Çağın rahatsızlığı: Mükemmeliyetçilik
Çağın rahatsızlığı: Mükemmeliyetçilik
Evinizde, ilişkilerinizde, iş yerinizde, okulda en iyi olmaya
çalışırken ne kadar yıprandığımızın farkında mısınız? Modern
dünyada hayat bir yarış, başarı her alanda yegane hedefken, stres,
depresyon ve anksiyete yaşayan insanların sayısı giderek artıyor.
Hal böyle olunca rahatsızlık sayımız da gün geçtikçe fazlalaşıyor.
Şimdilerde ise, ‘mükemmeliyetçilik’ gündemde…
Uzman psikolog Pelin Atasoy’a göre bu, çağımızın rahatsızlığı ve
giderek daha çok insan, ‘mükemmeliyetçilik’ten muzdarip olacak.
Panikatak, depresyon, fobiler derken, insan ‘bir mükemmeliyetçilik
hastalığı eksikti’ diyor. Gerçekten, bu da nereden çıktı?
Mükemmeliyetçiliğe hastalık dedemiz tam olarak doğru olmaz.
Mükemmeliyetçilik bir kişilik özelliği olarak tanımlanabilir.
Kişinin hayatını oldukça zorlaştıran, törpülenmesi gereken bir
özellik. Mükemmeliyetçilik belki de her zaman vardı, ancak adı
konmamıştı. Bir süredir var olan ekonomik ve sosyal ortamın bireye
yüklediği beklentilerle, kişinin var olmasının/kabul görmesinin dış
etkenlere daha da çok bağlanmasıyla mükemmeliyetçiliğin
tetiklendiğini ve artış gösterdiğini düşünüyorum.
Siz bu konuda bir çalışma yapmaya ne zaman karar verdiniz?
Kendimin, mükemmeliyetçi özellikler taşıdığını ve bu durumun
hayatımı çok zorlaştırdığını fark ettiğimde, bu konu üzerinde
okumaya ve araştırmaya başladım.
Mükemmeliyetçi kişilerin özellikleri nelerdir?
Mükemmeliyeti insan, kendinin ve/veya çevresindekilerin en ufak bir
hatasını bile kabul edemeyen, kendini ya da etrafındakileri sürekli
olarak eleştiren, kendi doğrularına göre düzeltmeye çalışan ,
ulaşılması neredeyse imkansız, gerçek dışı hedefler koyan ve doğal
olarak bu hedeflere ulaşamadığında da hayal kırıklığı ve öfke
yaşayan, süreçten keyif almaktan uzak, sonu odaklı, sürekli olarak
beğenilmeme ve sevilmeme kaygısı yaşayan biridir. Tatminkar
ilişkiler yaşaması ve işler yapması oldukça zordur. Kendini ve
başkalarını acımasızca eleştirir ve mutsuzluk üretir.
Mükemmeliyetçi kişi kendi sırtını sıvazlamadığı, kendini
ödüllendirmediği için sürekli olarak dışarıdan onaylanma ve olumlu
geri bildirim bekler. Alamadığı zamanlarda da yaşadığı hayal
kırıklığı yıkıcı olabilir.
Mükemmeliyetçi kişilerin hayatında çok fazla ‘meli’, ‘malı’ vardır.
“Kocam eve asla geç gelmemeli”,”Ben hep eğlenceli biri olmalıyım”,
“Arkadaşlarım bana böyle davranmamalı”… gibi takıntılı davranışlar
gösterebilir. Sürekli organize etme, planlama, derleme, toplama
gibi. Sürekli olarak her şeyi kontrolü altında tutmaya çalışır.
Biz, mükemmeliyetçilikten ne kadar uzaklaşmak istesek de sistem
bize her alanda bunu dayatmıyor mu?
Ben dayattığını düşünüyorum. Bizler sosyal varlıklarız. Toplum
içinde yaşıyoruz ve toplumun bizlere getirdiği şeylerden
etkileniyoruz tabiî ki. Bunun aksi iddia edilemez. Ben gittikçe
dışa odaklı yaşamaya başladığımıza inanıyorum. İç dünyamızdan çok
dış dünya önem kazanıyor. Performansa dayalı hayatlar yaşanıyor.
Başarılı olmak (tanımı herkese göre değişse de), par kazanmak,
kişisel tatmin ve mutluluktan bir adım önde gidiyor sanki.
