Çocuklarda ödül ve ceza
Çocuklarda ödül ve ceza
Disiplin çocuğa istenilen davranışları ve alışkanlıkları öğretmek,
kendi kendini denetleme yada iç denetim demek olan ahlak gelişimini
sağlamaktır. Etkili bir disiplin oluşturabilmenin ilk şartı;
ebeveyn ile çocuk arasında bir uyum sağlayabilmektir.
Herkes rollerinin ve statülerinin farkına varmalıdır. Bu uyum
çocuğunuz yürümeye ve konuşmaya başlayıncaya kadar genelde olumlu
aile yapısına sahip anne babalar tarafından gerçekleştirilir ama bu
devreden sonra ebeveynlerde geleneksel görev sayılan “iş
buyuruculuk” başlar ve bu uyum bozulur. PD Psikodestek'in
önerilerini sizlerle paylaşıyoruz.
Anne-baba olarak kural koymanız neden önemlidir?
Çocuğunuzun mutluluğunu istiyorsanız, bazı isteklerine hayır
diyebilmeli ve uyması gereken kuralları öğretmelisiniz. Çocuğa
sıcak, güvenli bir yuva ortamı sunmak; paylaşmak, başkalarına saygı
göstermek gibi yaşamın çeşitli kurallarını öğretmek ve sağlıklı bir
özgüven geliştirmesi için yardımcı olmak anne-babaların en önemli
sorumlulukları arasında yer alır. Çocuğa çeşitli kuralların
öğretilmesinde ise, doğru şeyleri yapmaya teşvik etmek kadar, bazı
şeyleri yapmasına engel olmak da önem taşır.
Çocuklar beklemeyi bilmeli
İlk ayları geride bıraktıktan sonra, çocukların tüm isteklerini hiç
bekletmeksizin karşılamak doğru ve gerekli değil. Çocukların
isteklerinin ya da ihtiyaçlarının karşılanması için bazen
beklemeleri gerektiğini bilmeleri ve bekleyebilmeyi öğrenmeleri ise
çok önemli...
Beklemeyi ve beklemenin gerilimi ile baş etmeyi bilmek neden
önemli?
Hazzı erteleyebilmek ve bunun yarattığı gerilimi tolere edebilmek
çocuklara dünyanın kendi etraflarında dönmediğini öğretir. İstek ve
ihtiyaçlarının karşılanmasının başka insanların durumuna bağlı
olabileceğini, başkalarının da istek veya ihtiyaçlarının
olabileceğini ve bazen bunların kendininkilerden öncelikli
olabileceğini anlamasını sağlar.
Beklemeyi bilmeyen bir yetişkinin bu özelliklerinin değiştirilmesi
zor ve bazı hallerde olanaksızdır. Bu nedenle çocuğunuzun gerilimi
tolere edebilme ve hazzı erteleyebilmeyi öğrenmeye ihtiyacı
olduğunu bilmeniz ve bunu dikkate almanız son derece önemlidir.
Bunun için:
* Çocuğunuzun ağlama, mızıldanma ya da öfke
nöbetleri karşısında pes ederek isteklerini bu şekilde
yaptırabileceğini öğretmemelisiniz.
* Her istek ya da ihtiyacının hemen
karşılanamayabileceğini göstermelisiniz.
* Başkalarının istek ve ihtiyaçlarının da
olabileceğini ve bunların kendi istek ve ihtiyaçlarından önce
gelebileceğini öğretmelisiniz.
* Bu durumdan kaynaklanan gerilimle nasıl baş
edebileceği konusunda yol gösterici olmalısınız.
Elbette ki bu, çocuğunuzun ihtiyaçlarını göz ardı etmeniz ya da
hiçbir ihtiyacını hemen karşılamamanız gerektiği anlamına gelmez.
Ancak çocuğunuzun ihtiyaçlarını karşılarken kendinizin ve diğer
kişilerin ihtiyaçlarına da gereken hassasiyeti göstermeli ve her
isteğinin karşılanmamasının çocuğa bir zarar vermeyeceğini
bilmelisiniz.
ÇOCUKLARDA OLUMLU DAVRANIŞ GELIŞTİRMEK
İÇİN;
İşbirliği Yaratmak İçin Yeni Beceriler Geliştirmeli:
Olumlu ebeveynliğin gücünü ne kadar erken yaşama geçirirseniz (bu
beceriler her yaştaki çocuk için geçerlidir) çocuklar da o kadar
çabuk karşılık verirler. Bu yöntemleri ilk uygulamaya
başladığınızda hayır cevapları ile sıklıkla karşılaşabilirsiniz.
