Ebedi güzelliğin 7 sırrı
Ebedi güzelliğin 7 sırrı
Bir sene içinde, örneğin her doğum gününüzde hücrelerinizin yüzde 90’ının kendini yenilediğini düşünün. Bunu sağlamak aslında sandığınız kadar zor değil. İşte genç kalmanın sırları...
Uykunun değerini bilin!
Vücudumuz günün ilk saatlerinden gece yarısına dek norepinefrin
adlı toksini salgılıyor. Ancak biyolojik saatimiz 23.30’u
gösterdiğinde uyumamız gerekiyor. Çünkü o andan itibaren
vücudumuzda gün boyu salgılanan norepinefrin yavaşça temizlenmeye
başlıyor. 00.00-02.00 arası hormonlar yükseliyor ve temizlik
yapılıyor.
Uykunun ilk dört saatinde yapılan bu yenilenme sırasında IGF 1 (insüline benzeyen gençlik faktörü) ve melatonin de salgılanıyor. İnsüline benzediği için metabolizmanın hızlanmasını sağlayan IGF 1, gençlik faktörü özelliği sayesinde kişinin yaşıtlarından daha genç kalmasına yardımcı oluyor. Uykuda salınan en önemli hormon olan melatonin ise uykunun düzenleyici, cilt destekleyici, metabolizma hızlandırıcı, savunma sistemi güçlendirici, hücre yenileyici ve cilt destekleyici özelliklerini ortaya çıkarıyor. Bu şartların sağlanamadığı durumda, örneğin 00.30’da yatıp, 01.00’de uykuya dalmamız halinde salgılanabilecek hormon miktarı yüzde 20’ye düşüyor.
Hayatın kaynağı: Su
Başınız ağrıyor, deriniz kuruyor ve kabızlık sorunu yaşıyorsanız,
anlayın ki vücudunuz susuz kalmış. Bu gibi durumlarda yalnız suyla
değil, bitki çaylarıyla da vücudunuza sıvı takviye etmeniz
gerekiyor. Hiç kimse bir besini bir kilodan fazla tüketemese de,
günlük su tüketimi ortalama 2.5 kiloyu buluyor. Kadınların yüzde
55’i, erkeklerin de yüzde 60’ını oluşturan su yaşamın esas kaynağı.
Kötü huylu hücrelerin yapısı daha asitli oluyor. Bu nedenle
vücudumuzun asit düzeyini azaltıp, alkaliye çevirerek bedenimiz
için doğru bir şey yapabiliriz. Bunun için içeceklerimizi alkaliye
çevirmek iyi bir başlangıç olabilir. İçtiğimiz suya limon sıkarak
alkali olmasını sağlayabiliriz. Ayrıca kadınlar için adaçayı,
erkekler için yeşil çay ya da bunları tüketemiyorsanız, yalnızca
sıcak su içmek bile alkali dengesi sağlamaya yeterli oluyor.
Midenin alkali dengesini sağlamak içinse, büyük ana öğünlerde sıvı
almamak gerekiyor. Bu sayede midenin aşırı şişip asit üretmesi de
engelleniyor.