Kabul görmek ve değerli hissetmek için maddi göstergelere daha çok
ihtiyaç duymaya başladı insanlar. Estetik ameliyatlarla daha da
genç ve güzel/yakışıklı görünmek, iddialı arabalar ve gösterişli
kıyafetlerle önemsenme ihtiyacını karşılamaya çalışıyor. Hep daha
iyisi var, daha üst modeli, daha güzeli/yakışıklısı, daha pahalısı,
dahası var yani. Ama içe baktığımızda büyük bir boşluk görüyoruz,
öyle bir duygusal boşluk ki, ‘daha’larla bile dolmuyor, dolması da
mümkün değil. tüm bunlar da kişileri tatminsizliğe ve mutsuzluğa
doğru götürüyor kanımca.
Mükemmeliyetçilikle baş etmek için neler yapılabilir? Bizlere ne
öneririsiniz?
Mükemmeliyetçilikle baş etmek oldukça zordur. Çünkü öncelikle
mükemmel olmadığımızı kabul etmek gerekir; bu da, ciddi bir
farkındalık, cesaret ve iç görü geliştirmeyi gerektirir.
Mükemmeliyetçilikle tek başımız mücadele etmek çok hırpalayıcı
olabilir. Bu nedenle ben kendinde bu özellikleri gören ve tek
başına bu konuyu halletmekte zorlanan kişilere psikolojik destek
almalarını öneririm. Bunun yanı sıra mükemmeliyetçi kişiler
öncelikli olarak, “ya hep ya hiç” şeklindeki düşünce tarzlarının
farkına varmalıdır. Alışkın oldukları olumsuz eleştirel
düşüncelerinin yerine daha mantıklı düşünceler koymayı
denebilirler. Kendilerine, hata yapmaya hakları olduğunu ve hata
yapmadan büyümenin ve gelişmenin mümkün olmayacağını
hatırlatabilirler. Kişi yaptıkları için değil, kendi olduğu için
değerli ve önemli olduğunu kendi kendine hatırlatmaya
çalışmalıdır.
Türkiye Psikiyatri Derneği’ne göre ülkemizde 15-55 yaş arasındaki
nüfusta en yaygın hastalıklar içinde depresyon ve anksiyete
bozuklukları ilk beşte yer alıyor. Bunun mükemmeliyetçilikle bir
ilgisi var mı?
Kesinlikle var. zaten yapılan araştırmalar, mükemmeliyetçilikle
anksiyete, depresyon ve obsesif-kompulsif bozukluk arasında yüksek
korelasyon olduğunu göstermektedir. Mükemmeliyetçi bireyler, en
ufak hatanın bile katastrofobik sonuçlar doğurabileceğine inanır ve
bundan dolayı aşırı derecede endişe ve kaygı üretirler.
Gelecekte mükemmeliyetçilik artacak mı?Yukarıdaki sistemin bize
dayatması sorusunda da belirttiğim sebeplerden dolayı bu sorunun
artacağına inanıyorum.
Mükemmeliyetçi olup olmadığınızı nasıl anlarsınız
• Sürekli olarak denetleme ve onay alma
• Tekrarlama ve düzeltme
• Aşırı planlama, düzenleme ve sıralama
• Karar vermede güçlük çekme
• Erteleme
• Kaçınma
• Başkalarını değiştirmeye çalışma
Mükemmeliyetçilikle baş etme yolları
• Mükemmel olmanın yarar ve zararlarını ayrı ayrı sıralayın:
ödediğiniz bedellerin çok daha fazla olduğunu görebilirsiniz
• Ya hep ya hiç şeklinde eleştirel düşünce tarzının farkına varın:
kendiniz ya da bir başkası tarafından mükemmel olmayan şeyler
yapıldığında, yapılanların iyi olan yanlarını bulmaya çalışın
• Yapabilecekleriniz konusunda gerçekçi olun: gerçekçi hedefler
koydukça, mükemmel olmayan sonuçları, korktuğunuz ya da
kaygılandığınız olumsuz sonlara varmadığını yavaş yavaş fark
edeceksiniz
• Eleştiri karşısında ve kendiniz hakkında daha nesnel olmaya
çalışın: eğer biri sizi yaptığınız bir hatadan dolayı eleştirirse,
hatanızı anlamaya çalışın ve hata yapma hakkınız olduğunu
hatırlayın. Hatasız öğrenme ve gelişmenin de mümkün olmayacağını
unutmayın.