Çocuklar ya işbirliğine girmekten mutlu olacaklar ya da direnmek
onları mutlu edecektir. Bu yöntemleri kullanmak pratik gerektirir
ama zaman içinde doğal olarak kullanmaya başlarsınız. Çocuklar da
olumlu ebeveynlik yaklaşımına alıştıkça bu yöntemler daha etkili
olacaktır.
İsteyin ama emretmeyin ya da talep etmeyin
Çocukların yaşamı emirlerle doludur. Düğmelerini ilikle, dişlerini
fırçala, yemeğe gel vs. Ebeveynler çocuklarına sürekli olarak aynı
şeyi söylemekten nasıl sıkılırlarsa çocuklar da aynı şeyleri
duymaktan sıkılırlar. Tekrarlanan emirler iletişimi zayıflattığı
gibi etkisini de yitirir. Talep etmenin ve sürekli bir isteği
yinelemenin alternatifi sormak ya da rica etmektir. Örneğin; “Git
ve dişlerini fırçala” demek yerine “Gidip dişlerini fırçalar mısın”
demelidir.
Aynı şekilde karşınızdakinin yetenek ve yeterliliğini sınıyor
izlenimi veren sorular da itici gelebilir. “Oyuncaklarını toplamayı
becerebilir misin?” “Oyuncaklarını toplar mısın” cümlesinden farklı
olarak “bunu yapabilecek yeteneğin var mı?” çağrışımını yapar.
Çocuktan birşey yapmasını istediğinizde asla dolambaçlı yollara
sapmayın.
“Yapabilir misin, becerebilir misin?” bir istek değildir;
içeriğinde birçok karmaşık ve dolaylı mesajı barındırır: “Bunu
çoktan yapmalıydın”, “Bunu yapmanı daha önce de söylemiştim.” “Sana
söylediğim şeyleri yapmıyorsun.” “Beni üzüyorsun” gibi. “Yapabilir
misin” diye bir soru sorduğumuzda çocuğun sol beyninde tam olarak
ne demek istediğinizi anlamaya yönelik bir faaliyet gelişir oysa
“yapar mısın” dediğimizde sağ beyninde bir faaliyet olacak ve
güdüleme merkezi harekete geçecektir.
“Yapar mısın” sözcükleri çocukların direnişlerini kırar ve onları
olaya katılmaya davet eder.
Uzun Açıklamalardan Kaçının
Ebeveynler olarak isteğinizi haklı çıkarmak için konumunuzu
açıkladığınızda gücünüzü yitirirsiniz, çocuğun da kafası karışır.
Halbuki çocuklara direnmenin bir sakıncası yoktur ve anne ve baba
her zaman patrondur.
“Artık yatman gerekiyor, yarın zorlu bir gün olacak. Dişlerini
fırçala” demek yerine sadece “Dişlerini fırçalayıp yatar mısın?”
demek yeterlidir. Erken yatmanın daha iyi olduğunu vurgulamak
istiyorsanız daha sonra, çocuğa sizinle işbirliği yaptığı için
memnun olduğunuzu söyleyin. Çocuk yatağa girdikten sonra “Dişlerini
ne güzel fırçalamışsın, yarına hazırlıklı olmak için şimdi bir
güzel uyuyacaksın” diyebilirsiniz. Çocuklar iyi bir şey
yaptıklarında küçük konuşmalara daha açık olurlar.
Ergenlik döneminde de çocuklar iyi ve itaatkar oldukları kadar
başkaldırma ihtiyacı da duyarlar. Bu durumda da işbirliğini
yüreklendirmek için uzun açıklamalardan vazgeçmek önemli bir fark
yaratır. Örneğin; “Bugün çok fazla TV izledin; artık TV’yi
kapatmanın zamanı geldi. Zamanını kitap okuyarak, spor yaparak vs.
ile geçirmeni istiyorum.” gibi bir açıklama yapmaktansa “TV’yi
kapatıp başka bir şeyler yaparak zamanını geçirmek istemez misin”
daha etkili olur.
Vaaz Vermekten Kaçının
Birçok ebeveyn çocuklarının kendileri ile konuşmadıklarından
yakınırlar. Bunun en önemli nedenlerinden biri, ebeveynlerin çok
fazla öğüt ve ders vermeleridir.
