Çiçek Dilligil: "Rating uğruna kocamdan ayırmak istediler"

Müzisyen Bora Öztoprak ile 23 yıllık mutlu bir evliliği olan Çiçek Dilligil, 17 yıl önce bir televizyon kanalından aldıkları ilginç teklifi anlattı.

Çiçek Dilligil: "Rating uğruna kocamdan ayırmak istediler"

Akşam Gazetesi'nden Yasemin İlan'ın röportajı...

ŞİMDİKİ AŞKLAR DA AYRILIKLAR DA İNANDIRICI DEĞİL

Ünlülerin evliliklerinin uzun sürmemesinin nedeni 'Hayran kitlesini kaybetmeme' isteği, reyting kaygısı olabilir mi?

Ünlülerin ilişkilerini ya da evliliklerini sürdürememe nedeni elbette reyting kaygısı olabilir. Eşim Bora Öztoprak ile benim 17 sene öne başıma gelen ilginç bir olayı sizlerle paylaşmak istiyorum. O zamanlar sosyal medya değil televizyon ana akım iken önemli bir TV kanalında çok reyting alan bir program vardı. Ayrılmak üzere olan çiftleri ekrana çıkartıp yayında onların sorunları konuşuluyor ve uzlaşma sağlanmaya çalışılıyordu. 5-6 program sonra da çiftin arası bulunuyor, barışmaları sağlanıyordu. Bizim birlikteliğimizin üçüncü senesiydi. O TV kanalının yönetiminden bize şoke eden bir teklif geldi. Dediler ki; 'Numaradan tartışıp ayrılacak gibi yapın, 4-5 bölüm sonra barışın. Sonrasında sizin projeniz neyse bir dizi yapalım ya da bir program yapalım.' Biz inanamadık, 'Bizim çocuğumuz var, nasıl böyle bir şey yaparız' dedik. Teklifi getirenler, 'Çocuk olması daha iyi, ses getirir ayrılma isteğiniz' dediler. Biz kabul etmedik ama birebir tanıdığımız bir müzisyen arkadaşımız ve oyunculuk yapan eşi yayına katıldı. Sonrasında da evlilikleri yürümedi, gerçekten ayrıldılar. Buna 'evet' diyecek bir mekanizmanın gerçekten işleyeceğine inanmıyorum. Uzun lafın kısası şunu söylemek istiyorum: 17 sene önce bile böyle kurmaca olaylar yapılıyorsa şimdi sosyal medya sayesinde her şeyin çıtır çerez olduğu bir dönemde neler yapılmaz! Reyting için numaradan birliktelikler de, ayrılmalar da olabilir. İşte bu nedenle günümüzde birlikteliklere de inancınız olmuyor, ayrılıklara da, açıkçası benim için durum bundan ibaret.

Sosyal medya ilişkilerin yönünü belirliyor diyebilir miyiz?

Kesinlikle öyle. Sosyal medyanın da ilişkiler üzerinde olumsuz etkisi çok fazla. Paylaşım yapıp da beğeni alamadığımızda 'Bak falanca kişi hikayeme baktı ama paylaşımıma beğeni atmadı, neden acaba' diye düşünüp, tribe girdiğimiz oluyor. Ya da birini beğenmeyi unuttuğumuzda 'Kusura bakma gerçekten görmemişim' diye açıklama yapma gereği duyuyoruz. Kısa süre önce ben böyle bir düşünceye kapıldım arkadaşım 'Sen 16 yaşında mısın?' diye dalga geçti ama biz koca insanlar bile bu duruma alınganlık gösterebiliyoruz. Sosyal medya ilişkilerin akışını belirliyor.

Rol arkadaşınız İpek Tuzcuoğlu'nun 'Başarı takipçi sayısıyla ölçülüyor, setlerde roller bu kriterle dağıtılıyor' şeklindeki açıklamasına katılıyor musunuz?

