Cem Yılmaz'ın uyku halleri
Bir ara günde 16 saat kadar uyuduğunu söyleyen Cem Yılmaz, “Ertesi günün işlerini, toplantıda anlatacaklarımı, anektod metinlerimi uykuda bitirebiliyorum” dedi.
Haremlique sahipleri Caroline Koç ve Banu Yentür, Maison Française dergisinin yayın direktörü Melda Narmanlı Çimen, ünlü komedyenle bir araya gelerek denizin üzerinde keyifli bir röportaj yaptı.
M. Française: Aynaya baktığınızda kendinizi nasıl
görüyorsunuz? Karakterinizde bize göstermediğiniz, daha geride
kalan, bizi şaşırtacak özellikler var mı?
Cem Yılmaz: Çok yaşlı birisi değilim ama 10-15 senedir çok yoğun
çalıştığım için sanki bin yıldır buradaymışım gibi geliyor, bu da
beni daha yaşlı hissettiriyor. 20’li yaşlarımda her şeyi bildiğimi
düşünüyordum. Şimdi 37 yaşındayım, hiçbir şey bilmiyormuşum
noktasına yaklaşıyorum. Sahne performansı, hızlı olmak, komik
olmak, anekdot anlatmak, bir hikayeyi başka bir hikayeyi bağlamak
konusunda iyi ve antrenmanlı olduğumu söyleyebilirim; ama onun
dışında mesela el becerim yoktur ya da dansı hiç beceremem. Çok da
renkli bir hayatım yokmuş demek ki, 37 yaşında anladığım
bu!
M. Française: Siz daha yaşlı hissediyorum diyorsunuz
ama biz sizi çok çocuk ruhlu olarak görüyoruz. Üstelik 23 Nisan
doğumluymuşsunuz.
Bizim işin öyle bir avantajı var işte! Biliyor musunuz bizim
tayfanın hepsinin doğum tarihi çok ilginç. En son Yahşi Batı’yı
çekerken fark ettik. Benimki 23 Nisan, Ozan Güven’inki 19 Mayıs,
Zafer Alagöz’ünki 30 Ağustos’muş!
M. Française: Siyah sizin kişiliğinizin bir parçası mı?
O yüzden mi hep siyah giyiyorsunuz?
Babam çok siyah giyer, annem de öyle. Bir tek abim biraz renk
kullanır. Geçen gün bir arkadaşım giyinme dolaplarımın içine
bakıyordu. Bir tane gri ceket bulduk o da bir filmde giydiğim bir
ceketti. Hiç başka renk yok gardırobumda; baştan aşağı siyah her
şey. Sade giyinmek bana rahatlık veriyor. Kırmızı var bir de
sevdiğim, özellikle grafikte kırmızı çizgileri çok seviyorum.
Caroline Koç: İlk paranızı ne zaman kazandığınızı
hatırlıyor musunuz? Ne yapmıştınız o parayla?
İlk kez 1979’da para kazandım; 6 yaşındayken. Almanya’dan teyzem
baskül getirmişti eve, onu alıp evin önüne indim; ev tipi deri
kaplı baskülü evin önüne koydum. Bütün mahallenin çocukları
annelerinden para istiyordu gelip tartılabilmek için. Normal
çocukları 1 liraya, 100 kilonun üzerindeki çocukları da 2.5 liraya
tartıyordum! Böyle bir kampanya yapmıştım kendi kendime. Günün
sonunda tam 105 lira para kazanmıştım!
Banu Yentür: Ailenin en komiği siz
miydiniz?
Cem Yılmaz: Abim de çok komiktir, zaten beraber çalışıyoruz. Üç
kardeşiz biz, kız kardeşimin de kocası oyuncu-komedyen Tolga Çevik.
Babamda da vardır kabiliyet, zaten benim yaptığım her şeyin
copyright’ının kendisinde olduğunu zannediyor. Benim sahneye
çıkmamla onun çıkması arasında hiçbir fark yok yani. Aslında aktif
olarak sahneye çıkmadıkça, televizyonda da rutin bir iş yapmayınca
şöhret meselesi çok da hayatınızın içinde olmuyor.
Caroline Koç: Televizyon dünyasından biraz uzak
duruyorsunuz değil mi? Bilinçli bir seçim mi bu?
İlk sahneye çıktığım zamanlar, televizyonun liberalleştiği,
gerçekten parlak işlerin yapıldığı dönemlere denk geliyor. O
dönemde televizyona konuk olarak çıkıp alışılagelmedik şeyler
yaptığımızı hatırlıyorum. Ama son yıllarda
te- levizyona nadiren çıkıyorum, doğru.