Davranışı güçlendirmek için iyilikler ya da kötülükler hakkında
uzun söylevler verildiğinde çocuklar işbirliğinden uzaklaşırlar.
Dokuz yaşından küçükler buna hazır değillerdir, dokuz yaşından
büyükler ise bu vaazları dinlemezler. Çocuklara ya da gençlere kaç
yaşlarında olurlarsa olsunlar, söylev vermenin tek zamanı, onlar
böyle bir şeyi istedikleri zamandır. Çocuk sizden bilgi
istemedikçe, söylev yada ders vermek daha fazla direnç yaratır.
Çocukların neyin iyi olduğunu bilen güçlü ebeveynlere ihtiyaçları
vardır.
POZİTİF ÖDÜLLENDİRME YÖNTEMİ
Çocuğunuza doğru davranışlar öğretmek için en etkili yöntem pozitif
ödüllendirmedir. Pozitif ödüllendirmeyi kısaca özetlersek
ödüllendirilen davranış tekrarlanır.
İki tür ödül vardır. Manevi ödül, maddi ödül. Manevi ödül, takdir
etme, öpmek, kucaklamak vb. Maddi ödüller ise çikolata, dondurma,
oyuncak almak vb. ödüllerdir. Sisteme erken yaşta başlarsanız
manevi ödüllerin çoğu zaman yeterli olduğunu maddi ödüllere ise
bazen ihtiyaç duyulduğunu görürsünüz. Ödül sistemini belirlerken
öncelikle aşağıdaki hangi tür davranışı değiştirmek istediğimize
karar vermeliyiz.
* Kazandırmak istediğimiz davranışlar
* Azaltmasını istediğimiz davranışlar
* Onayladığımız ve devam etmesini istediğimiz
davranışlar
Eğer bir davranışı kazandırmak istiyorsanız öncelikle o davranışı
nasıl yapacağını öğretmeniz gerekir. Örneğin, çocuğunuzun ders
çalışma programının olmasını ve ödevlerini bu programa göre
yapmasını istiyorsanız, öncelikle bu programın kendine ne tür
kolaylıklar sağlayacağını anlatmalı ve programı birlikte yaparak
nasıl uyacağı konusunda önerilerde bulunmalısınız. Çocuk programa
uyduğu sürece hayatının kolaylaştığını görecek ve doğal olarak
ödülünü alacaktır. Fakat önerdiğiniz olumlu davranışı uygulamayı
becerdiğini gördüğünüzü vurgulamak, memnuniyetinizi ifade etmek ve
sevdiği istediği bir ödülle motive etmek bu davranışına devam etme
olasılığını güçlendirecektir. Mesela ödevini zamanında yaptığında
birlikte oyun oynamak, hafta sonu birlikte futbol maçı izlemeye
gitmek gibi.
Eğer olumsuz bir davranışın azalmasını istiyorsanız yine
ödüllendirme yöntemini kullanabilirsiniz. Örneğin odasını dağıtan
bir çocuğun bu davranışını gözardı ederek ancak odasını topladığı
zaman “Odanı topladığın için çok mutlu oldum” diyerek teşvik
edebilirsiniz. Bu yolla çocuğun yapmasını istemediğiniz davranışını
görmezden gelir ancak bu davranışın olumlusunu yaptığı zaman ise
takdir ederek çocuğun olumsuz davranışı bırakmasını, bunun yerine
yaptığı olumlu davranışı tekrarlamasını pekiştirmiş olursunuz.
Eğer çocuğunuz evde size yardımcı olduysa ona sarılıp öpebilir yada
“bu günlerde bana çok yardımcı oldun, hadi dondurma yemeye gidelim”
diyebilirsiniz.
Yeni bir davranış kazandırırken ya da olumsuz bir davranışı
değiştirmesine yardımcı olurken sıklıkla ödül kullanabilir, çocuk
öğrendikten sonra, davranış yerleştikten sonra ise aralıklarla
ödüllendirebilirsiniz.
Ödül Yöntemini Kullanırken Dikkatli Olmak Gerek
Sürekli ödül verdiğinizde çocuk ödüle bağımlı hale gelebilir ve
ödül olmaksızın olumlu davranışı kazandırmak mümkün olmayabilir.
Kazandırmak istediğiniz olumlu davranışı içselleştiremediği için
ödülsüz ortamlarda zorlanablir. Ödül olmazsa yaptıkları işlerden
zevk alamaz, başarı duygusunu tadamazlar. Övgü, not, özel
ayrıcalıklar gibi ödüllerle çocukları motive etmek ve denetim
altında tutmak onların içten gelen kendi motivasyonlarını
zayıflatır ve etkinliklerden vazgeçmelerine neden olur.