Çok doğru söylemiş. Örneğin eşim Bora Öztoprak'la bir arkadaşının birlikte kurdukları müzikholleri var. Orada sahne alması için 2-3 milyon takipçisi olan bir müzisyenle anlaştılar, o kişi sahne aldı fakat izlemeye gelen sayısı çok kısıtlı kaldı. Bu da gösterdi ki takipçi sayısı bir kriter değil. Sosyal medyadaki popülerliğin gerçek arenada bir etkinliği olmayabiliyor. Zaten organik takipçi olması çok önemli.

BANA TAKİPÇİNİ SÖYLE, SANA KİM OLDUĞUNU SÖYLEYEYİM

Setlerde takipçi sayısına göre mi roller dağıtılıyor gerçekten?

Kendi rol aldığım Tövbeler Olsun dizisinde Erkan Can, Güven Kıraç ve İpek Tuzcuoğlu ile birlikte oynuyoruz. Takipçi sayısı ortalamamız 30 bin, 40 bin, 70 bin civarında fakat alnımızın akıyla işi çıkartıyoruz. Zaten takipçilerimizin organik olduğunu özellikle belirtmek isterim. Öte yandan takipçi dediğiniz şey bugün var yarın yok, aldığınız bir yanlış karar, söylediğiniz bir söz bütün takipçilerinizi bir anda kaçırabilir. Onlar sizden gittiği zaman ne olur, biz takipçi varken de yokken de ekranda olmaya devam edeceğiz. Takipçi sayısıyla varlığını kanıtlamaya çalışan oyuncular bugün var, yarın yok. Takipçi sayısı çok olanların yorum kısımlarına bakmak lazım. İnsanların paylaşımların altına ne yazdığına dikkat etmeli. 'Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim' misali 'Bana takipçini söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.' O yorumlarda yazılanlar ve sanatçının yorumlara verdiği tepkiler gerçekleri gözler önüne seriyor, sanatçının kimliği ortaya çıkıyor.

EKRANDA DEĞİL KULİSTE GÜÇ SAVAŞI VAR

Adile Naşit, Suna Pekuysal, Asuman Arsan gibi Yeşilçam'ın ustalarıyla aynı sahneyi paylaşma şansını yakalamış onları tanımış biri olarak günümüz oyuncularını değerlendirmenizi istesek.

Öğrencilerime de her zaman söylediğim bir şeyi size aktarmak istiyorum. Herkes bir şekilde oyuncu olabilir, az yetenekli, çok yetenekli önemli olan sizin kulisinizdir yani ekran arkasındaki davranışlarınızdır. Önce iyi insan olmak gerekiyor. Setlerde güç savaşı var. Bu duruma çok üzülüyorum. Bu güç savaşı mesleğe, oyunculuğa dair değil! Daha sete çıkmadan arka planda başlayan savaştan bahsediyorum. 'Ben nerede oturacağım kalkacağım, beni kim karşılayacak, makyajımı kim yapacak, o mu dokundu bana, adım nerede yazılacak?' gibi. Önce rolü nasıl çıkaracağımı düşünen yok. Bizim büyüklerimiz önce oyunu çıkarmaya bakardı. Şimdikiler partnerine bakınca onun kendisinden kaç lira daha fazla aldığının hesabını yapıyor, yahut ona daha özel bir ilgi gösterilip gösterilmediğine dikkat ediyor. Bu olmamalı, şu an bu güç savaşlarından rollere, yaratım sürecine zaman kalmıyor. Ondan sonra da ortaya çıkan işlerde samimiyet olmuyor. İnsanlar eskiden birbirine gardını alarak yaklaşmıyordu. Şimdi setlerde oyuncular birbirine karşı gardını alarak yaklaşıyor. O kişiyle nasıl bir ilişki kurabilirsiniz ki? Ben kızımı canlandıran Naz Çağla Irmak ile gerçek anne kız gibiyim. Böyle olmazsa olmaz, işimiz çok göz önünde, gerçeğimiz ekrana yansıyor. Öfkeler, güç savaşları yüzünden gözlere inen perdeler, o sevgisizlik, o nefret çıkıp ekrandan oyuncuya ulaşıyor, o zaman da başarısızlık kaçınılmaz oluyor. Kendileriyle ilgili problemleri olan insanlar bunları yapıyor. Bu güç savaşları oyunculuğu yıprattığı gibi en önemlisi insanlığı da yıpratıyor. Onlara kolay gelsin demek istiyorum.

