Deniz Bolışık: "Oyunculuk kumda bir şey aramak gibi"
"Kırık Kanatlar, Eşref Saati, Aşkın Bedeli, Kırlangıç Fırtınası, Kanatsız Kuşlar, Nöbet" ve son olarak "Mahkum" gibi projelerde yer alan ve yeni projesiyle ekrana dönmeye hazırlanan Deniz Bolışık, bilinmeyenlerini anlattı.
Akşam Gazetesi'nden Ali Demirtaş'ın röportajı...
Nasılsınız, hayata, gündeme, yaşama ve dünyaya dair ne meşgul ediyor kafanızı şu ara?
Genel olarak iyiyim çünkü iyi olmaya doğru meyilliyim. Kendimi pozitife yakın tutmaya, olayların ve gidişatın daha hayırlı ve pozitif taraflarını görmeye bir meyilim var. Aksi halde bu işi yapabiliyor olmak, ruh sağlığı açısından da çok kolay olmuyor. Öte yandan dünya ile ilgili iyi bir şey söyleyebilmek çok mümkün değil. Ama şu var, bütün olanlar, olması gerektiği için oluyor, yani bir isyan duygum yok. Ben üç dört yıldır yogayla ilgileniyorum. Eğitmenlik eğitimim de var, yoga felsefesi de öğrendim. Bu kadar bilginin üzerine çok isyankâr bir tavırda bulunmam saçma olur. Çünkü bizim öğrendiğimiz şey olanların sonucunda bazı şeyleri yaşıyoruz ve olması gereken oluyor. O nedenle sabır, sükûnet ve dengeyle olanları seyretmeye çalışıyorum, çok fazla harap olmadan. Ama insani bir yerden bakarsanız dünyanın gidişatı çok mutluluk verici değil.
Bütün tanımlamaların dışında oyunculuk sizin için ne demek?
Bence oyunculuk insanın kendini arayışının başlangıcı. Sadece oyunculuk üzerine aldığım eğitimler değil, insana dair aldığım eğitimleri de birleştirip geriye dönüp baktığımda oyunculuk insanın kendini tanıması için bulduğu ilk yolmuş gibi geliyor bana. Bu mesleği yapmak isteyen, yapan ya da gönül veren insanlar aslında kendisiyle ve insanla bağ kurmaya çalışıyorlar. Sanki kumun içinde bir şey arıyormuş gibi, bir maden veya bir şey var, onu çıkarmaya çalışmak gibi... Bence en özet hali kendimizi bilmek. Kendi içimizde sakladığımız, tuttuğumuz ya da dışarıya çıkartamadığımız şeyleri rollerle çıkarmaya çalışıyoruz. Oyuncular çok daha duygu biriktiren, duygusu yoğun olan, bir şekilde ses çıkarmaya çalışan karakterdeki insanlar... Bu nedenle de bir şekilde kendimizi ifade etmeye çalışıyoruz. İfade ederken de önce kendimize bakıyoruz. Zaten oyunculuk eğitimi de böyle başlar. Her şeye önce kendinden başlıyorsun. Ayrıca gözlemliyorsun ve sürekli kayıt yapıyorsun. Nerede lazımsa onları da oyunculukla dışarı serpiştiriyorsun.
Siz yıllardır bu sektörün içinde yer alan bir oyuncu olarak, dizilerde, sinemada ya da ekranda artık çok daha kolay yer alınabildiği konusunda ne düşünüyorsunuz, sadece güzelliğin ana ölçüt olduğu konusuna katılıyor musunuz, bu durum sizi rahatsız ediyor mu?
Bir insan güzel ve ekranda diye rahatsız olmam. Çünkü ekran güzel insan sever. Şans verilmesine de itirazım yok. Benim itirazım seçim yapan kişilerin kolaya kaçmasına. "Bu zaten hazır, tuttu, bir daha aynını yapalım" anlayışına itirazım var. Güzel, yakışıklı ya da olmuş olana itirazım yok. Ki zaten sadece yakışıklı veya güzel diye ekrana çıkmış ama hakkını gayet de vermiş insanlar var. Bu insanlara itiraz edemeyiz. Bu hem kaderleri hem de kendi çabaları. İlla bir oyuncu okullu olacak da diyemem. Bir yerde bir teklif geliyorsa "Bu oyuncu bunu neden kabul ediyor" gibi bir sinirim yok. Ben olsam ben de ederim. Ama büyük resimde insanların çeşitliliğe izin vermesi lazım. Kanalın, yapım ekibinin, yönetmenlerin veya cast direktörlerinin çeşitliliğe fırsat tanıması gerekli. Oyuncu seçimlerinden ve içerikte cesaretli davranmaktan bahsediyorum. Türkiye'de çoğu oyuncunun kaderidir, bir şey oynamıştır, tutmuştur ve devamı aynı şekilde gider. Çeşitliliği yaşamak bu ülkede bizim biraz zorlandığımız bir şey. Cesaretli davranamıyoruz. Ama kim cesaretli davrandı ise çok daha başarılı çıktı. Her şeyin ilk versiyonu her zaman çok daha başarılı oldu. Niye bunu görüp kabul etmiyoruz, anlamıyorum. "Romantik komedi yapıldı, yazın biz buradan devam edelim" anlayışı var. Kışın köy, ağa dizisi yapalım gibi bir algı var. Değiştir, bunu zaten izledi seyirci. Ya da ben kendi adıma, anneyi oynadıysam başka bir projede genci oynat... Bunun dışında benim de kalbimin kırıldığı, bir sürü şey oldu ama artık hepsine daha anlayışla bakabiliyorum, sadece en büyük itirazım, önceden yapılmış ve hazır, kolaya kaçılan seçimler... Örneğin internet işlerinde daha farklı şeyler yapılmaya başlandı ve buralar beni biraz daha heyecanlandırıyor. Ekrandaki insanlara söyleyecek bir şeyim yok. Teklif geliyorsa kabul ederler, bu en doğal hakları.
Peki şöyle bir dönüp kariyerinize baktığınızda neler geçiyor içinizden?
Açıkçası çok daha radikal şeyler yapmak isterdim. Benimle hayata geçmeyen ama çok daha malzememi gösterebileceğim işler oldu. Ayrıca niyet edip beceremediğim, bir YouTube projesi vardı. Bir şekilde o projeyi kaleme dökemediğimiz için daha hiçbir YouTube dizisi yokken YouTuba'a bir şey yapamamak benim eksilerimden biri. Çünkü bir şeylerin ilkini yapmak her zaman önemlidir. Kariyerimde olanlarla ilgili bir şikâyetim yok. Yaptığım işlerden memnunum, çünkü içime sinerek oldu. Hepsi benden çıkan ve içinde olmam gereken işlerdi. Üzerime yazılıp, ekranda beni gösteren her iş seyirciyle buluştu ve çok kaynaştı.