Çocuklarda yaz hastalıklarına dikkat!
Yaz aylarında sıcak günlerde çocuklarda yetersiz sıvı alımının, beslenme hatalarının pek çok hastalığın ortaya çıkmasına ve ağır seyretmesine zemin hazırlayabileceği belirtildi.
Yaz mevsiminde çocuklarda görülebilecek hastalıkları açıklayan Medical Park Göztepe Hastane Kompleksi’nden Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Ruhan Özer, “Yaz aylarında sıcak günlerde çocuklarda yetersiz sıvı alımı, beslenme hataların pek çok hastalığın ortaya çıkmasına ve ağır seyretmesine zemin hazırlayabilir. Başta kusma, ishal, sıvı kaybı ile seyreden mide barsak enfeksiyonları olmak üzere, sıcak çarpmaları, güneş yanıkları, isilik, böcek ve sinek sokmaları, havuz ve deniz kullanımının artışı ile birlikte bu ortamlardan kaynaklı olabilecek göz, kulak, cilt, idrar yolu enfeksiyonları çocuklarda sıkça karşılaştığımız sağlık sorunlarıdır” diye konuştu.
“İSHAL ÖZELLİKLE YAZ AYLARINDA ARTAR”
İshalin başta gelişmekte olan ülkelerde olmak üzere tüm dünyada önemli bir sağlık sorunu olduğunu söyleyen Uzm. Dr. Özer, “Dünyada enfeksiyonlara bağlı ölümler arasında ishale bağlı ölümler ilk üç sıradadır. İshal özellikle yaz aylarında artar. Çünkü patojen mikroorganizmalar sıcaklarda daha hızlı çoğalır. Besinlerin tüketiciye ulaşana kadar soğuk zincir koşullarının sağlanması yaz aylarında zorlaşır. Yaz aylarında havuz ve deniz kullanımı arttığı için kontamine olmuş suların ağıza bulaşması ya da yutulması sonucu hastalık etkenleri vücuda girecektir” ifadelerini kullandı.
“KİŞİSEL HİJYENE DİKKAT EDİLMELİ”
İshale karşı alılnabilecek önlemlerden bahseden Uzm. Dr. Özer, “Kişisel hijyene dikkat edilmeli ve eller sık sık yıkanmalıdır. Tırnakların kısa olması ellerle bulaşabilecek hastalıkların sıklığını azaltacaktır. Musluk suları tüketilmemelidir. Bebek 18 aylık olana kadar içme suları kaynatılarak verilmelidir. Hijyenik suların yeterince tüketilmesi, ishal ve kusma ile kaybedilen sıvının yerine konması çok önemlidir. Yenidoğan bir bebekte vücut ağırlığının yüzde 75’i sudan oluşmaktadır. Bu oran çocuklarda yüzde 70, yetişkinlerde ise yüzde 60’tır. Bu yapısal değişim çocukları ve bebekleri erişkinlere göre su kaybına karşı daha hassas kılmaktadır. Her sulu kakaya karşılık bebeklerde 1 çay bardağı, çocuklarda bir su bardağı su içirilmesi sıvı kaybını önleyecektir. Çiğ sebzelerle hazırlanmış salata ve meyvelerin tüketiminde dikkatli olunmalıdır. Meyve ve salata malzemelerini bol su ile yıkamak ve sirkeli suda bekletmek alacağımız önlemler arasındadır. Pastörize edilmemiş süt ve süt ürünleri tüketilmemelidir. Dondurma, pasta, tatlılar soğuk zincire uyulmadığı takdirde en çabuk bozulabilecek gıdaların başında gelir. Evde hazırlananlar ve güvenli yerlerden alınanlar tercih edilmelidir” diye konuştu.
“İSHAL 24 SAATTEN UZUN SÜRÜYORSA, HASTANEYE BAŞVURULMALI”
Hangi durumlara doktora danışılması gerektiğini dile getiren Uzm. Dr. Özer, “İshal ve kusma ile kaybedilen sıvı, kan mineral, elektrolitleri yerine konulmalı ve ishal diyeti uygulanmalıdır. Sıvı ve elektrolit desteği öncelikle oral yolla tercih edilmelidir. Eğer ishal 24 saatten uzun sürüyorsa, yüksek ateş veya şiddetli sıvı kaybı mevcutsa hastaneye başvurulmalıdır” dedi.
“ÇOCUKLAR İDRAR YOLU ENFEKSİYONUNA DAHA YATKIN”
İdrar yolu enfeksiyonunun çocuklarda neden daha fazla görüldüğüne değinen Uzm. Dr. Özer, “Anatomik yapılarından dolayı kız bebek ve çocuklar idrar yolu enfeksiyonuna daha yatkındırlar. Anüs ve dış genitoüriner organlar arası mesafenin yakın olması, üretranın erkek çocuklara göre daha kısa olması, bağırsaktaki bakterilerin idrar yoluna bulaşarak yukarı doğru ilerlemesine zemin hazırlamaktadır. Sünnet olmuş erkek çocuklarda, idrar yolu enfeksiyonu riski azalmaktadır. Bir diğer sebep tuvalet eğitimini yeni almış ve bezi bırakmış bebeklerin idrar yapmaktan kaçınarak çişi tutmasıdır” ifadelerini kullandı.