BABAMI FİLMLERDEN TANIDIM

Yeşilçam'ın iki önemli ismi Belkıs ve Avni Dilligil'in kızı olmanızın size avantaj ve dezavantajları oldu mu?

Tabi ki hem avantajı hem de dezavantajları oldu. Avantajı şöyle oldu, bir camianın içerisindeydim ve herkesi bir şekilde tanıyordum, mesleğe dair tüm olumsuzlukları da biliyordum hiçbiri sürpriz olmuyordu benim için. O yüzden hayal kırıklığı da olmuyordu... Bunlar avantajdı. Dezavantajıysa sizden beklentinin yüksek olması. Belkıs ve Avni Dilligil'in kızı olarak ister istemez bu sorumlulukla, zaman zaman daha ürkek ve çekingen davranabiliyorsunuz.

Babanız Avni Bey'i maalesef siz iki yaşındayken vefat etmiş. Herkesin çok iyi tanıdığı, çok sevdiği değerli Avni Bey'i tanıyamamış olmak, onunla anı biriktirememiş olmak size neler hissettiriyor?

Tabi hep bir yanınız kırık oluyor. Avni Dilligil'in ötesinde bir baba ile büyüyememek, özellikle bir kız çocuğu olarak da sanıyorum zor... Cümlenin içerisinde zor söylediğim bir kelimeydi baba... Hala da böyle... Fakat kendi çocuğum olup da Bora ile Ardahan'ın ilişkisinden sonra daha rahat benim için babadan bahsetmek. Şöyle bir şansım vardı bir tek babamı filmlerinden izleyebiliyordum yani nasıl tepkiler verebildiğini, sinirlenince nasıl olduğunu, güldüğünde kahkahası sesi çok daha canlıydı. Filmleri halen izlediğimde babamı biraz daha tanıma şansını en azından oralardan bulabiliyordum. Tabi çok saygın ve çok önemli bir insan. Özellikle mesleğimiz adına. Bu da büyük bir gurur kaynağı. O da beni çok özlemle bekliyormuş bir kız çocuğu özlemi ve çiçek özlemiyle... Hatta vefat etmeden önce size bir demet çiçek bırakıyorum diye bir sözü olmuş. Keşke uzun zaman geçirebilseydik eminim çok keyifli bir baba kız ilişkimiz olacaktı...

Çiçek ismini babanız karlı bir günde havada uçuşan kar tanelerine bakarken düşünüp, bu isme karar vermiş. İsminizin hikayesini bir de sizden dinlemek isteriz. İsminizi sever misiniz, peki ya çiçekleri?

İsmimin hikayesi benim de çok hoşuma gider. Annemin bana hamileliği sırasında oyundan çıkmışlar, dışarıda yürüyorlarmış kar başlamış ve lapa lapa yağıyormuş böyle çiçek çiçek... Annem babamın koluna girmiş, babam da demiş ki "Bak gör kızımız olacak ve adı da çiçek olacak. Bu yağan karlar gibi demiş çiçek çiçek" Güzel bir ismim var seviyorum ve çok fazla olan bir isim de değil orijinal. Babamdan da kalan bir miras olarak görürüm çiçekleri çok seviyorum adımın çiçek olduğundan mı yoksa çiçekleri sevdiğimden mi onu bilmiyorum. Ama çok severim çiçekleri evimde de çok fazla hem yeşil yapraklı çiçek vardır hem de çoğunluk canlı olmasına dikkat ederim. Beni mutlu ederler. Özellikle nergis, mimoza ve sümbül. Bu üçünün yeri çok ayrıdır ben de...

