Dikkat! ‘Soğuk algınlığıdır’ deyip de geçmeyin!
Covid-19’un Delta varyantının baş ağrısı, burun akıntısı ve boğaz ağrısı ile kendini gösterdiğini belirten Enfeksiyon ve Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Gökçe Demir, ‘Bu belirtileri ciddiye alın’ uyarısı yaptı…
Sözcü Gazetesi'nden Nazan Doğaner Halıcı'nın haberine göre ilk defa Hindistan'da tespit edilen ve ülkedeki vaka sayılarının kontrolsüz bir şekilde artışına yol açan Covid-19'un Delta varyantı, dünyadaki hareketli nüfusun artışıyla birlikte pek çok kıtada hızla yayıldı.
‘Bu yeni virüs tipinin bulaştırıcılığının çok daha fazla olduğu bir gerçek' diyen Enfeksiyon ve Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Gökçe Demir, Delta varyantının belirtilerini ve aşıların önemini şöyle anlattı…
Üst solunum yolu enfeksiyonlarıyla karıştırılabilir
"Delta varyantının bulguları önceki virüsle benzerlik gösteriyor. Koku ve tat kaybı yine yaygın. Boğaz ve baş ağrısı görülebiliyor. Klinik ateşsiz de atlatılabiliyor. Tüm dünyada yaşlı nüfusun hızla aşılanmasıyla yeni saptanan vakalar görece daha genç yaşta insanlar hastalığı daha hafif atlatabiliyor. Bulgular diğer üst solunum enfeksiyonlarıyla karışabiliyor ve hastalar test yaptırmayabiliyor. Bu yüzden yeni vakalar atlanabilirken, bulaş riski de artıyor.
Hastaneye yatış azalıyor
Vaka sayılarında anlamlı düşüş yaşayan ülkelerde yeniden vaka artışı yaşanmasını delta suşuyla ilişkilendiriyoruz. Rusya, İngiltere gibi ülkeler şu an ağırlıklı olarak delta tipiyle karşılaşıyor. En çok merak edilen soru da aşıların bu yeni mutanta karşı etkili olup olmadığı. Çin aşısı olarak anılan Sinovac aşısının etkinliği ile ilgili elimizde yeterli bilimsel veri yok. Biontech aşısının en az yüzde 70 üzerinde etkin olduğu bildiriliyor. İsrail örneğinden yola çıkacak olursak, tüm nüfus aşılanmışken ve artık yeni vakalara rastlanmazken şimdi 300'lere ulaşan vaka sayıları bildiriliyor ve bu vakaların yüzde 90'ı delta tipi. Ancak şöyle bir gerçek var. Yeni saptadıkları vakalarda hastalığı ağır geçirme oranı binde 3-5 gibi düşük oranlarda raporlanıyor. Yani aşılı bireyler virüse yakalanabilirler ama bu kişilerde hastaneye yatış veya yoğun bakım ihtiyacı çok daha düşük. Yani aslında aşılama ondan beklenenin karşılığını veriyor.
AŞI SALGINLA MÜCADELENİN MİHENK TAŞIDIR
Aşı karşıtlığı her zaman gündem olmuştur. İnsanlarda hastalık yapan yeni virüs tiplerine karşı geliştirilen her aşı için benzer deneyimler yaşadık. 2009 yılında olan domuz gribi salgınında da grip aşısına karşı aynı defans yaşandı. Ben o dönem pandemi polikliniğinde çalışıyordum ve aşılanmıştım. Binlerce grip hastası bakmama karşın hastalanmadım. Oysa aşılanmamış ve altta yatan kronik hastalığı, obezite gibi metabolizma problemi olan hastalar içinde grip nedeniyle hayatını kaybedenler olmuştu. Bu gerçekten çok üzücü. Her ne söylersek söyleyelim aşı bizim eski dostumuz ve salgınla mücadelenin mihenk taşı. Çiçek hastalığı için tüm dünyada gerçekleşen aşı kampanyaları sonrası çiçek virüsü dünya üzerinden silindi, artık aşılama bile gerekmiyor. Bu nedenle bilimsel gerçekliğe dayanmayan söylemlerle insanların kafalarını karıştırmanın çok talihsiz bir yaklaşım olduğu kanaatindeyim."