Övgü dış ödüldür ve çocuk üzerinde etkilidir. Sık övgü alan
çocuklar anne babalarını mutlu edebilecek şeyler yapmayı, mutsuz
edebilecek şeylerden kaçınmayı öğrenirler. Bazı anne babalar için
bu çok istenen bir davranıştır; ama böyle çocuklar yeniliğe kapalı,
kendi kendini yönetemeyen, yaratıcılığı gelişmemiş kişiler olmaya
adaydırlar. Değişmekten çok uyumu öğrenirler. Yeni bir şey
denemektense, kendilerine övgü getirecek kalıplara uyarlar.
Övgü ve Takdir Farklıdır
Çocukları takdir ettiğimizde yaptığı davranışın bizi olumlu
etkilediğini, mutlu ettiğini ve hoşumuza gittiğini söylemiş oluruz.
Anne babasının ya da öğretmeninin olumlu duygularını öğrenen çocuk
bu şekilde davranmaya devam etmek ister. Daha fazla takdir
görebilmek için diğer davranışlarını da değiştirmek için çaba
sarfeder. Çocukları övdüğümüzde ise kişiliğine yönelik yorum yapmış
oluruz, yaptığı davranışa yönelik değil. Bu gibi durumlarda
çocuklar yapılan tüm yorumları kişiliklerine alırlar ve davranışı
değiştirmek kolay iken kişiliği değiştirmek çok daha zordur. Yani;
sınavından çok iyi not almış çocuğa “aferin, sen sınıfın en
akıllısısın” dediğimizde onu övmüş oluruz ve çocuk ya gerçekten
sınıfın en akıllısı olduğuna kendisi de inanıp bu beklentileri
karşılamak zorunda hisseder ve en ufak bir başarısızlık durumunda
çok olumsuz etkilenir, ya da kendisi de sınıfın en akıllısı
olduğuna inanmadığı için ebeveynine ve kendisine güveni azalır ve
olumsuz davranışını değiştirmek için motive hissetmeyecek yahut da
sürekli ebeveyn onayına ihtiyaç duyacaktır.
Bu nedenle çocuğu takdir ederken;
* Hangi davranışının olumlu olduğunu açıkça
belirtmeli
* Takdir çocuğun kişiliğine değil davranışı
üzerine olmalı
* Takdir ederken yetişkinler kendi duygularını
belirtmeli
* Takdirin sonunda “Hep böyle yap” mesajını
vermemeli
ÇOCUĞUN İSTENMEYEN DAVRANIŞLARI İLE NASIL BAŞA
ÇIKILIR ?
Genelde anne ve babalar kötü davranışları cezalandırma yoluna
giderler ve cezalandırdıkları davranışın sonlanacağını düşünürler.
Fakat düşünülenin aksine ceza çoğu zaman ters tepki yaratarak
istenmeyen davranışı daha da kötüleştirir.
Cezanın en önemli olumsuz sonucu yetişkin-çocuk ilişkisini
zedelemesi ve çocuğa fiziksel ve psikolojik zarar vermesidir. Çünkü
ceza fiziksel disiplin uygulamak (dayak) olabileceği gibi, çocuğu
sözle hor görmek ve sevgiyi esirgemek şeklindedir.
Her Türlü Cezanın Sonucunda;
* Çocuk sırf ceza alma korkusundan olumsuz
davranışını tekrarlamayabilir.
* Yaptığı olumsuz davranışın sonucunu anlayıp
bir daha yapmaması için olanak tanınmamış olabilir.
* Yaptığının karşılığını ödemiş olduğunu
düşünür, ödeşmiş hissedebilir.
* Olumsuz davranışından dolayı kendine
kızacağına cezayı uygulayan yetişkine kızabilir.
* Ceza aldığı için kendini aciz
hissedebilir.
* Yetişkini örnek alarak kendisi de aynı
yöntemleri sorun çözmek için kullanmaya başlayabilir.
* Kendine güveni sarsılabilir.
* Ceza almamak için gizli gizli olumsuz
davranışı tekrarlayabilir ya da yalan söylemeye başlayabilir.
* Saldırgan veya pısırık olabilir.
ÇOCUKLAR NEDEN DİRENİRLER?
Çocuklar ebeveynlerine direndiklerinde çoğunlukla başka bir şey
istemektedirler. Çoğu kez direnişleri başka bir şeyi yeğlediklerini
size anlatma çabalarıdır.
