Bizden korkan erkeklerin "sebepleri"
Bizden korkan erkeklerin "sebepleri"
70'lerini sürerken 2003 yılında hayata veda eden Cournut, ruh sağlığının toplumsal yönüyle ilgilendiği ömrü boyunca sayısız kitaba imza atmış ve yine Fransız psikanaliz edebiyatının en önemli ödülü olan Maurice Bouvet'yi de almıştı. Bu en çok ilgi gören kitabında, erkeklerin kadınlardan neden korktuğunu, mitolojiden edebiyata, antropolojiden sosyolojiye, psikolojiden felsefeye kadar pek çok açıdan, neredeyse bir feminist titizliğiyle inceleyen Cournut, şöyle diyor: 'Dünyada sağduyudan daha fazla ve en iyi paylaştırılmış şey cinsiyet farklılığıdır. Bu farklılık erkeklerin tarih boyunca kadına hükmetmesine neden olur.
Milliyet'in haberine göre, neden erkekler kadınları egemenlikleri altında tutarlar çünkü onlardan korkarlar!' Ona göre söz konusu korkunun pek çok çeşidi var; mesela erkekler kadınlardan, penislerine sahip olmak istediklerini düşündükleri için korkuyorlar. Ya da sadık olmamalarından çekindikleri için... Babalıklarından hiçbir zaman tam olarak emin olmadıkları için... Kadınların şeytansı, gizemli, tılsımlı olduğuna inandıkları için... Edilginliği 'kadınsı' buldukları için... Ama hangisi ağır basarsa bassın, ona göre erkekler, aslında kadınlardan gerçekten neden korktuklarını bilmedikleri için korkuyorlar! Hemen hatırlatalım: Aşağıda bazı alıntılarını bulacağınız bu teze daha başlığı görür görmez karşı çıkacak erkeklerin sayısı milyarları bulabilir; ama görüştüğümüz erkekler bunu itiraf etmekten korkmadılar..
Tatmin edememe korkusu
Kadınların cinsel açıdan gözü doymaz varlıklar olduğu ve erkeklerin
onları tatmin etmede büyük güçlük çekecekleri fikri evrenseldir.
(...) Ortaçağ tarihçileri yapıtlarında karıları tarafından
zehirlenen bir sürü prensin öyküsüne yer vermişler, harem
dairesinde mayalanan binbir çeşit büyüye değinmişlerdir (...)
Tarihçiler bu korkuya görünüşe bakılırsa üstü kapalı ama varlığı
bayağı hissedilen bir korku daha eklerler: 'Her akşam yatağına
giren gözü doymaz şehvetini tatmin edebileceğinden emin olmadığı o
Havva...'
Kadınlar şeytansıdır korkusu
Bu konu kadının kutsanmasıyla bir gidiyor, Cournut'ye göre. Meryem
Ana, Laura ve Beatrice gibi azizelerin ve şehitlerin karşısında
Kirke, Medeia, Erinyes, Lorelei gibi, Çılgın Mag ve hem ilk anne
hem de yakıp yıkıcı Pandora olan Hint tanrıçası Kan İçici Kali gibi
ne kadar da çok şeytansı kadın var! Hazreti İsa'nın kadınlara
gösterdiği saygıya her zaman değiniliyor ancak Cournut onun cinsel
yaşamı hakkında hiçbir şey bilinmediğinin altını çiziyor. Bu
şeytansı kadın tasarımının karşısında bir de antitez var: Meryem
Ana. İdeal ana-kadın. 'Yani hiç günah işlememiş, yani cinselliğe
hiç bulaşmamış.' En azından o kimseyi korkutmuyor!
Penisimi istiyor korkusu
Cournut'ye göre erkekler kadınların erkeklere baktığında
kendilerinde bir şeyin eksik olduğuna inandıklarına inanırlar.
Kadın ne ister? Sahip olmadığı penisi! Erkekler Freud'a göre
kadınların 'hadım edilmiş dişi'yi simgelediklerine inandıkları
ölçüde, onların karşısında hadım edilme korkusuna kapılırlar. Bu
korkuyu savmak için de kadınları niteliklerle, mücevherlerle,
fetişlerle ve ayrıca annelik vasfıyla süsleyip donatırlar. Korkuyu
önlemenin diğer bir şekli de kadınların cinselliğinden
yararlanmaktan ibarettir. Bu yararlanma nevroz gelip de ya erkekte
ya da kadında süreci aksatmadığı müddetçe iki tarafa da keyif
verir. Ancak kabul edilmelidir ki her halükárda gizemli bir geri
plan varlığını korur: Kadın ne ister?
Sadık değil korkusu
Erkeklerin en azından bir kadını kendilerine mal etme, ona sahip
olma ya da onun tarafından sahip olunma, onunla birleşme, ona
bağlanma, onu koruma konusundaki ısrarları sürer ve bu duygulara
genel olarak aşk denir. Ne var ki bu aşk, birazcık bulanık olması
halinde, tehdit altında değilse bile daima az ya da çok kırılganlık
gösterir. Peki ama neden, her yönüyle bir huzur ortamı ve
karşılıklı güven sağlanmış görünürken bile sürekli bir
sadakatsizlik kuşkusu erkekleri kemirir? Bunun altında her erkeğin
hayatının ilk kadınıyla yani annesiyle yaşadığı geçmiş yatar.
Erkeğin kalbine bir mülkiyet duygusu kök salmıştır ama yitirilmiş
bir mülkiyet; çünkü o kadın ona daha doğmadan önce ihanet etmiştir.
Erkek o andan itibaren güvensizdir artık. Kendisi baba olduğunda
ise anne-çocuk ilişkisinde dışlanmış olduğunu görür ve güvensizliği
daha da artar. Zamanında bu anne bu çocuğa kendisiyle ihanet etmiş
olsa dahi...
kadınvekadın
Not: Ehh bizden de bir farkları yokmuş! Aslında onların tek korkusu "sorumluluk" :)