İsmin karaktere yansıdığına inanır mısınız?

İsmin karaktere yansıdığına fevkalade inanırım. Çiçek adı da şöyle bir şey mesela çiçeklerin açtığı zaman baharda duygularım coşar... Yani çiçeğin açması o tomurcukların çiçek vermesi, onların gün be gün an ve an açışları vardır beni olağanüstü heyecanlandırır.

Çiçek Dilligil deyince gözümüzün önüne hep sempatik rolleriniz geliyor. Sıkılmadınız mı hep iyiyi oynamaktan? Canlandırmak istediğiniz farklı bir rol arzunuz var mı?

İyinin ötesinde hep keyifli ve güzel rolleri oynuyorum. Seçici olma şansım da var. Şu anda tiyatroda mesela çok farklı, çok değişik bir rol oynuyorum bu seneki Feramuz Pis oyununda. Tiyatroda farklı roller oynuyorum ama ekranda genelde hep iyi roller, iyi insanlar, iyi kadınlar, iyi arkadaşlar oynadım. Farklı roller oynamayı ben de istiyorum. Oyunculuk biraz da risk alma işidir aslında bu yüzden ters köşe bir rolde olmayı istiyorum.

Tövbeler Olsun'da mütevazı bir o kadar da sevgi dolu mutlu bir aileyi ekrana getiriyorsunuz. Erkan Can'la birlikte rol almak nasıl bir duygu?

Erkan'la oynamak şahane, bir kere Erkan çok beyefendi bir arkadaşımız, kamera arkasında da öyledir. Çok düşüncelidir, güler yüzlüdür, motive eder sakindir. Çalışma içinde keyiflidir. Kamera önü için hiçbir şey demeye gerek yok. Türkiye'nin en iyi oyuncularından biridir. Benim konservatuar yıllarından arkadaşımdır. Onlar Yıldız Hoca'nın biz Müşfik Hoca'nın öğrencileriydik. Dönemlerimiz aşağı yukarı yakındır. Fakat ilk kez birlikte oynuyoruz, hem kamera önü hem kamera arkası gerçekten çok keyiflidir.

Güçlü kadrosuyla dikkat çeken Tövbeler Olsun dizisi hem güldüren hem de zaman zaman duygulandıran güzel bir aile dizisi. Siz de rol aldığınız bu diziyi izlerken duygu karmaşası yaşıyor musunuz?

Yani gerçekten ben bizim diziyi izlemeye bayılıyorum. Bora'yla ikimiz dizinin fanlarıyız. Bora hemen "Sakın spoiler verme" diyor. "Ben bugün mekan olarak şuradayım" diyorum, "Sen niye oraya gittin bir şey mi olacak aman spoiler verme" diyor. Bizim evin favori dizisi. Çok keyifle izliyorum Tövbeler Olsun'u. Yaptığımız işin içinden çıkarak izliyorum. Doğaçlamaya açık bir yapısı var dizinin. Onların doğaçlamalarıyla bende sürpriz yaşıyorum. Sonuçta baştan sona senaryoyu okusanız bile sahne çekilirken yapılan spontane şeylerle çok keyifli bir hale geliyor. Bir iki bölüm gözümden yaşlar gelerek ağladım. Kendime bile ağladım bizim kızı verdiğimiz sahnede. Çekim, müzikler, kurgu hepsi bir bütün oluşturunca, sihirli parmakların değmesiyle, sahnede bizde oynasak, orda da olsak birleşimi başka oluyor. Sonucunda böyle izleyince insan duygulanıyor, çok gülüyorum çok eğleniyorum.

Eşiniz Bora Öztoprak'ın tatlı kıskançlıkları oluyor mu? Dizideki yüzüğü parmağınızda unuttuğunuz bir gün size tatlı sitem ettiğinden bahsetmiştiniz bir röportajınızda, Bora bey sizi kıskanır mı? Hülya ve Osman Necipli çifti hakkında o ne düşünüyor?