Kan şekerinizi dengeleyin
Beslenmede glisemik indeksin ne kadar önemli olduğunu artık hepimiz
biliyoruz. Basitçe ele almak gerekirse, bir dilim beyaz ekmek,
birkaç kaşık müsli ya da bir parça çikolatanın her biri 50 kalori
olsa da, bunların vücuttaki kan şekerini yükseltme hızları farklı
oluyor. Şeker vücudumuzda bağırsaktan emilerek, kana geçiyor;
kontrolünü de insülin hormonu yapıyor. İnsülin seviyeniz düzenli
çalışıyor olsa bile, yüksek şeker girişini tam anlamıyla kontrol
edemeyebiliyor. Bu nedenle çok işlenmiş, rafine, katkılı gıdalar
(beyaz un, beyaz şeker gibi) yerine, işlem görmemiş tam tahıl ve
buğday ürünleri ile keçi sütü ve keçi yoğurdu gibi ürünler ya da
suda bekletilip, bir miktar filizlenme ve oksidasyonu sağlanmış
baklagillerin tüketilmesi gerekiyor. O zaman şekerin vücuda emilimi
o kadar yavaş oluyor ki, hem insülin düzenli çalışıyor hem de
hücreler hırpalanmıyor. Unutmayın, iki saate bir beslendiğinizde
metabolizmanız daha kolay çalışıyor. Bu sayede insülin hep ayakta
kalacağı için ortalama seviyesi bozulmuyor, şeker de daha rahat
kontrol ediliyor. Şekerin dünya üzerinde en çok yaşlandıran
etkenlerden biri olduğunu bilmek, yatmaya yakın aldığınız şeker
türevlerini kesmenize yardımcı olabilir. Ama ‘Benim şekere
ihtiyacım var’ diyorsanız, tercihinizi sütlü tatlılardan yana
kullanmayı unutmayın!
Sigara ve alkolden uzak durun!
Dünya üzerinde serotonin, melatonin ve endorfin salgılanan dört
temel işlev var: Cinsel aktivite, yemek, egzersiz yapmak ve
kimyasal uyarıcılar. Söz gelimi, yeme isteği geldiği zaman, eğer
önceki öğününüzün üzerinden iki saat geçmediyse yaklaşık 10 dakika
yürüyün. Bu, beyindeki mekanizmanın mutlulukla yemek arasındaki
bağlantıyı kopararak, yürümeyle bağdaştırması için iyi bir yol
olabilir.
Egzersizsiz bir hayat düşünmeyin!
Dünya Sağlık Örgütü, herkesin ortalama bir saat açık havada
egzersiz yapmasını öneriyor. Mümkünse her gün üç kilometre yürümek
iyi bir egzersiz olabilir. Ancak çok kilolu kişilerin hafif
ağırlıklarla, örneğin yarım litrelik su şişeleriyle kuvvet
egzersizi yapması da yeterli oluyor. Egzersiz sayesinde vücudun
oksijenlenmesi de sağlanıyor.
Güneşten doğru yararlanın
Geçmişte UV A ve B’den daha çok söz edilirken, şimdi UV C de
konuşuluyor. Bu nedenle güneşin zararlı etkilerinden korunmak için
mutlaka bir güneş koruyucu kullanmak ve dört saatte bir bunu
yenilemek gerekiyor. Vücudunuzun güneşin olumlu etkilerini alması,
D vitamini ile kemiklerinizin güçlenmesi için, özellikle sabah
güneşini almaya çalışın. Güneşin yıpratıcı bir etkisi olduğunu
biliyoruz. Hatta, sarışınların esmerlere göre daha hızlı yaşlandığı
söyleniyor. Oysa Avrupa’daki güneşlenme süresi bizim
ülkemizdekinden daha az; buna rağmen bizim daha yavaş yaşlanmamızın
en önemli nedeni, bacak kaslarımızın IGF 1 (insüline benzeyen
gençlik faktörü) uyaranı salgılayabilecek şekilde tasarlanmış
olması. Güneş ışınları hormonları daha hızlı çalıştırdığı için kilo
vermede de etkili oluyor. Düşünün bir kere; kışın kilo vermeye
çalıştığınızda zorlanıyorken yazın bunu nasıl da kolayca
başarabiliyorsunuz.
Doğru doktor, doğru antioksidan
Antioksidanlara hayatınızda her zaman yer açın. Ancak bunu bir
doktora danışarak, hayat tarzınıza uygun antioksidan seçmesini
isteyerek yapın. Çünkü ailesel bir damar hastalığı yatkınlığınız ya
da mide rahatsızlığınız olabilir. Bu da antioksidan kullanmamanızı
gerektirir.