Aslında televizyona konuk olmanın profesyonel bir iş olması
gerektiğini düşünüyorum. Bizim ülkemizde ne yazık ki öyle
görülmüyor. Evde oturacağına gel programda otur deniyor! İki buçuk
saat boyunca niye başkasının programında oturayım ki? O programa
dahil olan herkes bu işi profesyonel anlamda yapıyor; ama asıl
rating’i konuklarla aldıkları halde konuk bundan para
kazanmıyor. Popülarite sağlamak için televizyon önemli, ama
popüler olduktan sonra bir sohbet programı ya da film programına
konuk olup mesajını vermek için beş dakika yeter. İki buçuk saat
boyunca orada oturtuluyorsan, bunun bir bedeli olması gerek. Sadece
sanatçılar için de değil; depremle ilgili bir program yapıyorsanız
ve bir yorumcu gelip bir saat boyunca sizi bilgilendirecekse bu bir
profesyonel iştir. Televizyon o adamın altyapısını kullanıyorsa
bedelini vermeli. Yurtdışından gelip eğlence programlarına konuk
olan insanların tümüne ödeme yapılıyor mesela. Kamu yararına ya da
hayır kurumları için yapılan işleri bunun dışında tutuyorum tabi,
onlar için her zaman varım.
M. Française: Geceyi mi daha uzun yaşıyorsunuz gündüzü
mü?
Alışkanlık gece yönünde, ama eğer bir film çekiliyorsa ve sabah
saat 5’te kalkılacaksa gece mecburen erken yatıyorum. 24 saat
dayanmaya da alışkınım ama uykuyu çok severim, bir ara günde 16
saat kadar uyuyordum. Uykuda çok iş hallettiğim de oldu doğrusu.
Ertesi günün işlerini, toplantıda anlatacaklarımı, anektod
metinlerimi uykuda bitirebiliyorum kafamda.
Banu Yentür: İstanbul’da neler yapmaktan zevk
alıyorsunuz?
Uzun zamandır vakit ayırmak istediğim şey Boğaz’da teknede vakit
geçirmek. Denizde yaşam birazcık daha konforlu karaya
nazaran.
Caroline Koç: Güneyde vakit geçirmeyi seviyor
musunuz?
Oyunun senaryosu yaza biterse temmuz-ağustos gibi teknedeyim
inşallah Göcek’te.
M. Française: Teknolojiyle aranız iyi
mi?
Bilgisayarla çok işim var ama sosyal sitelere çok uzağım.
Twitter’da hesabım yok. Web sitesine bile ihtiyacım yok aslında,
öyle bir mesaim yok. Fan club’ım da yok. Hayranlarım diye de bir
laf yok hayatımda. Ayıp yani adam bana niye hayran olsun, beni
tanımıyor ki!
M. Française: Mutfakla aranız nasıl?
Ben yemek yapmayı da yemeyi de çok sevmem.
Banu Yentür: Stilinizi Haremlique’te nasıl
kullanırdınız?
Siyah giyen adam için siyah bir çarşaf! Kullanımı çok zor,
biliyorum. Ama benim yatak odası için tasarlayacağım tekstiller
koyu renklerde ve esprili olabilirdi.
Tek pişirimlik Sachetler
Haremlique, Türk Kahvesini ve aksesuarlarını çeşitlendirmek ve
geliştirmek üzerine tasarım ağırlıklı çalışmalarını sürdürüyor. En
iyi kalitede çekirdeklerden özel bir kavrulma ile üretilen
Haremlique Türk kahvesi, doğal aromalarla çeşitlendirilmiş pek çok
çeşide sahip: geleneksel, çikolatalı, kakuleli, tarçınlı ve damla
sakızlı. Markanın son yeniliği ise, bu kahveleri maksimum taze
kalabilmesi için Türkiye de ilk kez 7 gramlık tek pişirimlik
sachet’ler halinde de satışa sunması. Beş çeşit aromada ve sade, az
şekerli, orta olmak üzere üç şeker dozajında kahve var. Bunları
kullanım ihtiyaçlarına göre 7’lik çanta içinde gezdirilebilir
kutular, 24’lük ev tipi kutuları ve her çeşidin üç şeker
dozajında yer aldığı hediyelik 105’lik ahşap kutular şeklinde
paketlenmiş.
Melda Narmanlı Çimen / Maison Française