Biz çok kıskanç bir karı koca değiliz açıkcası. Yani birbirimize olan sevgimiz saygımız güvenimiz büyük, artık senelerinde getirdiği şeyler var. Tabi tatlı kıskançlık var ama kimin arasında olmaz ki diye düşünüyorum. Bora çok seviyor Hülya ve Osman Necipli'yi. İlişkilerini de çok seviyor ve tabi öyle bakıp onu öyle değerlendirmesi, benim oyunculuk anlamında doğru bir şey yaptığımı gösteriyor. En yakınımın bile öyle izlemesi çok hoşuma gidiyor.

Bora Bey, evde size şarkılar söyler mi? En çok hangi şarkısını seviyorsunuz? Sizin için yazdığı şarkı ya da şarkılar var mı?

Bora evde şarkı söylemez biz işimizi eve getirmiyoruz öyle söyleyeyim. Stüdyosu var evde şarkı yaptığında bile bizim evde olmamamızı tercih eder. O anda tabi o bir yaratım süreci onun için de. Bütün şarkılarını seviyorum aslında ama tabi bana yazdığı bir şarkı var ve tabii ki açıkçası en çok onu seviyorum. Gözbebeğim şarkısı... Düğünümüzde bana sürpriz olarak yazıp bana düğünde söylemişti. Bir de birlikte sözlerini yazdığımız bir şarkı var o da bir ayrı yerde durur ben de.

23 yaşında Ardahan adında bir oğlunuz var. Dizide kızınızı sevdiği gençten ayırmaya çalışmıştınız... Ardahan'ın ileride evlenmek istediği kişiye karışır mısınız? Hülya gibi davranır mısınız?

Aslında Hülya'nın yaptığına da tam ayırmak diyemiyorum. Sonrasında çok destek oldu. Yani başta onun ve kızının üzüleceğini düşünerek öyle davranıyordu şimdi kıyamam Hülya'ya. Ardahan asla böyle bir şey yapmam zaten Ardahan da bunu yapmaya yaptırmaya fırsat vermez. Çok kararlı ve nettir aynı Aylin gibi. Aylin de gayet kararlı bir şekilde kabul ettirdi zaten.

Gelecek için plan yaptığınızda neyi hayal ediyorsunuz? 10 yıl sonra Çiçek Dilligil nerede, ne yapıyor olacak?

Gelecek ile ilgili hayallerimde hep tiyatro var. Çok uzun zaman hocalık yaptım, jüri üyeliği yaptım. Ekranlarda bir süre oldum, bir süre olmadım. Bu noktada oyuncu adayı yetiştirmekten oyunculuk yapmaya çok fazla fırsatım kalmamıştı onun için tiyatroyu çok özledim. Dört yıldır çok aktif olarak yapmaya başladım dört yılda üç oyun sığdırdım şimdiden. Bir yenisi daha geliyor son on yıllık planım içinde birkaç tane daha yapmak istediğim tiyatro oyunu var özellikle bir tane çok istediğim bir oyun ve bir rol var en çok onu düşlüyorum. O oyunda o rolde kendimi görmek istiyorum.

Başarı için güzellik şart mı? Oyunculukta başarı için olmazsa olmaz kriteriniz nedir?

Asla güzellik şart değil. Zaten güzellik çok göreceli bir kavram. Başarı için benim mesleğimde çok çalışmak zaman zaman fedakarlıkta bulunmak, yenilemek, dünyaya çok açık olmak, zeki olmak, duygularınızı iyi dinlemek ama duygularınızı dinlerken aklınızla birlikte hareket edebilmek gerek. Yani enstrümanınız bedeninizle beraber zihninizi hep ortada tutmanız gerekiyor. Ne sadece yüzde 100 duygu, ne sadece yüzde 100 akıl bütün bunların harmanlandığı ve çok çok çok çalışılması gereken bir meslek.