Can Dündar'dan Demirören için zehir zemberek sözler!...
Milliyet yazarı Can Dündar, Milliyet Gazetesi'ndeki işinden neden kovulduğunu tüm açıklığıyla Radikal'den Ezgi Başaran'a anlattı.
Neden işten atıldınız?
- Aslında süreç
geçen sene başladı. Hayatımda ilk kez bir patrondan telefon aldım.
Arayan Erdoğan Demirören'di ve o günkü yazımı beğenmediğini
söylüyordu. Tam Başbakan'ın tasmalarını çıkardık dediği dönem… Ona
dair bir yazı yazmıştım.
Neyi beğenmediğini açıklamış mıydı?
- Sert
yazıyorsun, ben böyle yazı istemiyorum dedi. Ben de ‘Böyle
yazabiliyorum ama eğer isterseniz benimle çalışmayabilirsiniz'
demiştim. O dönem Tayfun (Devecioğlu) vardı gazetenin başında. O
sahip çıktı ve çözdü krizi ama o gün bir çentik yemiştim artık. O
çentik bu yıla sarktı tabii. Asıl Gezi sürecinde yazdıklarım,
söylediklerim beni hedef haline getirdi. Derya (Sazak) aracılığıyla
haberdar oluyordum rahatsızlıklarından.
Tayfun krizi çözdü dediniz, bu tür bir kriz nasıl
çözülüyor ve bu kez niye çözülemedi?
- Genel yayın
yönetmeninin bir görevi de patronla yazıişleri arasına bir barikat
kurmak, bu ikisini birbirine karıştırmamaktır. Patrona gazetenin
çıkarı ve gazeteciliğin gereği için neyin gerekli olduğunu
söylemektir. Tayfun bunu anlatmıştı, zannediyorum. Derya da
söyledi. Fakat Gezi süreciyle rahatsızlık dalgası tırmandı.
Siz zorunlu izne ayrıldınız o sırada değil
mi?
- Evet sorunu izinle çözmeye çalıştılar. İzin
sonunda bir süre Mısır'a gittim. Yurtdışı hizmetle krizi aşmayı
denediler. O daha da kötü oldu, çünkü Mısır yazılarım da
beğenilmedi! Hatta iyice tüy dikti. Zaten ben daha izin yazısı
yazarken hissetmiştim, geri dönemeyeceğimi.
Patronla hiç konuştunuz o dönemde?
- Son
konuşmayı onunla yaptım, arayıp o tebliğ etti bana. Bundan sonra
benimle çalışamayacaklarını söyledi. Ben ‘Tahmin ediyordum' dedim.
O da ‘Tahmin ettiğini tahmin ediyordum' dedi. Böyle bir
konuşma.
DEMİRÖREN'İN MEDYAYA GİRMESİNİN SEBEBİ RADİKAL
Demirören'in medyaya girdiği için pişman olduğu
söyleniyor, sizce?
- Ben de gazeteyi aldığına pişman
olduğunu düşünüyorum.
Öyleyse niye aldı Milliyet'i?
- Bence sizin
yüzünüzden. Yani Radikal'in...
Üstüme iyilik sağlık, neden?
- Radikal, bir
gazetecilik refleksiyle İstiklal Caddesi'ndeki Demirören AVM ile
ilgili eleştirel yayınlar yapmıştı ve Demirören ailesi bundan çok
rahatsızdı. Erdoğan Bey'in bu şikayetini Aydın Bey'e ilettiğini
sanıyorum. Anlaşılan Aydın Bey, Radikal'in yayınına müdahale
edemeyeceğini söyledi. Demirörenler de kendilerini savunmak için
bir gazete sahibi olmanın akıllıca olduğuna karar verdi. Bu kadar
basit olduğunu düşünüyorum. Ama bugün itibariyle hissim o ki,
Demirören medya sektörüne girmiş olmaktan memnun değil. Hayatında
uğraşmak zorunda olmadığı şeylerle uğraşıyor çünkü. Eski
dosyalardan, Başbakan'la görüşmesinin ayrıntılarına kadar...
Peki baştaki soruyu yineleyeyim: Yazılarınız patron
tarafından beğenilmediği için mi artık köşeniz yok?
-
Patronunun beğenmemesi bir faktördür belki ama asıl hükümet
cenahında beğenilmediğini düşünüyorum.
"Patronlar beğenmedikleri yazarları atıyor, mesuliyet
hükümete kalıyor" diye bir fikir çıktı da o nedenle
soruyorum…
- Bu fikirlerin çeşitli versiyonları var:
Hükümet istemiyor, patronlar direniyor. Hükümet istiyor, patron
direnmiyor. Hükümet istiyor, patron da istiyor filan gibi. Bunlar
boş tartışmalar. Ortada birkaç gerçek var: Erdoğan Bey'in
(Demirören) gazeteyi aldıktan sonra Başbakan'a gidip 'Kimi başa
getireyim' diye sorması bir vaka. Veya Başbakan'ın Hasan Cemal'e
‘Batsın senin gazeteciliğin' demesi. Yalçın Akdoğan'ın İmralı
Tutanakları yayınlandıktan sonra Derya'yı ve patronu arayıp ‘Barış
sürecini sabote ediyorsunuz' demesi de. Ülkenin Cumhurbaşkanı'nın
genel yayın yönetmenlerine "Size baskı varsa direneceksin kardeşim"
sözü de. Bunlar varken patron mu istedi, Başbakan mı istedi; ne
önemi var. Zaten hükümet, patron, genel yayın müdürü, Ankara
temsilcisi, köşe yazarı vs. tayin ederek medyayı öyle teslim aldı
ki artık açıktan müdahalesine gerek kalmadı. Ayrıca Hasan Cemal
olayında da, benim atılmamda da bir telefon geldiğinden eminim ama
gelip gelmemesinin önemli olmadığını söylüyorum.
Ne demek bu?
- En çok itaat eden, en çok
eğilen patronun en çok ihaleyi aldığı bir dönemde fazladan bir
baskı kurmanıza gerek yok. Biraz itiraz eden bir sermayedarın ağır
vergi cezalarıyla korkutulduğu bir dönemde fazladan bir söz
söylemenize de. Aydın Doğan'ın Milliyet'i hangi koşullarda ve neden
satmak zorunda kaldığını bilmiyor muyuz? Akşam'ın, Sky'ın hangi
koşullarda, kime, neden verildiğini görmüyor muyuz? Böyle bir
ortamda 'Biz patronlara birşey telkin etmedik' demek ayıptır.
Tasarlamışsınız bu medya düzenini, daha karışmanıza gerek kalmamış
ki! Artık birilerinin patronu aradığı dönemleri geçtik. Şimdi
herkes durumdan vazife çıkarıyor ve ne yapması gerektiğini pekala
biliyor."
RÖPORTAJIN TAMAMINI OKUMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ!...