“BÖBREKLERİN ZARAR GÖRMEMESİ İÇİN ERKEN TEDAVİYE BAŞLANMALI”
İdrar yolu enfeksiyonunun tedavisi hakkında bilgiler veren Uzm. Dr. Özer, “İdrar yolu enfeksiyonunun tanısında çocuktan idrar tetkiki ve idrar kültürü istiyoruz. Kültürde saptanan mikrobun hangi antibiyotiğe hassas olduğu antibiyogram ile saptanacaktır. Yüksek ateş, kusma, yan ağrısı gibi bulgular varsa tablo daha ciddidir ve piyelonefrit (böbrek iltihabı) düşündürür. Böbreklerin zarar görmemesi için kültür sonucu çıkmadan erken tedaviye başlanmalıdır. Bu vakalarda uygun antibiyotik tedavisi ile genellikle kısa sürede yanıt alıyoruz. İdrar yolu enfeksiyonunu önlenmesi için ailelerimize bazı konularda dikkat etmelerini öneriyoruz. Bebeklerde sık alt bezi değişimi ile kirli kalmamasını sağlamak, özellikle kızlarda alt temizliğini önden arkaya doğru yapmak önemlidir. Oyun çocukları oyuna dalıp, okul çağındaki çocuklar, okulda uzun saatler tuvalete gitmeden eve gelebiliyorlar. İdrarın uzun süre mesanede (idrar torbasında) kalmasıyla enfeksiyonlara zemin hazırlıyorlar” diye konuştu.
“DENİZ SUYUNUN ENFEKSİYON AÇISINDAN RİSKİ HAVUZA ORANLA DAHA DÜŞÜKTÜR”
Yüzme konusunda açık denizin tercih edilmesi gerektiğini belirten Uzm. Dr. Özer, “Deniz suyunun kendini temizleme özelliği nedeni ile enfeksiyon açısından riski havuza oranla daha düşüktür. Ancak kirli, köpüklü, normal dışı kokusu olan sularda yüzmek risk taşır. Mümkünse mavi bayraklı kıyılar tercih edilmelidir. Soğuk denizlerde yüzme vücudun soğuk su ile ani teması veya sudan çıkınca üşüme sonucu soğuk ürtikeri (kurdeşen) yani kaşıntılı kızarıklıklar çıkabilir. Suya önce ayaklar sokulmalı, daha sonra yavaş yavaş vücudun suyla teması sağlanmalıdır. Deniz suyunun burun, geniz eti ve sinüzitlerde olumlu etkisi vardır. Tuz oranı yüksek deniz suyu burunda ödemi azaltır ve sinüslerin doğal yoldan direne olmasına olanak verir. Ancak perfore otit dediğimiz kulak zarı delinmeleri olan çocuklar, kronik orta kulak iltihabı olan, kulak zarına tüp takılmış olan çocukların havuza, denize ve hatta duşa girerken bile kulaklarını sudan korumaları gerekir. Havuzlarda hijyenik su sağlamak için en sık başvurulan yöntem suyun klorlanmasıdır. Klor alerjen bir madde olduğu için son zamanlarda ozon ile dezenfeksiyon tercih edilmektedir. Suyla bulaşan enfeksiyonlardan korunmada en sık kullanılan yöntem klorlamadır. Ancak klorun olumsuz etkileri de mevcuttur. Bu açıdan ozon ile dezenfeksiyon son zamanlarda daha çok tercih edilen bir yöntemdir. Bakımı düzgün yapılmayan havuzlarda dış kulak yolu enfeksiyonları, göz, idrar yolu enfeksiyonları, cilt enfeksiyonları ortaya çıkma riski yüksektir. Klora bağlı astım ve egzema gibi alerjik cilt hastalıklarının alevlenmeleri görülebilir” ifadelerini kullandı.
“BEBEKLER DİREKT OLARAK GÜNEŞE MARUZ BIRAKILMAMALI”
Yaz aylarında dikkat edilmesi gereken konulardan birisinin, bebeğin direkt olarak güneşe maruz bırakılmaması olduğunu vurgulayan Uzm. Dr. Özer, “Dar, kapalı, havasız, sıcak alanlarda bebeğinizle birlikte uzun süre kalmayın. Sıcağa karşı bebeklerin daha derisi dayanıksızdır. Pamuklu ve nefes alabilen, teri emebilen, rahat ve hafif bir kıyafetler tercih edilmelidir. Bebek arabasının dokusu sıcak havalarda doğrudan bebeğinizin derisine temas etmemeli, pamuk bebek battaniyeleri kullanılmalıdır. UV ışınlarından korunmada kullanılan güneş koruyucu kremleri 6 aylıktan küçük bebeklerde önermiyoruz” dedi.
“GÜNEŞ ÇARPMASI OLUŞTUĞUNDA HEMEN SIVI MİKTARINI ARTIRIN”
Güneş çarpmasından korumak için çocukların sıvı alımını desteklememiz gerektiğini kaydeden Uzm. Dr. Özer, “Sık sık su, meyve suyu ve ayran gibi sıvılar verin. Güneş çarpması oluştuğunda hemen sıvı miktarını artırın. Suya karşı isteksizlik varsa veya kusuyorsa, hemen bir sağlık kuruluşuna başvurun. Çocuğunuzun güneşte çok kalmasını önleyin. İnce ve açık renkli giysiler giydirin. Yaz aylarında çocukların da çok sevdiği kavun, karpuz, kiraz, çilek, erik gibi su içeriği zengin mevsim meyvelerini tercih edin” diye konuştu.
DHA