Çocuklar ne istediklerini ve bunun kendileri için ne denli önemli
olduğunu anladığınız mesajını aldıklarında, seslerini
duyurduklarını ya da varlıklarının farkına varıldığından emin
olduklarında dirençleri azalır. Dinlemeye zaman ayırır ve bunu
doğru bir şekilde yaparsanız çocuğunuz bir dahaki sefere daha az
direnirler ve işbirliğine daha gönüllü olurlar.
Direnci kırmak için dinlemekten sonraki aşama ise çocuğun
duygularının sakin ve sevecen bir şekilde tanımlanmasıdır. Çocuğa
duygularının derinlerine inmesi konusunda fırsat tanındığında en
gerçek ihtiyaçlarının karşılandığını hissederler ve kapattıkları
kapılar açılır.
CEZANIN YERİNE KULLANILABİLECEK
ÇÖZÜMLER
Önleyici Açıklamalar Yapmak: Tekrarlanmasını istemediğiniz
davranışı açıkça belirterek hangi davranışı yapabileceği hangi
davranışı neden yapamayacağı konusunda bilgi verebilirsiniz.
Yaptığı Davranışın Nedenini Düşünmek: Neden olumsuz davranışı
tekrarladığını düşündüğünüzde çözüme ulaşmak için farklı fikirler
üretebilirsiniz.
Ortamı Değiştirerek Önlem Almak: Davranışı neden yaptığını
bulduktan sonra tekrarlanmaması için, ortamı değiştirerek önlemler
alabilirsiniz.
Dikkatini Başka Yere Çekmek: Görmezden gelebileceğiniz davranışı
gözardı edip, istediğiniz gibi davrandığında takdir edebilirsiniz.
Böylece, olumsuz davranışına ilgi göstererek istemeden yapılan
pekiştirme yöntemini bırakmış olursunuz.
Beklentiyi Belirtip Seçme Hakkı Verme: Olumsuz davranış üzerinde
durmaktansa “Tv izlemeye devam etmektense ya puzzle yapalım ya da
basketbol oynayalım” gibi onun da kabul edeceği iki seçenek
sunabilirsiniz.
Davranışının Sonucunu Yaşamasını Sağlamak: Bütün bu davranış
değiştirme yaklaşımlarını defalarca denemenize rağmen çocuğun
olumsuz davranışları devam ederse artık çocuğun davranışlarının
sonuçlarını yaşama vakti gelmiştir. Yani, iki çocuğunuz da tv
kanalları konusunda sık sık kavga ediyorlar ve bunun olmaması için
bu davranışlarının yanlış olduğunu anlatıyorsunuz, neden bu şekilde
oluyor diye düşünüp farklı saatlerde izlemeleri için destek
oluyorsunuz, dikkatlerini başka bir yöne çekiyorsunuz, tv izlemek
dışında yapabilecek aktiviteler konusunda önerilerde bulunuyorsunuz
vs. fakat onlar aynı saatlerde farklı kanalları izlemek konusunda
sürekli kavga etmeye devam ediyorlar. Böyle bir durumda o saatte
tv’yi tamamen kapatırsanız davranışlarının sonuçlarını yaşamalarını
sağlamış olursunuz.
Davranışının sonucunu yaşatmak yöntemi ceza ile karıştırılabilir
fakat farklıdır;
* Sonucunu yaşatmadan önce diğer yöntemler
denenir, sonuç alınamadığında bu yöntem denenir. Ceza ise başka
yöntem kullanmadan çocuğu üzecek birşey yapmaktır.
* Sonuç yaşatırken çocuğun mahrum edildiği şey
onun olumsuz davranışı ile ilgilidir. Cezada ise çocuğu en çok
üzecek şey gerçekleştirilir.
* Sonucunu yaşatmanın mantığı “ her olumsuz
davranışın bir bedeli vardır”, cezanın mantığı ise “sen beni üzdün
ben de seni üzüyorum” dur.
Sonuç olarak; yetişkinlerin amacı çocukların olumsuz davranışlarını
azaltıp, olumlu davranışlarını artırmak ve hayata hazır hale
getirmektir. Çocukların doğru ve yanlışı ayırt edebilen ve herhangi
bir dış denetim olmadığı halde tercihini doğrudan yana kullanan
bireyler olmasını istiyorsak onların içsel ödül ve men etme
mekanizmalarını geliştirmemiz gerekir.