekimi için Kars’a hareket etmeden birkaç saat öncesinde buluşup kız kıza sohbete koyuldular. Ezgi Mola sordu, Tüzünataç cevapladı.
* Bir değişiklik yapıp en kötü yanını konuşarak başlayalım mı?
Kendinle ilgili neyi sevmiyorsun?
Çok sabırsızım, o sabırsızlık bazen tahammülsüzlük yaratıyor bende.
İçimde sürekli, ‘Haydi’ diyen bir ses var. Bu nedenle insanlar,
beni çok sıkılganmışım gibi algılayabiliyor.
* Öyle anlaşılmasından rahatsız oluyor musun?
Benim hakkımda gerçekten fikir sahibi olmak isteyen insanlarla
zaten daha fazla zaman harcayıp birbirimizi daha iyi tanıyoruz. Ama
biliyorum ki önyargılı birine ağzımla kuş tutsam bile
yaranamayacağım; o yüzden rahatsız olmuyorum.
* Peki ben senin çok izlediğini biliyorum... En çok neler
izlerken keyif alıyorsun?
Hani mahallelerde meraklı teyzeler vardır ya o mahalle de neler
olduğunu merak ederler, bendeki bu izleme durumu işte öyle bir şey.
Ne çıkmış? Kim oynuyormuş? Sen onu izledin mi? Ben bunu izledim,
gibi bir merakım var. Her şeyi izlemek, hep fikir sahibi olmak, hep
bilmek istiyorum. Bazen sinemaya gidip bir filmden çıkıp başka bir
filme gidiyorum. Bu hoşuma gidiyor. Bu aralar kültürel anlamda
kendimden memnunum. (gülüyorlar ) Tabii bunu her zaman yapamıyoruz
ama kar bende kültür yaptı.
* Çılgınlık limitin ne olabilir?
Aslında bu çok göreceli bir şey. Herhalde benimle ilgili çılgınlık
olarak algılanabilecek şey hiç karar veremeyecekmişim gibi durup
durup sonra aniden bir karar verip hemen onu uygulamam. Ama eğer
çılgınlık olarak ekstrem sporları filan kastediyorsan yamaç
paraşütü yapmışlığım da var.
“Tanıdığım ortamda rahatımdır”
* Çocukken de mi böyleydin? Sahi nasıl bir çocuktun?
Çocukluğumun uzun bir dönemi ailemin benden beklediği şeyleri
yapmakla geçti. Takdir alan, basketbol oynayan, mesela klasik gitar
dersi alan, iyi bir öğrenciydim. Ama bir noktada bunu kırdım. Hep
ancak rahatlayınca kendini açabilen biriydim, hâlâ öyleyim. Bizim
okulda her sene sınıflar karıştırılırdı. Okulun ilk günü eski
sınıftan tanıdığım birine yapışırdım. Sonra alıştıkça, açılırdım.
Bu utangaçlığın üstüne gitmeye çalışıyorum çünkü böyle bir iş
yaparken utanma, çekinme gibi duyguları ezmek, eğitmek
gerekiyor.
* Peki ya şimdi? Çekingenlik durumun nasıl?
Eğer herkesi çok iyi tanıdığım bir ortamdaysam rahatımdır. Ama o
ortamlarda bile en yakın olduklarımın yanında durmayı tercih
ederim. Çok kalabalık ve çok tanımadığım insanlarla dolu yerlerde
kendimi rahat hissedemiyorum. Ama bu özellikle yaptığım bir şey
değil, içgüdüsel bir durum. Ve gerçekten üzerinde çalışıyorum.
* Benim seni tanıdığım zamanla şimdiki halin arasında gerçekten
çok fark var. Büyüdüğünü hissediyor musun?
Tabii ki. Bir yol aldığımı, yılların boşa geçmediğini düşünüyorum
en azından. Şimdi biz seninle tam, kendimize bakmaya başladığımız,
anlamaya başladığımız yaşlara geldik. 25 yaşına kadar hiçbir şeye
bakmadan yaşıyorsun, sonra her şeyi görmeye başlıyorsun. Fiziksel
konulara dikkat etmeyi geçtim, aslında içsel bir yolculuğa ve
denetime başladığımız bir dönemdeyiz. Yani şimdi baktığımda daha
önce ne kadar hafif ve farkında olmadan yaşıyormuşuz. Şimdi
kendimizle ilgili çoook çalışmamız gereken bir dönemdeyiz.
* Peki işinin bir parçası sayılabilecek modaya nasıl
bakıyorsun?
Zaten özel giyinmemi gerektirecek pek fazla yere gitmiyorum. Bu
yüzden de öyle bir yere gideceğim zaman giyeceğim şey benim için
önemli oluyor. Onun dışında yazları giyinmek daha zevkli bence.
İlla ki mavi bir kolye alırım her yaz. Kışın hava soğuk olduğunda
canım hiç bir şey istemiyor. Kat kat giyiniyoruz zaten özellikle bu
karlı havalarda...
“Aşıkken sırıtarak dolaşıyorsun”
* Önsezilerine güveniyor musun?
Güveniyorum ama aklımın karışmasına bazen izin veriyorum. Sonra da
genelde pişman oluyorum. Bazen fikir aldığım da oluyor. Sonra,
“Neden şimdi onu dinledin” diyorum. Yani kime bir şey sorsan iyi
niyetiyle fikrini beyan eder. Ve bu fikirler de bazen içindeki
sesten seni uzaklaştırıyor. Ve birden, ‘Başkalarının sesi mi, benim
sesim mi?’ gibi bir ikilem yaşıyorsun. Bu ara biraz, kimseye bir
şey sormayayım dediğim bir dönemdeyim. Çünkü içimdeki sesi
bastırıyor bazen ve ben içimdeki sesi tekrar çok net duymak
istiyorum.
* Birine aşık olursan anlar mısın?
Anlayamaz olur musun canım. Aşık olduğunda zaten kafana meteor
düşmüş gibi bir şey oluyor; kuşları sayıyorsun asap bozucu bir
saadetle. O hepimizi çok mutlu eden bir durum. Kolay da bir durum
olmadığı için öyle aşık olunca anlamamak mümkün değil. ne
yapacağını bilemiyorsun. “Hayat çok güzel,” diyerek sırıtarak
dolaşıyorsun.
* Son dizisinde yer almaktan keyif alıyor musun? Ben mesela
acayip keyif alıyorum seni izlerken.
Oynadığım karakteri çok seviyorum.
* Keyif aldığın çok belli oluyor zaten...
Çok keyifli bir tecrübe. Kimi zaman, “Ne kadar benziyorsun Alev’e?”
diye soruluyor. Sorunun cevabı şu: Alev’e benzesem dizi çekemem.
Malum Alev disiplin problemi olan biri. Tabii ki her oynadığın
karakterde senden bir şey var. Başka nasıl olabilir ki! “Aslında
ben de böyleyim demek” şizofrenik bir durum. ‘Son’, çok mekanlı çok
farklı dönemlerde geçen bir iş olduğu için özellikle ekip için çok
yorucu, çok çalışılması gerekiyor çünkü ama bence özel bir iş çıktı
ortaya bu yüzden değiyor yani bu yorgunluğa...
Berrak Tüzenataç: Ezgi, bu hayatımda en rahat konuştuğum röportajım
oldu.
Ezgi Mola: Ben ise sorarken çok utandım çünkü bunların yüzde 80’ini
biliyorum ve hissediyorum. Kendimi senin yerine koyup, ‘Acaba ileri
mi gittim?’ diye sorguladım kendimi.
Röportajın tamamı InStyle dergisinin mart sayısında. Fotoğraf:
Ayten Alpün
cadde.milliyet